Hayatın Çakıltaşları – Bugün günlerden Hüzün
Uzun zamandır kelimelerini kendine saklıyordu. Aslında onları paylaşmayı çok seviyordu ama içinde bu kadar gel-git yaşarken yazdıkları da hüzünlüydü.
Büyüyordu acılarıyla, büyüyordu sevgileriyle, galiba her gün yaşamaya çabalıyordu.
Yeni umutlar geliştiriyordu, kendini ve yaralarını dostlarıyla, çocuklarla sarmaya çalışıyordu.
Sonra bir gün artık yaralar kabuk bağlandı acıtmıyorlar derken bir de baktı ki aslında açık halde duruyorlar. Öyle içi yandı ki o kabuk bağladığını düşündüğü yaraların hala kapanmamış olmalarından, kendini toparlamaya çalıştı. Sonra hep çocuklara söylediği gibi başladı saymaya: 1,2,3…..
O kabukların altında en derinlerde acılar ve yaralar aynen duruyorlardı. Affettim denilenler aslında affedilmemiş, unuttum denilenler unutulmamıştı.
Sadece hayat akmaya devam etmiş ve o koşturmaktan düşünmeye fırsat bulamamıştı. Ama düşünmemek onların yok olmadıklarını göstermiyordu ki. Galiba atladığı nokta da bu olmuştu. Ta ki birisini gelip onun camdan fanusünün kalkanlarını birer birer indirmeye başlayınca o korkak can ortaya çıktı.
Aslında küçüçük bir kızın yüreğini ve heyecanlarını taşıyan gülümsemek için küçük mutluluklar toplamaya çalışan küçüçük ürkek bir kız çocuk.
Sevdi o küçük ürkek kızı.
Ona çocukluğun bütün saflıklarını hatırlatıyordu. Temizdi onun dünyası. Kirlenmemişti insanlarla…
İşin ilginç tarafı o kalkanlar indikçe aslında hiç de o kadar korkak olmadığını gördü.
Her geçen gün korkusuzca adım atar oldu.
O kadar yalnızdı ki belki de o yüzdendi bütün o kalkanlar ve ürkeklikler.
Beklentileri minimum da küçük mutluluklar toplayıcısı adım atmak istedi hayata.
İşte o anda yeniden farketti o yaraların derinliğini ve ayaklarını saran o çamuru.
Her geçen gün daha çok batıyordu çamura evet, ama yine de içinde korkusuz kız çocuğu dışarı adım atmaya çabalıyordu.
Bu da bir hüzün dalgasına neden oldu.
Hüzün yavaş yavaş sardı dünyasını.
İnsanlara karşı diktiği o büyük kalkanların arasında aslında mutluydu ama şimdi sırada içerideki, o en derinlerdeki yaraları iyileştirme zamanıydı.
Şimdi kaybolan zamanları, bir umut dünyasına dönüştürme zamanıydı.
Umut, belki ondaydı, belki çocuklarda, belki de yeni hayallerindeydi…
En güzeli ise hala hayalleri vardı. Hala umudu vardı yarınlara dair.
Hala mutlu anlar toplayabiliyordu.
İç sesini dinledi usulca:
“Karşımıza her çıkan her insan bir aydınlanma içinse eğer çok teşekkür ediyorum onlara.
Teşekkür ediyorum çünkü benim daha iyi bir insan olmam için küçük, büyük, farkında olarak veya olmadan bana yol gösteriyorlar.
Kimisiyle yolculuğumuz çok kısa da sürse de, eminim şu anda farketmediğim bir sürü olayı bana anımsatmak için geldiler ve ayrıldılar. Sırf bu yüzden teşekkürler yolculuğumda karşıma çıkan tüm o güzel insanlara. Hayat güzel bir deneyim benim için.”
Bir an durdu. Bu kez yüksek sesle : “Çok teşekkür ederim…Hayat güzel bir deneyim benim için!”