Ademoğlu İnsanın önlenemez düşüşü!
” Timeo homini uni librium”
“Tek kitabı olan adamdan korkarım.” (Latin deyişi)
Ademoğlu “İnsancık” düşmüştür.
“İnsan gibi İnsan” olduğunun hatırasını bile unutmuştur.
Bu topraklarda Ademoğlu düşmekle kalmamış kafayı, kolu sağlam dağıtmıştır…
İki motosikletçi arkadaş Türkiye turuna çıkarlar.
Gezmek için geldikleri Şanlıurfa’da önce silah ile vurulup, öldürüldüler.
Sonra da kim oldukları tanınmasın diye taş ile kafaları ezildiler ve bir binaya atıldılar.
Eş zamanlı olarak Adana’da şunlar olmaktadır:
Orta yaşta bir kadının 15 yerinden bıçaklanarak ve boğazı da kesilerek öldürülüp; cesedinin çalıklara atıldığı belirtildi. Vahşice öldürülen bir “kadın cinayeti” daha.
Bundan birkaç ay önce Şanlıurfa’da 19 yaşındaki bir genç kızın cesedi kuyuda bulundu.
Açıklama ise şöyleydi: Töre cinayeti, hamileydi; aile karar aldı iki kuzeni boğup kuyuya attı.
“Bunlar münferit olaylardır, ilimiz aslında…” şeklindeki doğduğu toprak bağımlısı akılsızlığı geçerek devam edelim…
Bu tip kirli örnekleri sıralasak bitmez. Ne işe mi yarar?
Karanlık yönüne arkasını dönmekten başka bir şey yapmayan ve sürekli aydınlığı kutsamayı bir erdem zannedenlere “ayna” olur.
Kir ve çamurun bulaşıcı yapısı çağımızda rezilliklerin boyutunu da arttırarak devam ediyor.
“İnsanoğlu insan” dönüp kendine bakmazsa, kendini tanımazsa, sorumluluğu üstlenmezse, eğitmediği yığınların kölesi olursa evrene sevgi ve aşk kusması da fayda etmeyecektir.
Ademoğlu insan ya düştüğü ve halen düşmekte olduğu dipsiz kuyuda bir dala tutunup, kendini fark edecek ve zor olan tırmanışa geçecek ya da hapsolduğu maddi dünyanın cehennemine kendi odunlarını kendisi taşımaya devam edecektir.
“Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil, o güce karşı koydukları için yükselirler.” Winston Churchill.