Yakın, kellesini isteyin “Herkes gibi” olmayanların! Aydınlık, işte bu karanlıktan doğacaktır!
“Dünyada iki çeşit insan yaşar:
1. Anne karnından doğanlar.
2. Anne karnından doğmakla yetinmeyip
defalarca kendisinden doğanlar…” Berk Yüksel
Herkesin iyi-kötü, yarım-yamalak bir şeyleri öğrenmek istediği; ancak eşzamanlı olarak asla “öğretilmek” istemediği bir dünyada, yapılacak en doğru şey sadece ama sadece kendi yolunu paylaşmaktır.
İnsanlara onlar sormadan anlatırsanız ve bir de üstüne üstlük kişilik problemleri varsa “dikte ediyor, didaktik” derler. Yok, bilgiye aç değilse tavana dalıp rüyalar âlemine giderler. Yok, yolları onları farklı ihtiyaçlara sürükledi ise “bu adam da ne işlerle uğraşıyor” derler,
Olmadı, dayanamadın dar pencereye üç beş kelam ettin, kelimeler penceren geri seker ve “deli mi ne” derler,
Geniş kitlelere en değerli fikirlerini, düşüncelerini, yaşamdan çıkarımlarını paylaşırsın, anlamaz suratına tükürürler…
Bu sebepten bilmek, bulmak; soran ve arayan dışındakilere susmak gerek;
kulakların çınlasın üç kere yüce “Hermes “…
Hayat ağacından uzak, en önemlisi kendisinden uzak; kâinata yabancı insan olamayan insan. Bağlılıklarını bağımlılık yaparak kutsuyor…
Acınası halinden mutlu, alevler onu közlerken,
“Daha da, daha da” diyor “bakar görmez” insanımsı acıdan zevk alırken,
“Odunlar bedava” diye ateşi kendi odunları ile beslerken,
Aynadaki aksinde işlenmeden giden kütüğü, obruğu, kalası göremiyor ve kendi cehenneminde, büyük bir mutlulukla yanıyor “Herkes”;
bir damla, sadece bir damla bile bilgelik suyu istemeden…
“O güzel karanlığa nazikçe gitme,
Günün sonunda yaşlılık yanmalı ve kudurmalı,
Işığın ölümüne karşı öfke, öfke…” “Interstellar” filminden…
(şair Dylan Thomas tarafından ölmek üzere olan babası için yazdığı “O
Güzel Karanlığa Nazikçe Gitme” şiirinin ilk 3 mısrası)