23 Nisan Kutlu Olsun
Sabah kapım çaldı erken erken, açtım.
Karşımda deniz mavisi çakmak çakmak bakan, karanlığı bir spot gibi aydınlatmış gözlerle bana bakan, geriye taranmış altın sarısı saçlı, orta boylu, hafif toplu, çok ama çok şık sanırım Fransız bir terziden takım elbiseli, tahmini 50’li yaşlarda birisi vardı. Şaşkınlıkla kapıda kaldım.
“Müsait misin? Kahve içmeye geldim de… Var dimi Türk Kahvesi? orta olacak ama” dedi.
Hemen buyur ettim. Evi dolaştı.
“Bu kadar kitap işin yok mu ÇOCUK senin?” dedi.
“Okuyunca oluyor mu? Okuyup yaşayıp yaşatmadıysan boşa harcamışın vaktini.”
Duvara baktı. Güldü;
“Kim bu dedi bu kadar resmini koymuşsun. Oooo bir kısmı da hiç bilinmeyenler. Biliyor musun kim bu? Bilen kaldı mı bu adamı? Sahi kimdi bu adam?”
Sonra döndü diğer duvara.
“Çocukların mı? Bu da torun mu” dedi.
Dilim dolandı.
“Evet” dedim.
“Aferin ÇOCUK, bak sen anlamışsın… Dedeni de, Büyük Babanı da ve tabii Büyük dayını da çok severdim. Adamdılar. Aferin onlara. Haaaa okudun mu sana bıraktığım imzalı kitabı hani şu ÜÇ CİLT olanı?
“Okudum” dedim “Hem de kaç kereler. Lakin bize hiç anlatmadılar orada yazanları…”
Gülümsedi… Gözlerini pencereden karşıda dikilmiş kulelere çevirdi. Gözleri kısıldı. Ellerini arkasında kavuşturdu.
“Eeeee” dedi yarı otoriter ama bir baba gibi, abi gibi sevecen bir sesle;
“Bilmiyorsan kahve yapmasını ben yapayım bari.”
Zıpladım mutfağa… Ellerim titredi. Köpüklü olması için çok yavaş ateşte pişirdim iki fincan orta kahveyi.
Ellerim titreyerek ama gözlerim onda getirdim salona.
“Eeee anlat bakalım dedi ne var ne yok?”
“Valla dedim belki bilirsin bu gün ÇOCUK BAYRAMI ve aynı zamanda ULUSUN EGEMENLİĞİNİN İLAN EDİLDİĞİ GÜN. Lakin demin de dedim ya sanki bir şeyler unutulmuş. Kız çocukları daha ergen olur olmaz kendilerinden kırk, elli yaş büyük adamlarla evlendiriliyorlar. Adamın belki üçüncü belki dördüncü karısı oluyor. Sonra, sonra insan yerine konmayan genç kızlarımız, sokak ortasında gazlanıyor, dövülüyor. Oysa istedikleri sadece kişisel özgürlükleri. Sonra genç kızlarımız, kadınlarımız dayak yiyorlar evlerinde, aç bırakılıyorlar, köle gibi çalıştırılıyorlar. Erkek çocuklara gelince de daha kreşlerde ellerine silahlar verdiriliyor, arkadaşları ile savaşçılık oynuyorlar. Biraz büyüyüp de okula gidince de ya imam hatibe, ya bir uyuşturucu grubuna dahil oluyorlar. Artık ÇOCUKLARIMIZ için İMAM HATİPLER layık görülüyor. Tamam belki olmalı ama orada da İnancın KARANLIĞI anlatılıyor. Sonra HAKİKATİ ANLATILMAYAN, YALAN KUR’AN YORUMLARI ile o hani o kılık, kıyafet devrimi, o o o harf devrimin, o o o yurttaşlık bilgisi, o o o yazdığın geometri kitabı, hatta tarih ve edebiyat kitapların bile okutulmuyor. Haaaa çocuklarımız GENÇLİĞE HİTABEYİ de ANDIMIZI da bilmiyorlar. Bir de heykeller, resimler bir bir indiriliyor. ÇOCUKLARIMIZ neyi kutladıklarını bilmeden ULUS İSE EGEMENLİĞİNDEN HABERSİZ bir bayram kutluyoruz.”
