14 Şubat’ın Öyküsü
“İnsanoğlu hep kolayı seçmiştir!.. Düşünmek, araştırmak yerine masallar ve mucizeler!.. Onun bu zayıflığını hem DİNİ OTORİTE, hem de CİSMANİ OTORİTE hep kullanmıştır!..” Tabii, günümüzde de EKONOMİ!..
Hadi, gelin tarihe gidelim PAGAN DÖNEMİNE, ESKİ ROMA’YA!
O zamanlar insanlar daha gerçekçi! Üreme büyük kazanım! Bereket! Kutsal olay!
Her 15 Şubat’ta, Roma’da tanrıca “FEBRUATA JUNO” adına bir kutsama töreni yapılırdı. Birbirleriyle ilk kez cinsel ilişkiye girecek gençlerin adlarının yazıldığı parşömenler, o gün tanrıçaya sunulurdu. O gün, bir aşk festivali olarak kutlanır, bu gençler çiftleşir ve bu gençlere hediyeler verilirdi! Bu festivalin adına LUPERCALİA denirdi!..
Peki, neden 15 Şubat günü bu festival yapılırdı? Çünkü, Şubat ayı kuşların çiftleşme döneminin başlangıcı kabul edilirdi de ondan!.. Belki de, tüm yaratıkları kanının kaynadığı günlerin başlandığı günler de, ondan!!! Kuşlar gibi!!!
Roma’da, Hıristiyanlığın güçlenmesinden sonra, VATİKAN, PAGAN İNANÇLARINI YA YASAKLADI VEYA YERLERİNE HIRİSTİYAN VERSİYONLARINI GETİRDİ!..
İşte, bu festivale de; bir öyküyle kutsal ve mucizevi bir nitelik verildi!.. AZİZ VALENTİN (ST. VALENTİNE) kutlaması adını da, aşağıdaki öyküyü kullanarak koydu!..
İşte, Hıristiyan dünyası!.. O gün, bu gün her 14 Şubat’ta bu günü; ”AZİZ VALENTİN=ST. VALENTİNE” günü olarak kutlar!.. Biz de; “SEVGİLİLER GÜNÜ” olarak!!!
GELELİM ÖYKÜMÜZE:
“AZİZ VALENTİNE’İN öyküsü M.S. III. Yüzyıl’dan gelir!..
O dönemde Roma tahtında İMPARATOR II. CLAUDİUS vardı,!.. “Zalim” adıyla tanımlanan CLAUDİUS aşırı savaş ve askerlik tutkunuydu, her yetişmiş erkeğin muhakkak asker olmasını istiyor ve kimseye göz açtırmıyordu!..
Öylesine ileri gitmişti ki, askerliğe engel oluyor düşüncesiyle evlenmeyi dahi yasakladı. Gençler şaşkındı, kimse sevdiği ile beraber olamıyor, Roma kenti sayısı gittikçe artan ve uzak ülkelerde ölen sevgililerinin ardından ağlayan kadınlar ve kızlarla dolmuştu. Kısacası aşk yasaklanmıştı!..
Üstüne üstlük CLAUDİUS bir de; tüm Romalıların “12 tanrıya tapmalarını, aksi şekilde davrananların ve özellikle de Hıristiyanlarla ilişkiye girenlerin ölümle cezalandırılacaklarını” emretti!..
Bu emre uymayanların arasında Vatikan’ca sonradan Aziz olarak kabul edilen Skolastik filozof (Din filozofu) VALENTİNUS’da vardı!.. VALENTİNUS gezerek dinsel vaazlar veriyor ve İmparator’un hatalı olduğunu anlatıyordu!.. Sonunda yakalandı ve hapse atıldı!.. Valentinus’un hapiste olduğu günlerde yaşananlar efsaneye dönüşerek günümüze kadar ulaşmıştır. Nedir bu efsane?
Hapishaneyi korumakla görevli gardiyanın kız kardeşi Julia’nın gözleri doğuştan görmemektedir!.. Gardiyan, VALENTİNUS’un anlattığı “İsa ile ilgili öykülerin arasında körlerin gözlerinin açıldığı” öyküsünü duyunca, görmeyen kardeşi JULİA’yı gizlice VALENTİNUS’un yanına getirir!..
