Cihangir Gener ile Ezoterizm – 1
Ezoterizm bir Tek Tanrı inanışıdır. Tek Tanrı fikri insanlık tarihi içerisinde nispeten yeni bir Tanrı algısı olarak kabul edilmektedir. İnsanlık tarihinin büyük bir bölümü çok tanrıcılığın farklı türevleriyle geçirildikten sonra ancak MÖ 2 binlerden itibaren, İbrahim ve ardından Musa ile birlikte Tek Tanrı inancının yavaş yavaş dünyaya hakim olduğu varsayılmaktadır. Ancak bu genel kabul, hatalı bir kabuldür.
Çok tanrılı bakış açısı İbraniler ile birlikte yerini her şeyin sorumlusu, her şeyi yaratan bir Tek Tanrı inancına bırakmıştır. Yahudilik, Hıristiyanlık ve son olarak İslamiyet ile birlikte Yaratıcı Tanrı düşüncesi, dünyanın büyük bölümüne yayılmıştır. Bu genel bilgilerin dışında kalan, Tanrı’nın varlığına farklı bir bakış açısı daha mevcuttur. Bu farklı bakış açısı, “Var Edici Tanrı” fikridir.
Tarihsel gelişim açısından Yaratıcı Tanrı fikrinden çok daha eskilere, insanoğlunun ilk ortaya çıktığı dönemlere kadar dayanmaktadır. Tanrı Yaratıcı değil, kendisinden Var Olunandır. Her şey ondan çıkmıştır, her şey odur. Tüm varlıklar birlikte Tanrının bütününü oluşturmaktadır. Evren Tanrının tezahürüdür. İnsan da Tanrının tezahürüdür. Dolayısıyla Tanrı-Evren-İnsan ayniyeti söz konusudur. Bu “Varlık Birliği” söyleminin batılı dillerdeki ifadesi “Ezoterizm”dir.
Ezoterizm, yüzyıllar boyunca birçok farklı inançtan birisi olarak kabul edilmiş ve nispeten algılanması güç içeriği nedeniyle de insan kitleleri arasındaki yandaşları sayıca hiçbir zaman belli sınırların dışına çıkmamıştır. Ancak günümüzün bilimsel buluşları Ezoterizmin sadece bir inanç olmadığını, evrendeki her türlü oluşumu, olguyu izah eden bir söylem, bir vakıa olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Kuantum teorisi, İzafiyet teorisi, Hologram teorisi gibi son çağın buluşları hep Ezoterizmin binlerce yıldan bu yana savunmakta olduğu gerçekleri doğrular yöndedir. Bu bilimsel gelişmeler de ayrı bir çalışmanın konusudur. Tüm bu bilimsel gelişmeler ve onları destekler nitelikteki, artık süreklilik arz eden yeni buluşlar, önümüzdeki yüzyılların Ezoterizm Çağı olacağını göstermektedir.
Ezoterizm sözcüğü köken olarak Yunanca “Esoterikos” sıfatından türetilmiştir. Ezo, Yunancada “iç-içrek” anlamı taşımaktadır. Ezoterizm, içeride olan, saklanmış olan, gizli olanın bilimi anlamına gelmektedir. Ezoterizm, bir öğreti sistemidir. Panteist dünya görüşünün tek kelime ile anlatımıdır. Esoterikos kelimesi Yunancaya Luviceden geçmiştir. Ezoterizm kelimesi aslen Anadoluludur. Kelime ilk kez MÖ. 8 binli yıllarda Anadolu’da yaşayan Luviler tarafından kullanılmıştır. Anadolu’nun en eski yerleşimcileri, kendilerine “Luvi” adını veren topluluktur. “Lu-Vi” kelimesi, bu halkın dilinde, “Işığın İnsanları” anlamına gelmektedir. Luvicede “Ezo”, “Öz” anlamına gelmektedir ve Türkçeye fonetik olarak çok az değişiklikle taşınmıştır. “Ter” kelimesi ise Luvicede “Baş, Akıl” anlamları taşımaktadır. Ezoterizm birlikte, “Aklın önderliğindeki Tanrısal Özün ve Sezginin bilimi- Varlık Birliği” olarak ifade edilebilir.
