Aydınlanma Dönemi
18.yy felsefesine ‘Aydınlanma Felsefesi’ denir.Bu felsefenin içinde yer aldığı döneme ‘Aydınlanma Çağı’ adı verilir.Burada ki aydınlanma ne demek,kim aydınlatılacak,aydınlatılmak istenen nedir? Galiba aydınlanmak isteyen insanın kendisi,aydınlatılması istenen şeyde ,insan hayatının anlamı .İşte burada yazının başlığı olan Aydınlanma Dönemi bence güme gitti.İnsan ve insanlıkla ilgili Aydınlanmanın bir dönemi olabilir mi ? Aydınlanma, dönemin de işini bitirip bir kenara çekilebilir mi?Aydınlanma sonlu mudur? Soruları çeşitlendirebiliriz ama galiba her cevap Aydınlanma süren sürekliliği olandır,bir döneme tabii tutulamaz olacaktır.Dönemin adını yanlış bulmakla beraber bunu düzeltebilme yetkinliğinde de değilim,o zaman Rönesans döneminden başlayan ve reform hareketleriyle hızlanan Akıl ve bunun öne çıkması ,sorgulamanın başlaması ,ortaçağ karanlığını yok etmeyle başlayan ve 18.yy kadar gelen bu tarih aralığını 18 yy kısmından başlayarak hatırlamaya çalışalım diyerek yazıma başlayacağım.
15 yy dan itibaren ‘İnsanın varlığının anlamı ve bu dünya içindeki yeri’ bir problem olmuştur. 18 yy da bu sorun en geniş anlamıyla ele alınmış,bu soruna verilen yanıtların,bu yanıtlara temel olan düşüncelerin gerek o zaman gerekse ondan sonra bugüne kadar Batı dünyasının kültür yapısı üzerinde çok kesin etkileri olmuştur.Nitekim yüzyılın sonlarına doğru patlayan Fransız Devrimi bir bakıma bu düşüncelerin uygulanma aşamasıdır.
Aydınlanma nedir ? sorusuna ‘İnsanın düşünme ve değerlemede din ve geleneklere bağlı kalmaktan kurtulup kendi aklı ,kendi görgüleri ile hayatını aydınlatmaya girişmesidir.’ diyebiliriz.
Dönemin yolunu açan ve geçenler yayınlanan Rönesans Dönemi yazımda da anlatmaya çalıştığım Rönesans, kökü ve amacı bir üst dünya da bulunan bir hayat düzeninden kökü ve amacı bu dünya da bulunan bir hayat düzenine geçişin başlangıcıdır.Rönesans düşüncesi kendini bütün tarihi otoritelerden bağımsız kılmaya ,dünya ve hayat üzerindeki görüşlerine yalnız deneyin ve aklın sağladığı doğrularla biçim vermeye çalışmış.Ancak bir geçit çağı olduğu için ,bir köprü vazifesi yaptığı için bu düşüncelerini bütünlüğe ulaştıramamış ve bunu Aydınlanma adıyla başlayan dönem gerçekleştirmiştir.
Aydınlanmanın kavramsal olarak ilk ve en derinlikli bir biçimde Almanya da ele alındığı söylenebilir.Nitekim Aydınlanmanın ne olduğu sorusuna onu anlamlandırmak amacıyla verilen ilk yanıtın Almanya ‘dan Kant’tan geldiğini ve Aydınlanma konusunda yapılan çoğu yorum ve değerlendirmenin büyük ölçüde Kant’ın yanıtı üzerinden sürdüğünü tarihçiler yazmakta.Kant ‘ Aydınlanma Nedir’ adlı yapıtında şöyle bir tanım yapar ”Aydınlanma insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmayış durumundan kurtulup aklını kendisinin kullanmaya başlamasıdır’
Aydınlanma hareketi çok güçlü bir laikleşme süreci başlatmıştır.Yaşamının hedefi olarak vicdanı,doğal ahlak ve mutluluğu seçen insan ,Tanrı’nın karşısına daha çok kendisine güven duyarak çıkar.Dünyanın doğası fen alanındaki araştırmalar ve teknik,sosyal dünya da genel kültür,dinsel hoşgörü ve insanileştirilmiş bir hukuk düzeni sayesinde daha iyi bir yer olacaktır.Ayrıca bu çağa damgasını vuran Avrupa’lı bilginlerdir.
Çağı belirleyen başlıca 4 ana kavram vardır.
