Çoşku ile kutladığımız günlerimizin yeniden geleceği bu bayram elbette sadece Çocuk Bayramı değil, çocuk bayramı olmasının asıl sebeplerinden biri olarak tarihimizin gurur dolu sayfalarının yeni nesillerce öğrenilmesi ve Türk Devleti’nin devamını emanet edeceğimiz yeni Cumhuriyet bekçilerinin bu bilinçle yetişmesi amacıyla Atamızın ikinci büyük ilkesi olan ‘Milli Egemenlik’ bilincinin inşasının da kutlandığı bir bayram bu gün… Bu bayramın kutlanmasının sosyopsikolojik önemi de budur.
Yani bu bayram aslında bir bileşke,
çoklu bayramdır. Çünkü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın ortaya çıkışında 3 ayrı bayramın payı vardır.
Çocuk Bayramı tamamen ayrı bir kavram olarak gelişirken,
Ulusal Egemenlik ve 23 Nisan Bayramları
baştan ayrı bayramlarken, birleşmişler;
en son da onlara Çocuk Bayramı katılmıştır.
TBMM’nin açılışının birinci yılında kutlanmaya başlanan 23 Nisan Millî Bayramı
ve 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılmasıyla, önce 1 Kasım olarak kabul edilen, sonra 1935’te 23 Nisan Millî Bayramı’yla birleştirilen Hâkimiyet-i Milliye Bayramı ile Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin 1927’de ilan ettiği ve 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın
kendiliğinden birleşmesiyle oluşmuştur.
Ulusal Egemenlik ya da millî hâkimiyet,
devletin gücü olan egemenliğin
doğrudan doğruya millete ait olması bir kişi veya sınıfın
egemenliğinden uzak olarak,
milletin kendi yönetiminde söz sahibi olmasıdır
“Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir” sözleri ile Atam’ın ifade ettiği gibi…
Zira Türkiye Cumhuriyeti,
O aziz Türk Milleti’nin
egemenliğini kendi eliyle kullanmasından doğup gelişmiştir.
Hepimizin görevinin bu bilinci her türlü olumsuzluğa rağmen
bir şekilde çocuklarımızda muhafaza etmek olduğu açıktır.
Atatürk’ün milli egemenlik ilkesine sadece düşünceleriyle değil, derin kişisel duygularıyla da ne kadar bağlı olduğu, annesinin ölümünden birkaç gün sonra onun mezarı başında yaptığı şu konuşmada gözlemlenmektedir: “Validem bu toprağın altında, fakat milli egemenlik ilelebet payidar olsun. Beni teselli eden en büyük kuvvet budur… Validemin mezarı önünde ve Allah huzurunda and içiyorum, bu kadar kan dökerek milletin elde ettiği ve belirttiği egemenliğin muhafaza ve müdafaası için icap ederse validemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Milli egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun”.