Ezoterizm, Tanrı, Evren, İnsan ayniyeti üzerine kurulu, her şeyin Tanrıdan sudur ettiği (fışkırdığı) ve onun bir parçası olduğu düşüncesine dayalı bir inanç sistemidir. Amaç, farklı deneyimler yaşayan her parçanın bu deneyimlerini bir araya getirerek daha üst düzeyde bir bilince ulaşmasıdır. Ezoterizmin hedefe varma yöntemi Evrim, yani Tekamüldür. Evrim yani Tekamül Yasası, ezelden ebede sürecek bir yasadır. Başlangıcın, yani Sudurun, yani Büyük Patlamanın ilk anında evrim yasası işlemeye başlamış ve enerji maddeye dönüşerek Evreni yaratmıştır. Tanrıdan ayrılmış olan her zerreciğin nihai hedefi, ayrılmış olduğu ana kaynağa geri dönmektir. Evrendeki her türlü madde dört temel güç ile var olmakta ve yaşamını sürdürmektedir. Bunlar Ateş (Enerji), Hava (Gaz), Su (Sıvı) ve Topraktır (Katı). Bu dört temel elemanın farklı kombinasyonları ile Tanrıdan sudur eden her zerrecik farklı deneyimler yaşamakta, yaşadıkları deneyimlerin kazançları ile varoluşun bir üst basamağına atlamaktadır. Evrim, hem fiziki, hem de ruhsal anlamda zamandan bağımsız olarak mevcuttur ve bugün de sürmektedir. İnsan, hem ruhun hem de maddenin bir araya gelmesinden ortaya çıkmıştır. Ruh ve madde birdir, bütündür. Biri varlığın görünen, diğeri görünmeyen yönüdür. Fakat ikisi birdir ve tektir. En mükemmel gelişim sürecine, ikisinin bütünlüğünün dengede tutulduğu ortamda ulaşılabilir.
Tanrısal Nur’un bir cüzü olan ruh, hiçbir zaman ölmez ve yegane amacı ayrıldığı ana kaynağa, yani Tanrı’ya dönmektir. Bunun da tek yolu, evrensel bir yasa olan evrim, yani tekâmüldür. Aslolan ruh ve ruhun tekâmülüdür. Madde yani beden onun kullandığı, bir üst düzeye geçme aracı ve zaman içerisindeki varoluşunun ifadesidir. Ancak beden de evrim kunanlurandın azade değildir. Tanrısal fışkırmanın neticesinde başlayan ve ancak ona dönüş ile son bulacak olan yaşamda insan, Tanrısal varoluşun bilinen en üst düzeydeki ifadesidir. Bütün evren evrim yasası doğrultusunda hareket etmektedir. Biz insanlar, bugün için bilinen en üst düzeyde evrimleşmiş varlıklarız ve algı düzeyimizi artırmak suretiyle çok farklı deneyimleri yaşama olasılığımızı sürekli artırıyoruz.
Ruhun tekâmülünü, yani çıktığı ana kaynağa dönmesini sağlayan evrensel yasa, yeniden doğuş yasasıdır. Ruh için fizik dünya, bir okul misali öğrenmek ve deneyim kazanmak için gidilen bir yerdir. Yeniden doğuş yasası, ruhu bedenlenmeye itmektedir. Enkarne olan her ruh, hayatın yeni bir yönünü deneyimleyecek ve bunu geliştirecektir. Ezoterik bakış açısıyla tekamül ve sudur hiç bitmeyen bir süreçtir. Olgunlaşan her şey her an Ona dönmekte ve yine yeni deneyimler için her şey her an Ondan ayrılmaktadır.
Ezoterik bakış açısıyla Tanrının mükemmel olup olmadığı sorgulanabilir. Yaratıcı Tanrı savunurları, Tanrının mükemmel olduğunu ve hiçbir şeye ihtiyaç duyacak yapıda olmadığını öngörmektedir. Ancak hiçbir şeye ihtiyaç duymayan bu mükemmel Yaratıcı Tanrının, kendisine tapılması için neden insanları ve diğer varlıkları yarattığı sorusunun bir cevabı yoktur. Ezoterik bakış açısıyla ise Tanrı, özü itibarıyla olabilecek en mükemmel yapıdadır. Ancak cevheri itibariyle sürekli gelişmeye açık bir yapısı vardır ve her türlü evrensel deneyim, bu gelişmeyi sonsuz düzeyde devam ettirmektedir. Evrendeki her türlü tekamül, Tanrının da tekamülü anlamına gelmektedir.
Ezoterizmin öznesi insandır. Amacı, hayatın nedenlerine dair temel soruları cevaplandırmanın yolunu açmaktır. Herkes bu yolda tek başına yürür ve sorularını kendi kendine cevaplandırır. Bu yolda ne bir dogma kullanılır, ne bir doktrin önerilir. Bir doktrine bağlı olan, belli kalıplarla düşünen, kendi doğrularını sürekli sorgulamayan bir insanın Ezoterizmi algılaması mümkün değildir. Şüphe ve sorgulamanın bittiği yerde Ezoterizm de biter. İnisiasyonun temel taşlarından bir tanesi, hiçbir doktrin ya da doğmaya körü körüne bağlı olunmamasıdır. Ancak bu düşünce, inancı doğrudan reddeden bir düşünce değildir. Tersine, sorguladıktan sonra inanan ve inandıklarını her zaman yeniden sorgulamaya hazır olan insanların inançlarının yüceltilmesidir. Bu nedenle tüm inisiyatik okullar, daima aydınlık yorumların ve ilerlemenin yuvaları olmuşlardır.