JULİA çok güzel ve zeki bir kızdır!.. Günlerce beraber olurlar, VALENTİNUS ona “Roma tarihini, doğanın yapısını, aritmetiği ve Tanrı’ya yönelmeyi” öğretir!.. JULİA, dünyayı VALENTİNUS’un anlattıklarıyla görür, onun bilgeliği ile aydınlanır, güçlenir ve teselli bulur!.. Bir gün sorar;
– VALENTİNUS, Tanrı gerçekten dualarımızı duyar mı?
– Evet, her birini!..
JULİA;
– Her sabah ve her gece ne için dua ettiğimi biliyor musun? Görebilmek için dua ediyorum, senin bana anlattıklarını görmeyi çok istiyorum!..
VALENTİNUS;
– Tanrı bizim için en iyi olanı yapar, yeter ki buna inanalım!..
JULİA, yere diz çöker ve;
– Böylesine inanmak istiyorum, yardım et!..
Beraberce duaya başlarlar. Birden hücrenin içersi altın renkli bir ışıkla aydınlanır ve JULİA haykırır;
– VALENTİNUS, görüyorum, görüyorum!.. (Aynen bazı Türk filmlerindeki gibi….)
Ertesi gün VALENTİNUS’un ölüm emri gelir!.. VALENTİNUS, JULİA’ya son bir not yazar; “Tanrı’ya hep dua etmesini öğütler ve sonunu “Senin VALENTİNE’İN” diye imzalar!.. Mektup, ertesi gün JULİA’ya ulaşır, o günün tarihi 14 ŞUBAT M.S. 270 ‘DİR!..
JULİA, mezarın yanına pembe çiçekler açan bir badem ağacı diker. Günümüzde sevginin ve dostluğun simgesinin badem ağacı olması buradan kaynaklanır.
VALENTİNUS, sonradan PAPA I. JULİUS tarafından “PORTA VALENTİNİ” adı verilen bir kemer kapısının altına gömülür (Şimdi orada yani Roma’da Praxedes Kilisesi vardır.)
VALENTİNUS’un LUPERCALİA FESTİVALİ’nin arifesinde öldürülmüş olması iyi bir rastlantıydı, böylece Roma’nın bereketlilik ve döllenme kutsamalarıyla, Hıristiyanlığın evlilik ve çoğalma ilkesi bütünleştirilmiş oldu. Amaca ulaşılmıştı!..”
Görüyorsunuz, kökende “Birleşme ve çoğalma” güdüsü vardır. Ve şu feleğin işine bak, aşkı yasaklamağa çalışan bir despot, her 14 Şubat’ta yasaklamağa çalıştığı aşk yüzünden hep akla gelecektir.”
Yaşama içgüdüsü!.. Üreme İç güdüsü!.. Kozmik yaratıcının yazgısı!..
İlkin söz müydü var olan, yoksa su mu?
Yaşamak tutkusu mu, yoksa ölüm korkusu mu?
Çağlar boyu bunca tanrı gelmiş, geçmiş
Bilmem, inanış düştüğümüz bir pusu mu?
Tahsin Yaşamak
***
Sonuçta ne küçümse insanları kızım,
Ne de önemse gereğinden çok!
Ama anlamaya çalış,
Nedir ve ne kadar genişleyebilir yüzölçümleri?
Ataol Behramoğlu
Gençliğimde, önemliydi şiir kitapları, şiirleri ezbere bilmek de!.. Yukarıdaki mısralar beni hep öğrencilik yıllarındaki yalnızlığa, sıla hasretine, yoksulluğa, sevgi arayışına götürür, kısacası içlendirir!.. Biz, o günlerden böyle nasip aldık!.. Oldum olası bizim kuşağımızın kısmeti Leyla!..
Fakat, ben şanslıydım, sevdiğim tarafından sevildim!.. İnanmak, güvenmek, sevilmek ve sayılmak!.. Büyük şans!.. Yalnız duygularımızı değil, aklımızı da kullandık ve sevginin yalnız sevdiğini söylemek olmadığını anladık, kendimizle barıştık, özlemler yaşama dönüştü!.. Ve yirmi beşinde şiiri bıraktım. Yazamazsınız ki, yaşamınız şiir olmuşsa!..
Sevgiyi paylaştığımız diğer yarımıza saygı duyarsak, onun da bu ilişkide sorumluluk aldığını fark eder, mutluluğu yakalarız!..
İşte, 14 ŞUBAT’IN ÖYKÜSÜ!..