Fikir Sofralarının Felsefesi ve Atatürk
“Şapka devrimi şekil için değil, düşünce ışığının kafalara girmesi için yapılmıştır.”
Sofra kültürü, Atatürk’ün aydınlanma devrimleri ve felsefesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Atatürk’ün akşam sofraları ünlüdür. Sofra kültürü, beslenme ihtiyacının karşılanmasından çok daha fazlasını ifade eder. Sofra, fikir paylaşımı için kurulur ve yemek ise sadece bir araçtır. Atatürk’ün sofrası bir yemek, içki ve eğlence sofrası değil bir nevi disiplinli akademidir. Kısık seste müzik eşliğinde yapılan sohbetlerde konuşulan konular ise, dedikodu ve boş sözler değil, kürsü mantığı ile yaratıcı fikir paylaşımlarıdır. Herkes sofradan kalktığında kendi küfesine yeni bilgiler, katkılar alarak kalkar.
Atatürk’ün sofralarında da dedikoduya, aşırı tepkilere, yüksek sesle konuşmaya ve boş söze yer yoktur. Hayatta bize verilmiş en kıymetli değerin zaman olduğu iyi bilindiği için, en iyi şekilde kullanılır. Ata, konuşanı dinler ve az konuşurken; kitleler, diyalog sırasında konuşanı dinler gözükürler ancak ne yazık ki aslında onu gerçek anlamda dinlemez ve ona vereceği cevabı hazırlarlar. Bu ise fikir sohbetinin zehiridir.
Sofra sohbeti bir okuldur. Eşli birliktelik ise en önemli unsurudur. Eşi ile iletişimi olmayan ve baş başa kalınca sıkılan ya da kavga eden insanımsılar için sofrada fikir sohbeti yapmalarını beklemek akılcı olmayacaktır. Kitleler, çoğunlukla sadece açlık güdülerini acilen bastırmak için hızla yemeklerini bitirip kalkarlar. Bilinçli, aydınlanma yolundaki bireylerin çevresinde gözlemleyebileceği gibi; birçok ailede aynı anda masaya oturulsa dahi, fiziksel birliktelik dışında masa etrafında bir ruhsal birliktelik bulunmaz. Yemeği yiyip kalkmak tek amaçtır. Sohbet ise genellikle düşük düzeyde, çoğunlukla zoraki ve mümkün olduğunca kısadır.
Sofra bir idare ya da aile reisinin hegemonyası ile toplanılan yer değildir, fikir sohbeti ve danışma yeridir. Fikir sohbetine en büyük ihanet ise televizyon eşliğinde birlikte yemek yemektir. Televizyonun egemenliğinde böyle birlikteliğe ihtiyaç yoktur. Gözleri televizyondan alamayan, hipnotize olmuş nesiller, zoraki sohbetleri bile kısaltırlar. Amaç biran önce yemeği bitirip “aptal kutusu” olarak ifade edilen televizyonun başına geçmektir. Televizyon doğru amaçlarda dahi kullanılsa uzun vakit harcanmaması gereken bir aygıttır. Zira dışarıda yaşayan, geçmekte olan bir yaşam varken ve biz ona katkı sunma şansına sahipken, kısıtlı zamanımızda başkalarının sahte yaşamlarını seyretmek, dünyaya tekâmül etmek için gelen insanoğlunun kendine yaptığı en büyük kötülüklerdendir.
Ailenin fiziksel olarak birlikte olması esas amaç değildir. Birlikte kaliteli paylaşım önemlidir. Anne ve baba arasında yaşamın her alanında iletişim yoksa sofrada da yoktur. Bu durumlarda sofranın etrafına çocuklar gibi birçok özne daha toplamak kişisel ego tatmininden fazla bir şey ifade etmeyecektir.
Tasavvufta, insan gibi insan ve insanımsılar şeklinde temel bir ayırım vardır. (Havass –Avam) Bu ayrıma göre sofranın etrafındakiler ilk gruptan ise, bireyler sıcaklık ile laubalilik arasındaki farkı bilerek davranır ve bir seviyeyi muhafaza ederler. Sofrada çeşit ya da yemek bolluğu amaç değil sadece araçtır. Maksat entelektüel sohbettir. Bu sofra bencillik ve taassuptan uzak olacaktır.
Birçok ekolde fikir sofraları; “İnsanları tartmak, adam olan adamlarla adam gibi görünen adamları ayırt etmek için de kullanılan bir vasıtadır.”
Kendini bilememiş, kendi olamamış olanlar yaşamlarını da boşa geçirmişlerdir. Gerçek anlamda insan olabilecek insan iyi, doğru ve güzel peşinde kendini sürekli yenileyen ve arayan bireydir. Avam arasında çokça geçerli olan ise katı bir dirençtir. Onlar, bu dünyaya nasıl geldiler ise o şekilde bu dünyadan gitmeyi bir erdem sayarlar, zira bu yol sayılmayacak kısır ve verimsiz yolculukta bireyin hiçbir çaba sarf etme gereği yoktur. Ayrıca bu tip muhafazakâr tavırlar, birey tarafından yerel etki, örf ve inanç gibi kolayca bahane olarak sunulan değerlere de bağlanarak sunulabilinir.
Kendilerini geliştirerek, okumak, çabalamak, bilinçlenmek, aydınlanmak daha zor olacağı için çoğunlukla çok cazip gelmez. Fikir sofraları aydınlık aileler, aydınlık bireyler için dönüşümün vazgeçilmez bir parçasıdır. Nasıl ki yenilenme hücreden başlar, dönüşüm de aileden doğar. Bu sofralar, altyapısı sağlam, kültürlü bireyler için bir yaşam tarzıdır. Bu, bir kurallar manzumesi değil, çağdaş yaşamın gereğidir.
Gerçeği, ışığı arayanlar; Tanrı sevgisini tüm hücrelerinde hisseden ve sevebilen insanlardır. İnsan olmak bir evrim programıdır. Bu sofralar, sadece karnımızı değil, beynimizi ve gönlümüzü doldurmuş olarak kalkılabilecek bilgi ve sevgi pratiği yolunu bize gösterir. Amaç duyguları ve zihinleri beslemek ve paylaşmaktır.
“Medeniyet öyle bir ışıktır ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder. Medeni olmayan milletler, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkûmdur.” M.K. Atatürk