Ezoterizm, içte var olanı uyandırma yöntemidir. Ulaşılması hedeflenen noktaya bir insanı ulaştıracak hiçbir mürşit, üstat ya da sihirli bir formül yoktur. Ezoterizm, kerameti insanda, insanın özünde arayanların felsefesi, Ezoterik okullar da bu arayış içinde olanların yuvasıdır. Ezoterizm, ne felsefeye ne de bilime rakiptir. Onlarla paralel gider ve insanları, yaptıkları işi en iyi şekilde yapma noktasına getirmeyi hedefler. Ezoterik felsefe tarih boyunca insanları belirli kalıplara sokmaya çalışanlara karşı mücadele vermiştir. Kendi doğrularını kabul ettirmeye çalışanların silahı ya din olmuştur, ya milliyetçilik, ya da sınıf bilinci. Bunların hepsi suni ayrımlardır. İnsanlık, bir bütün olarak tüm bu ayrımların üstündedir ve evrenseldir. Ezoterizmin hedefi hür düşünceyi ve sorgulayabilmeyi öğretmek, her türlü dogma ile mücadele etmektir.
Ezoterik ekollerin büyük bir bölümü Tanrı, Evren ve İnsanın özdeş olduğu sırrını sadece kendi bünyesine aldıklarına açıklamışlar, bu sırrı dışarıda kalanlara asla vermemişlerdir. Hint, Çin ekolleri hariç bu yöntem hemen hemen bütün dünya için geçerlidir. Ezoterik ekol inanırlarına göre sırra vakıf olan onu içinde saklamalı, ancak onu anlayabilecek, paylaşabilecek liyakatte olanlara aktarmalıdır. Halkın büyük bir bölümünün bu sırra vakıf olabilecek düzeyde olmadığı, ancak belirli bir eğitimden geçilerek sırra erişilebileceği öngörülmüştür. Seçkincilik adını verebileceğimiz bu yöntem doğrultusunda Kamil İnsan hedefine ulaşabilecek düşünce yapısına sahip bireyler daima toplumun iyi eğitimli ve iyi ahlaklı bireyleri arasından seçilmiş ve bireyi tekamül ettireceğine inanılan örgüte ait sırlar, inisiye edilerek örgüte alınmış kişilere derece derece verilmiştir. Bu yöntem ile kişiye sadece hak ettiği ölçüde bilgi verilerek, bu bilgiyi içine sindirmesi, üzerinde düşünerek geliştirmesi ve bireysel tekamülünü bu yöntem ile artırarak Kamil İnsan düzeyine ulaşması öngörülmüştür.
İnisiasyonun elde etmeye çalıştığı insan, her türlü ön yargılardan, dogmalardan arınmış hür insandır. İnisiasyon bir süreçtir. İnisiyeler, hakikate ancak araştırarak ulaşılabileceğini bilir. İnisiye bilen değil arayan, araması gerektiğinin farkında olan kişidir. Ancak bu sayede erişmeyi ümit ettiği hakikate ulaşabilir. İnisiasyon bir amaç değil bir araç, bir son değil başlangıç, ömür boyu devam edecek bir süreçtir. İnisiasyon, eski hayatında ölme ve yepyeni bir hayata doğma fikrini barındırır. İnsan aydınlanmış yeni bir hayata doğacak ve bu yeni hayatında kendini tanıyacak, bilecektir. Bu ritüelin temelinde kendi benliğinin derinliklerine tek başına inme ve insanın kendinde Tanrıyı bulması arzusu yatar.
Ezoterizmde, “Neden” sorusunun yanıtı daima sembolizm içinde aranmaktadır.
Sembolizma, asla kesin bir hüküm getirmeyen, ilerlemeye açık bir yorum sanatıdır. Sembolizma dilini kullanmak, sezgilerin güçlenmesini sağlamaktadır. Zaten Ezoterizm de aklın önderliğindeki sezgi gücünün kullanılması demektir. Sembolizma, insanın sezgi ile ulaştığı birikimin sonraki nesillere iletilmesinde sadece sembollerden yararlanan bir lisandır. Ezoterizmin en temel özelliği, değişmez ilkelerinin, dogmalarının olmamasıdır. Sembollere her çağın gerektirdiği yeni anlamlar yüklenerek, ulaşılan uygarlık düzeyi ile birlikte sembolizma dili de geliştirilmiş olur