Hanifler
Hanif kelimesi tertemiz, arı, duru, pak anlamlarına gelmektedir. Bazı modern araştırmacılar Hanifliği, Nesturi Hıristiyanlığı şeklinde tanımlamışlardır.
Terim “dönme, aşağı eğilme” anlamlarına gelen Arapça h.n.f kökünden gelir. Kelime ilk önce Yahudi ve Hıristiyanlarca eski bir Helenize olmuş bir Suriye-Arap pagan dini inancını tanımlama ve erken dönem Müslümanları aşağılayıcı şekilde tanımlama için kullanılmıştır.(Watt,8117-119)
Kur’an’da bu kelime “İnsanın, Allah’ın yanı sıra başka bir güç ve hakikat kaynağı tanımadan, sadece bir olan Allah’ın yoluna en saf ve duru olarak kendisini teslim etmesi” olarak tanımlanır.
Kuran henüz insanlara ulaşmadan önce tek tanrı inancını taşıyan kişilere Arapça “Hanif” adı verilirdi. Bu kişilerin İbrahim peygamberin yolunda olduklarına inanılırdı.
Hanif, bir Kuran kavramı olarak tanımlandığında “Evrenlerin tek hakimi olan yaratıcıya duru olarak inanıp güvenen” anlamı taşır. Böylece başka ilahların varlığını reddeden kişi aynı zamanda kendi kişiliğini bulmuş ve şeytanlardan korunmuş olur.
Bu kelime Kuran’da Allah’ın peygamberleri içinde ilk olarak İbrahim Peygamber için kullanılmış ve her şeyi yaratan bir yaratıcı inancının nasıl gerçekleştiğini onun şahsında net olarak özetler. Sadece BİR olan Allah’a inanmak aynı zamandan diğer tanrıları kabul etmemeyi zorunlu kılar.
Saf ve duru (Hanif) olarak inanmak ve yaşamak ve bu şekilde tek olan Allah’a ve onun Kuran’da gösterdiği yolda yürümek yani yaşamaktır.
Kuran’da bir olan Allah’ın yoluna saf ve duru olarak kendini adayan kişilere ‘duru bir şekilde Allah’a teslimiyet gösteren’ anlamında (hanifen müslima) denilmiştir. Ayrıca Allah yolunda teslimiyet gösterene Müslüman denilir. Müslüman kelimesi, saf ve temiz (Hanif) kelimesiyle bu bakımdan yakınlık gösterir. Bir anlamda Müslümanlık “Hakikatin kaynağı yalnızca BİR olan Allah ve O’nun kitabıdır” demektir.
Kuran (Âl-i İmrân; 67)
“İbrahim ne Yahudi idi, ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah’ı BİR tanıyan, hakka yönelen) bir Müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi.” der
Kuran (En’âm; 79);
“Ben kendi varlığımı gökleri ve yeryüzünü var edenin varlığına (yüzüne) tertemiz olarak (hanifen) yönelttim. Kişileri veya eşyayı O´nunla eş tutanlardan değilim.
Kuran (Rum; 30/30);
“Sen kendi varlığını tertemiz olarak bu yola (dine) yönelt.
Allah’ın doğasına.
O bütün insanları yaratandır.
Allah’ın yaratışında değişme yoktur.
Doğru yol işte budur.
Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”
Kuran Nisa; (4/125);
“Din olarak kendi varlığını Allah’a teslim edenden daha iyi kim olabilir;
Ve o iyi bir kişiliktir.
Ve o kişi tertemiz olarak İbrahim’in yoluna uymaktadır.
Ve Allah, İbrahim’i kendisine dost edinmiştir.”