Tezer Özlü
O isminden çok kendisine yakıştırılan “edebiyatın gamlı prensesi, lirik prenses, dişi Oğuz Atay” gibi lakaplarla tanınan bir yazardı. İntihara meyilli olduğu söylendi. Mutsuzluğundan bahsedildi. Depresif hallerinden dem vuruldu. Kimileri bu sözlere katıldı, kimileri karşı çıktı.
Tezer Özlü naif bir kadındı ama aynı zamanda çok güçlü, açık sözlü, özgürlükçü ve riyasız bir kişiliğe sahipti.
1943 yılında Simav’da doğmuş, on yaşında İstanbul’a gelmiş ve eğitimini Avusturya lisesinde sürdürürken, yarım bırakarak, bir yıl boyunca Aprupa’yı otostopla gezmiştir. O yıllarda bir genç kızın buna cesaret edebilmesi bile onun kurallara karşı gelen bir yapısı olduğunu göz önüne sermesi adına önemli bir örnek oluşturmakta. Tezer Özlü hayatı boyunca her türlü otoriteye karşı bir tavır sergilemiştir. Hep gitmeyi sevmişti. Bir yere ait olmak ona göre değildi. Bazen kendinden bile uzaklaşmak isteğiyle kavrulduğu zamanlar yaşamış olan ruhunu, sadece gidebilme özgürlüğüyle dizginleyebilmiştir.
Paris’te bir cafede karşılaştığı Adalet Ağaoğlu’nun kardeşi Tiyatro sanatçısı Gürer Sümer’le tanışır. Birbirlerine aşık olarak evlenir ve Ankara’ya yerleşirler. Eşi tiyatro yaparken Tezer Özlü de, İngmar Bergman, Kafka, Hans Magnus gib bir çok önemli yazarı çevirileriyle Türk okurlarla buluşturmuştur.
Evliliği umduğu gibi gitmediği ve kendini mutsuz hissettiği için psikolojisi bozulan genç kadına manik depresif teşhisi konulunca, eşinden ayrılan Tezer Özlü İstanbul’a yerleşip, uzun süre bir klinikte tedavi görür. Elektro şokun da dahil olduğu bu yıpratıcı tedavi sürecinde bir kaç kez intihar teşebbüsünde bulunan yazar, bu zor zamanlarını, 1980 yılında yazdığı Çocukluğun Soğuk Günleri isimli romanında anlatmıştır.
İkinci evliliğini yönetmen Erden Kıral ile yapar ve Deniz isimli bir kız çocuğu annesi olur. Kızıyla birlikte bir süre Almanya’da yaşar. Bu süre zarfında kaleme aldığı ikinci romanı Bir İntiharın İzinde ile Marburg edebiyat ödülünü kazanır. 1984 yılında bu roman Türkiyede’de yayınlanmıştır.
Bu romanda Tezer Özlü hayatı boyunca kendisini etkileyen Kafka, Pavese ve Svevo’nun peşine düşer. Bu üç yazarın izlerini Prag, Trieste ve Toronto’da aramış, onlarla aynı gökyüzüne uyanmanın, aynı gecede kederlenmenin umulmaz tatlarıyla harmanlamıştır ruhunu. Mezarlarına kadar gidip, dertleşir onlarla. Aynı günde doğdukları için farklı bir anlam yüklediği Pavese’nin intihar ettiği otel odasında kaldığında onun hissettiklerini anlamaya çalışır.
İkinci evliliğini bitirdikten sonra İsviçreli bir sanatçıya aşık olup evlenen yazar genç yaşta Zürih’te veda eder hayata.
İyi bir gözlemci olanTezer Özlünün anlatım tarzı karmaşadan uzak, konuşur gibidir. İnsanlar onun satırlarını okuduklarında,o hayran olduklrı yazarla karşılıklı bir sohbet içinde hissederler kendilerini. Kendini çok sorgulayan bir yazardır Tezer Özlü. Kendiyle hesaplaşmasını hiç bir zaman bitirememiştir.
“Aşk acısı çekmedim hiç. Çünkü dünyanın verdiği acı her zaman güçlüydü.” Tezer Özlü
ESERLERİ:
Eski Bahçe
Eski Sevgi
Çocukluğun Soğuk Geceleri
Kalanlar
Zaman Dışı Yaşam
Tezer Özlüden Leyla Erbile Mektuplar