1)Akıl :İnsanın varlığının karakteristik özelliği olan,anlamak eylemde bulunmak ve politika için genel geçerli olan kriterleri kullanıma sunabilmek yetisi olarak akıl.
2) Özgürlük: Kişisel,toplumsal ve politik eylemin ilkesi olarak özgürlük
3)İlerleme:Daha iyi olanı sağlayan yeniliklerin simgesi olarak ilerleme/gelişme.
4)Eleştiri: Bütün kurumlara ve fikirlere karşı yöneltilen eleştiri,daha doğrusu mutlak devlet yönetimine ve özgürlükleri kısıtlayan Kiliseye karşı eleştiri.
Aydınlanma çağının daha sonraki gelişme dönemlerin de eleştiri bizzat Aydınlanma’nın kendisine de ve özellikle çağın akıl ve ilerleme karşısında takındığı iyimser tavra karşı da yönelmiştir.
Sevgili okuyucularım Aydınlanma felsefesi öncelikle bilgi kuramı(ya da ne bildiğimizi nasıl biliyoruz) demek olan epistemoloji ile ilgilendi.Burada tartışma üç Britanya’lı tarafından temellendirildi.İngiliz John Locke,İrlanda’lı piskopos George Berkeley ve bir süre için Paris’teki Britanya Büyükelçiliğinde sekreter olan İskoç David Hume.Ampirikler olarak hepsi de insan davranışlarına gözlem ve tümdengelim gibi bilimsel yöntemlerin uygulanması gerektiğini kabul ediyorlar ve böylece çağdaşları Alexander Pope’un talimatını da kabul ediyorlardı.
‘’Kendini bil,inceleyecek bir Tanrı olmadığını farz et,İnsanlığın gerçek araştırma konusu insandır.’’
1600- 1700 yılları arasında söylenen söz cesur değil mi?
Aydınlanma döneminde Fransa da yapılan bir aktivite çok önemlidir.Ansiklopedi.Fransa da düşünürlerin ayrı ayrı görüşleri bir arada toplanarak ansiklopedi ortaya çıkmıştır.1780 yılında 35 cilt olarak tamamlanan ansiklopedi çok yayılmış olduğundan kilisenin görüşlerini epey sarsmıştır.Açık ,anlaşılır ve aydınlatıcı bir düşünüş başlıca özelliğidir.Amacı gelenek ve göreneğe bağlı inançları ihtiyatlı,örtülü deyişlerle sarsmaktır.Burada her türlü inanç anlatılır ,ama hepsinden de şüphe edilir.Ansiklopediyi çıkaranlar ya da ona yazı yazanlar bütün bunları dile getirmeyi çok iyi bilmişlerdir.Yeni düşüncelerin devrimci gücünü bir araya getirmeyi iyi sağlamışlardır.Ansiklopediyi yaratanlar arasında Voltaire,Rousseau,Holbach gibi 18 yy Fransız düşüncesinin en ileri gelenleri vardır.Ama ansiklopedinin meydana gelmesinde en büyük payı olanlar ilk yayımlayıcısı D’alembert ile onun çekilmesi üzerine yayınlama işini üzerine alan Diderot’tur.
Genel olarak Aydınlanma çağı değerlendirildiğinde bir takım tavır ve eğilimler hep ön plana çıkmakta.Hümanizm,Deizm,akılcılık,ilerlemecilik,sınırsız iyimserlik.
