Yılan’nın Cezası Ne?
Yine farklı bir kolaj denemesi için kalemi aldım eline.
Kalem ile raks zor zanaat Azizim.
Yılan nedir?
Neden Yılan’ı genel olarak insanlar sevmezler?
Yılan hakkında hangi bilgilere sahip değiliz?
Tek Tanrılı Dinlerde nasıl travmatik etkilere yol açmıştır bu Yılan?
Neden yol açmıştır?
Yılan hakkında hard disk’imizdeki verilerimize yenilerini ekleyelim.
Fikirlerimizi kanalize etmek için yeni yollar açmaya çalışalım.
Yılan’ı dünyevi olarak masaya yatırarak incelemeye başlayalım bakalım.
Yıllanlar, ayaksız etçil sürüngenler olup, tespit edilebilmiş 456 cins, 2960 tür ve 15 familyaları mevcuttur. Dünyadaki yılanların uzunlukları 10 cm ile 8 m arasında değişiklik gösterebilmektedir.
Memleketimizde ise tespit edilebilmiş yaklaşık 50 çeşit yılan türü vardır.
Yılanlar, genellikle üç metre ötesini göremezler. Koku alırken ise burunları değil de dillerini kullanırlar. Uzun ve çatallı dillerinin uçları havadan ve yerden gelen kokuları alır.
Yılanlar, dış kulakları olmadığından uzun zaman sağır zannedilmişlerdir. Aslında çeneleriyle kulakları arasında kemik bağlantıları olduğundan, üzerinde bulundukları toprağın yansıttığı sarsıntıları kolayca işitirler.
Yılanların bulunabildiği arazilerden geçen bir kişi, gürültülü ayak darbeleriyle yürüdüğünde hiçbir yılana rastlamaz. Bazı yılanların göz ve burunları arasında ince zarlı iki çukur bulunur. Bunlar, sıcak kanlı hayvanların vücutlarından yayılan ısı dalgalarını (infrared) tespit ederler. Bunların sayesinde avlarını karanlıkta bile bularak takip ederler.
Yılan zehiri av etini eritmeye yarayan kuvvetli bir sindirim sıvısıdır. Zehirsiz yılanlarda bile zehirli olan kuvvetli bir sindirim sıvısı vardır.
Yılan kelimesinin, dilimizdeki etimolojik kökeni ise aslında Çince’deki Lung kelimesinden gelmektedir.
Şimdi gelelim Sembolik, Kabalistik, Batıni ve Efsanevi yolculuğu ile ilgili yapbozun parçalarını bulmaya… ama birleşmek için hazırlamaya…
Melaikeler, Adem’in Allah’ın önünde günaha girmesi için bir kumpas kuralım dediler.
Samael, Melaikelerin Büyük Ustasıydı. Adem ve Havva’yı yoldan çıkartmak için bir mahlukat aramaya dünyaya indi. Yılan kadar akıllı ve sinsi bir yaratık bulamadı.
Yaratılışta, Allah, Yılana İnsanoğluna hizmet ederek diğer hayvanlardan daha yukarı bir mertebeye çıkartmak için iki mühim özellik vermişti.
Yılan, hem dik yürüyebiliyordu hem de konuşabilme yeteneğine sahipti. Kabalistik bazı kaynaklara göre Samael, Meleklerin Üstadı, Deveymiş gibi Yılan’nın sırtına dolanır ve Yılan’nın ruhuna nüfuz eder.
Yılan ise Meleklerin Üstadı Samael’in etkisi altında Havva Anamızı ayartma ve Adem ile beraber günaha sokturma çabası içine girer. Havva Anamıza der ki, Allah’ın neden bu ağacın meyvesinin tadına bakmanızı yasakladığının gerçek sebebini biliyor musunuz?
Hiçbir sanaatkar rakibine iyi gözle bakmaz. Allah, kendi bu ağacın meyvesinden yedi ve Kainatı yarattı. Siz, O’nun gibi evrenler yaratamayasınız diye o ağacın meyvesinden yemenizi yasakladı.
Sonra, malum günah Havva ve Adem tarafından işlenir.
Bakalım Yılan’a ne cezalar verilir…
Allah , yılana dokuz ceza alacaksın ve sonrasında da öleceksin der.
Kötü davranışlara bizi sevkeden, Melekler’in Üstadı Samael, Göklerdeki Ulu Mertebesinden sürülmüştür. Lanet yüzünden Yılan konuşma kabiliyetini kaybetmiştir.
Allah der ki, dimdik yürümeyeceksin ve ayakların kesilip atılacak. Tüm evcil ve vahşi hayvanlardan daha lanetli kılınmıştır.
Yılan’nın gebelik süresi 7 yıla çıkartılmıştır. Yedi senede bir derisine açılar içinde değiştirmeye mahkum edilmiştir. Karnının üzerinde sürünmek mecburiyetinde bırakılmıştır.
Ademoğlu’nun ölümlü olmasına sebep olduğu için bütün yiyeceklerinin ağızında toz gibi bir tadı olacaktır. Ölümün zehrini ağzında taşımaya mecburdur.
Yılan ile İnsan arasından ebedi bir kan davası olacaktır ve Ademoğlu onun, kafasını sürekli olarak ezecektir.
Yılan’nın değiştirdiği derideki izler ve cüzzam hastalığı izlerine bakarsanız çok büyük oranda benzerlikler göstermektedir.
Allah hakkında gıybet etmenin cezasını, dedikoduculara verilen cüzzam cezasıyla çekmektedir. Yılan’nın cüzzam hastalığı hiç düzelmeyecektir. Hatta Hz.Davud’un sülalesinden gelecek olan Mesih Kurtarıcı geldiği vakit, tüm hastalıklar iyileşecek ama Yılan’nın Bedduası geçmeyecektir.
Her yazımda olduğu gibi, yapbozun parçalarını bir şekilde etrafa gelişi güzel koyduk.
Asıl mühim olan ahenk içerisinde, bu yapbozu birleştirmek için gönülümüzü ortaya koyarak çaba sarf etmek, olumlu düşünmek, vakit harcamak… Batın ile Zahiri bir etmek…
Geliniz Canlar, Şükran duyalım o Kadim ve Güzel İpekten Yelkenleri olan Gemi’ye…
Onsuz, bizler yanlız, güçsüz, akıntıya kapılır ve bilinmedik diyarlara sürüklenirdik…taassuplara
Dümensiz, küreksiz sürüklenirdik bilinmeze…cahiliyeye…
Karşıt akıntılarda, dalgalarda, girdaplarda kaybolurduk…
Sıkı tutunun Kardeşlerim, Canlarım, Sevgililerim, Gönüldaşlarım, Yoldaşlarım, Emeldaşlarım…
Muzaffer Kadim Gemimizle yelken açalım…
Biz, Ebedi Meva’mıza ve Mevorah’ımıza Avdet edeceğiz.
Varış Noktamız neresi mi Canlar…
Ayna, Ayna Söyle Bana…