Birden kaşlarını çattı;
” ÇOCUK, ÇOCUK SEN NE SÖYLEDİĞİNİN FARKINDA MISIN? BU NE YA? BU NASIL BİR AHVAL VE ŞERAİT? BAK ÇOCUK SEN BENİM SANA BIRAKTIĞIM ÜSTELİK İMZALADIĞIM KİTABI YA HİÇ OKUMADIN YA DA ONU HİÇ ANLAMAMIŞSIN.”
Kahvesinden iki derin yudum aldı.
“Bak dedi ne muhteşem yapmışsın kahveyi eline, gönlüne sağlık. Demek ki İSTEYİNCE OLUYOR.”
Sonra dimdik gözlerini gözlerime dikti. Taaa kalbime, beynime vurdu IŞIK… YANDI İÇİM.
“Bak ÇOCUK. HAYATIN BOYUNCA HİÇ SÖNMEYEN IŞIĞIN ÜMİT OLSUN… SAKIN ÜMİT IŞIĞINI KAYBETME. Bak ÇOCUK. Ben bu işe başladığımda kime güvendim biliyor musun? Söyleyeyim ÇOCUKLARA ve GENÇLERE. Çünkü eğer bir evde ÇOCUK varsa korkma o ev hayatı pahasına, varlığı pahasına vatanını, özgürlüğünü, emeğini, bayrağını, İSTİKBALİNİ kanıyla KORUR. Çünkü bir anne ve baba için yaşam ÇOCUKTUR. Bak ÇOCUK sana bir öğüt ÇOCUKLARI sev ve onları EĞİT. İlla benim söylediğim gibi değil ÇOCUK. Bak MUASIR MEDENİYETLER nasıl eğitiyorsa öyle EĞİT. SEV” dedi “onları SEV. Burunlarından sümük aksa da, elleri kirli olsa da, ayakları çamurlu olsa da, üstleri kirli olsa da SEV. SEV ki ÇOCUK, ÇOCUKLAR SEVGİYİ ÖĞRENSİN. Bak ÇOCUK bir daha kahve içmeye geldiğim de önce bir kadeh Kulüp ve beyaz leblebi ile şu yediğin beyaz peynirden isterim. Sen mutfaktayken tadına baktım aferin ağzının tadını biliyormuşsun. İyi de ağzının tadının biliyorsan ÇOCUK, ÇOCUKLARIN DA AĞZININ TADI, GÖNÜLLERİNİN YOLDAŞI, AKILLARININ IŞIĞI, HAYATLARININ REHBERİ OL.
Haaaa son bir şey daha ÇOCUK.
ÇOCUK BAYRAMIN VE ULUSUNUN EGEMENLİK BAYRAMI KUTLU OLSUN. BEN SEN ÜMİTSİZ OL DİYE SANA SİZE EMANET ETMEDİM BU TOPRAKLARI.”
Sonra kalktı, önce ellerini öptüm o da benimkilerini.
Dedi ki;
” ESAS ELLERİ ÖPÜLECEK OLANLAR ÇOCUKLARDIR.”
“Kal ÜMİTLE, SAĞLIKLA, ÖZGÜRCE VE SEVGİ İLE.”
Kapıya yürüdü… Döndü
“Yalnız mısın?” dedi ”
“Evet” dedim.
Güldü…
“Ya yüreğin, gönlün?”
Güldüm…
“Anladım… Bak yine Ümitsizsin… Olur olur…” dedi
Asansörün kapısına kadar yürüdük. Asansöre bindi. Benim üstümde bir kat daha var 21. Asansör yukarı çıkmaya başladı…
21 – 22 – 23 – 33 – 66 99………………………………………………………………………………………
ÇOCUK VE ULUSAL EGEMENLİK
BAYRAMINIZ, BAYRAMIMIZ,
KUTLU OLSUN….