Hümanizm aydınlanma da her şeyden önce dünyanın sınırları ,doğa tarafından değil de ,ulusal sınırlar tarafından çizilen insani bir dünya olduğunu söyler.Dünya Tanrı tarafından yaratılmıştır,fakat o artık insanların elindedir.Hümanizm dışında Deizm çok ön plandadır.Deistler Batıl inançlarla,bağnazlık ve dini insanlığın ilerlemesi önündeki en büyük engel olarak görmüşlerdir.İnanç ve dine karşı çıkarken akıl ve bilime sarılan Aydınlanma düşüncesi ,Tanrı’nın evrene müdahalesine kesinlikle karşı çıkmış ve bilimin gerektirdiği kendi içinde kapalı ve düzenli bir sistem olarak evren görüşünü benimserken ,Tanrı’yı en iyi durumda bir seyirci durumuna indirgemişlerdir. Aydınlanmada akıl insana matematiğin en soyut ,en karmaşık doğrularını anlama ve öğrendiği bu doğruları evrene uygulama olanağı vermiştir.Aklı yine ,insana iyi planlanmış gözlem ve deneylere dayanarak,doğayla ilgili sorular sorup yanıtlama imkanı sağlamıştır.Bununla birlikte akla ve insanın rasyonelliğine duyulan inanç,doğa bilimleri ve matematik alanındaki başarılarla sınırlanmış değildir.Bu çerçeve içinde bütün bir toplumun ,insan doğasına ve hümanizmin değerlerine göre aklın ışığında yeniden düzenlenmesi gerektiği inancı ,Aydınlanmanın en önemli inançlarından bir başkasıdır.Aydınlanmanın akılcılığını tamamlayan bir diğer unsur sınırsız iyimserlik olmuştur.Bu iyimserliğin temelinde ise,evrenin tüm yönleri ve her ayrıntısıyla rasyonel olduğu inancı bulunmaktadır.Fiziki evren rasyonel olduğuna göre,onda bir düzen vardır ve bu düzeni belirleyen şey de ,belli sayıdaki rasyonel ilkelerdir.İnsan varlığı akıllı bir varlık olduğundan ya da insan zihninin kendisi de rasyonel olduğundan ,o bu ilkeleri keşfetme ve evrendeki düzeni anlayabilme kapasitesine sahiptir.Aydınlanmanın sonuncu ve en belirleyici yönü ise ilerlemeciliktir.Aydınlanma hareketi içinde yer alan düşünürlere göre Avrupa bütün bir Ortaçağ boyunca süren bir batıl itikatlar ve bağnazlık dönemini geride bırakmıştır.Bu bağnazlığın yıkılışında din karşısında kesin bir zafer kazanan bilimin etkisi büyük olmuştur.Modern bilim ,evrenin tüm farklı görünüşlerine rağmen ,temelde çok büyük ,fakat oldukça basit ve düzenli bir mekanizma olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Sevgili okuyucularım Aydınlanma dönemini çok daha ayrıntılı Alman,Fransız,İngiliz Aydınlanması ,bilimde sanatta,jeolojide, sosyolojide ve daha bir çok alanda incelemek kendi elimizde, ben elimden geldiğince sizleri sıkmadan bu alanlarda naçizane kitap önerileri sunacağım ;
– Georges Berkeley ‘ İnsan bilgisinin ilkeleri üzerine bir inceleme’
– David Hume ‘ İnsan doğası üzerine bir inceleme’ ve ‘ Din Üstüne’
– Descartes ‘aklın yönetimi üzerine kurallar’ ve’ Ahlak üzerine mektuplar ‘
– Denis Diderot ‘ Kaderci Jacques ve efendisi’
– Immanuel Kant ‘ Saf Aklın Eleştirisi’
– Jean Jacques Rousseau ‘ Toplum Sözleşmesi’ ve ’ İnsanlar arasındaki eşitsizliğin kaynağı’
– John Locke ‘ İnsan anlığı üzerine bir deneme’
– Montesquieu ‘Kanunların ruhu üzerine ‘
– Spinoza ‘ Ethica ‘
Sona yaklaşırken Aydınlanma mutlak bir eleştiri düşüncesiyle veya yıkıcı bir tutumla karakterize olur.Fransız aydınlanmacıların radikalizmiyle kıyaslandığında çok daha ılımlı bir Aydınlanmacı olarak karşımıza çıkan Kant bile Aydınlanmayı gerçekte ulaşacağı bir amaç çerçevesinde tanımlamaktan ziyade ,kendilerinden kurtulunması gereken şeylerle ilişkisi içinde ele alır.Gerçekten de geçmişle olan tüm bağlarını koparma ve geçmişten miras alınmış mevcut tüm yapıları ortadan kaldırma azim ve kararlılığında olan Aydınlanma,özellikle radikal boyutuyla esas olarak Musevi –Hıristiyan geleneği içinde anlaşıldığı biçimiyle yaratılış öğretisine ,Tanrı’nın insani işlere müdahale eden inayetine,mucizelerin imkanına karşı çıkarken,doğallıkla bir ahret hayatının ödül ve ceza sistemini reddeder.Yine aynı şeklide ,temelinde Tanrı ve kilisenin bulunduğu her tür otoriteye meydan okurken,Tanrı tarafından belirlenmiş bir sosyal hiyerarşi telakkisine,soyluların veya toprak sahiplerinin hiç kuşku yok ki,dini temelleri olan imtiyazlarına ve mutlak monarşiye verilen desteğe karşı çıkar.
Aydınlanmanın sloganı ‘SAPERE AUDE’ KENDİ ANLIĞINI KULLANMA YÜREKLİLİĞİNİ GÖSTER diyerek yazıma son veriyorum.