19 Mayıs
Bizim geçmişten beri hep duyduğumuz bir söylem vardır: Geleceğimiz gençlerimize emanet. Bizden önceki kuşak bunu söylerdi, şimdi de biz bunu söylemeye başladık. Herkesin umudu gençlerde de hani bu bir nevi birbirimize attığımız sıcak patates gibi.
Bizden öncekilerin umudu bizdik, eee şimdi söylemleri okuyorum bizlerin umudu da yeni nesil. Nasıl yani??? Madem bir zamanların umudu bizlersek neden bir sonraki nesilden bekliyoruz ki? Herkes kendi üzerine düşeni, elinden gelen en iyi şekilde niye yapmasın? Neden herkes topu birbirine atıp duruyor. Neden taşın altına elini koymak yerine, ben yapamadım bari sonrakiler yapar inşallah diyor?
Tamam belki 20 yaşındaki bir gencin fiziksel enerjisi olamayabilir de ruhumuzdaki genç bu kadar mı erken pes ediyor? Burada kastım, Facebook’tan eleştirip saydırmak da değil. O kötü bu kötü, bu rezalet, bu berbat… Bunu herkes yazıp çizebilir de sen ne yapıyorsun? Kendi elinden gelenin en iyisini, potansiyelinin en yükseğini değerlendirebiliyor musun? Özellikle de spiritüel bilgileri okuyanlar…
Hani dünyayı sadece görünenle değerlendiren insanlar, elbette ki diğer kişilere saydırabilirler; fakat gördüklerimiz içimizdekilerin yansımasıdır bilgisini bilip de halen kişilere ve olaylara saydırıyorsa insan ve kendindeki o parçaları tespit edip, şifalandırma yoluna gitmiyorsa; işte bu sorumluluktan kaçmaktır.
19 Mayıs 1919, sorumluluğu üzerine almış ve taşın altına elini koymuş bir insanın ilk adımının sembolüdür hepimiz için… Atatürk sadece Samsun’a adım atmadı, insanın kaderini gerçekleştirmesinin, potansiyelini harekete geçirmesinin de bizlere örneği oldu. İşte bu yüzden çok önemli bir tarih. Peki siz bu 19 Mayıs’ta hangi adımı atmayı seçiyorsunuz?
Sadece söylenip sonraki nesillere topu atmayı mı? Yoksa ben kendimin en yüksek potansiyelimi gerçekleştirmeyi seçiyorum hayatımda, bunu nasıl yapacağımdan henüz emin olmasam bile bu adımı atıyorum, yolumu evren göstersin bana seçimini yapmayı mı? Kararsızsanız, ruhunuzdaki gence bir sorun, o size yolu gösterecektir.