Hürriyet Üzerine
‘’Bireyin,hiç bir zorunluluk,bağımlılık,baskı ya da etkileme altında kalmaksızın ve her türlü önyargıdan arınmış olarak düşünme kabiliyetini kullanarak kendi fikirlerini oluşturabilmesi ve bunları başkalarına aktarabilmesi ‘’ olarak tariflenen fikir özgürlüğüne başka bir anlamda kişisel hürriyetine ulaşmasını sağlamak insanlığın en büyük amacı olmalıdır.
Goethe ‘İnsanlar prensip kardeşliğiyle birbirlerine yaklaşırlar,düşünce,kanaat ve inançlarıyla birbirinden ayrılırlar’ der.
Bizler gök kubbenin altında hakkında konuşulamayacak hiç bir şeyin bulunmadığının bilincindeyiz.
Hürriyet yani kişinin hürriyeti felsefe sözlüklerinde ‘Dini inançlardan batıl itikatlardan bağımsız olan ve otorite ya da otoritelere güvenmeyip,yalnızca bireysel araştırmanın sonucu olan düşünce türü,dinin dogmalarıyla sınırlanmayan ,mantık kuralları,bilimsel metodolojiye uygun olarak gelişen ,ilerlemesi için hiç bir sınır tanımayan düşünme gücü’ olarak tarif edilmektedir.
İnsanın kendini bu şekilde geliştirebilmesi için önce kendine dönmesi yani kendini bilmesi gerekmektedir.İnsan önce kendini algılayabilmelidir ki kavuşmak istediği Hürriyete ihtiyacı ortaya çıksın.Hürriyet ihtiyacı ortaya çıktıktan sonra buna nasıl ulaşacağını bilsin ve bu yolda adım adım bilgilerini tamamlayarak düşünce yapısını geliştirerek ulaşacağı hürriyetin bir anlamı olsun.
Kant bu konuda’’Hürriyet ancak,kendinde bir istenç bilinci olduğuna inanan bir varlıkta aklın zorunlu koşulu olarak geçerlidir’’der.
İstek ve eylemlerimizin,kararlarımızın sorumluluğunu taşımalıyız.Aksi takdirde her şey nasıl olmuşsa öyle olmak zorundaydı diyebiliriz.Akıl,zeka,bilgi ve deneyimlerimizin zaman zamanda sezgilerimizin ürünü olan karar ve eylemlerimizin,yani hür irademizin iyi kötü neticelerini kabul etmek zorundayız.Bu ahlak ve erdeminde savunmasıdır.
Kişi için salt kendi hürriyeti yeterli midir? Bu soruya verilecek cevap hayır olmalıdır.Diğer insanlarında buna sahip olması için savaşmalıdır.Çünkü Hürriyetin iki büyük düşmanı Cehalet ve Taassuptur.Ben Hürriyetimi sağlıyorum diğer taraf beni ilgilendirmez kavramı hiçbir zaman insan için olamayacak bir kavramdır.
Benjamin Franklin der ki ’Geçici bir zaman için biraz güvene kavuşmak maksadıyla hürriyetini feda edenler ne hürriyete ne de güvene layıktırlar.Her ikisini de birden kaybederler.
Ortalama bir insan aklı doğal olarak tembeldir,en az zorlukla karşılaşacağı yolu seçer.Sıradan bir insanın zihni, sorup araştırmadan kabul ederek sımsıkı sarıldığı inançlardan oluşur.O, bu alemin iyice alışmış olduğu düzenini alt üst edecek her şeye karşı içgüdülü olarak düşmandır.Bağlandığı inançlardan bazısı ile kaynaşamayacak her yeni fikir, kafasına yeni bir düzen vermeyi gerektirir, bu işlev ise hayli güçtür.
Hürriyet insanın aklını kendisinin kullanmaya başlamasıdır.Yani herkesin hürriyeti aklıdır.İnsan daima aklını kendisine kılavuz yapmış değildir .Tersine hazır bulduğu pek çok gelenek,görenek,din bütün yaşamının belirleyicisi olmuştur.Bırakın hürriyeti düşünmeyi başkasının aklıyla yaşamayı seçmiştir.Yürünülen yolda bir takım ayak izleri mutlaka olacaktır.Bu ayak izleri önemlidir çünkü bazılarında tecrübe yatar ve bize ışık tutar.Ama insan kendi ayak izlerini oluşturabilmelidir.Doğru yol insanın düşündüğü yol olmasa da bu yanlışı görebilecek ve yolunu değiştirebilecek hürriyete sahip olmalıdır.Bu da aklın özgürlüğü ile mümkün olur.
İnsanoğlu düşünmeye başladığı günden bu yana kim olduğunu nereden geldiğini,nereye gittiğini hep sormuş yani gerçeği aramaya çabalamış.Bulduğu cevaplar kendi gerçeği olmuş.İnsan olarak hedefimiz zihnimizi mutlak hürriyete kavuşturarak gerçeği araştırmak olmalıdır.Eğer zihin hürriyetini tam olarak sağlayamıyorsak ve buna çabalamıyorsak bulduğumuz gerçekler hep başkalarının gerçekleri olacaktır.Bu da zamanında çok fazla olan fiziki köleliğin yerini düşünsel köleliğin aldığı dünyamızda bir insana yakışmayacak davranıştır.
Boş bir kağıt olup üzerime yazı yazılmasındansa dolu bir sayfa olup okunmayı isterim.