Kaynağa Dönüş
Spiritüel öğretilerin, ve öğretmenlerin en büyük sıkıntısı, bu boyutta, ışığın prizmadan farklı renk ve tonlardaki ışınlara bölünerek çıkmasıdır.
Buradayken görebildiğimiz ışığın kendisi değildir, gönül gözümüz bile zihnimizin sınırlarındadır.
Hepsi ışığın parçası olan farklı ışınlar, bunu anlamazlar.
Kendilerini en aydınlık, en parlak olarak görmeleri zaten ortak kökenimizin diğer türevlerine saygısızlıktır.
Ama bir de, ışığın diğer ışınlarına, yargı ve redlerle yaklaşmaları, hatta karanlık olmakla suçlamaları, çok acıklıdır.
Çünkü karanlık vardır ve ışığın en küçük parçası bile karanlığı yok edebilir.
Ama ışınlar ışık değildir, ışık olabilmeleri için hep birlikte ve el ve amaç birliğiyle, dağılmış oldukları prizmanın diğer tarafına geçebilmeleri lazımdır.
Birbirlerinden daha aydınlık ya da parlak olmadıkları gibi, daha değerli ve önemli de değillerdir.
Ve hiç biri karanlık değildir.
Karanlık var ve kendi görevini yapıyor.
Eğer ışığın parçası olan bir ışın, karanlıktan korkuyorsa, aslında kendi içindeki karanlıktan, ya da aslında sandığı kadar aydınlık olamadığından korkuyordur.
Işınların görevi, prizmaya hep birlikte yürüyerek, bir olarak, yeniden ışığa dönüşmek ve karanlığı aydınlatmaktır.
Bunun için başta diğer ışınları, hatta karanlığı da, yadırgamamak, yargılamamak ve reddetmemek gerekir.
Karanlıkla aydınlığın arasında sadece bir tek fark vardır.
Karanlık, aynı kaynaktan geldiğimizi unutmuştur.
Aynı kaynağa geri dönme yolculuğunda buluşalım…