Belirsiz Miktar
“Biraz tuz gerek” dedi ve baş parmağı ile işaret parmağının arasına sığacak kadar tuzu alıp tabağa koydu…
Yanındakinin tuz miktarı ile kendi tabağındaki tuz miktarına baktı… Çok büyük bir fark yokmuş gibi görünüyorsa da yanındakinin ince parmakları arasında, onun parmakları arasındakinden daha az tuz sıkışmıştı…
Yemek tariflerindeki belirsiz miktarlara oldum olası hastaydı… “Biraz şeker…”, “Bir tutam baharat…”, “Kulak memesi kıvamında hamur…”, “Bir süre dinlendirilmiş hamur…”, “Göz kararı süt…”, “Bir taşım kaynatma…” gibi tabirler onu büyük bir heyecanla başladığı mutfak serüveninin “bakalım bundan sonra ne çıkacak ortaya” gerginliğine girdiği anlarının mimarlarıydı…
Belirsizlik “soyut” kavramlarda mümkündü halbuki; “sevgi”, “istek”, “mutluluk”… Biraz sevebilir veya çok mutlu olabilir insan. Ama bunu da 100 gr mutluluk, 2.5 galon sevgi olarak nitelemek mümkün değildi…
İki parmağı arasında bir fiske tuz aldı. Bu sefer tabağına koymak yerine darasını aldığı tabak ile sıfırlanmış olan dijital mutfak tartısına koydu. “1.8 gr” ibaresini gördü. Bu, onun için anlamlı bir miktardı.
Sonra yüreğine baktı; ne kadar sevgi, ne kadar mutluluk, arzu ve istek vardı? Neye göre? Kime göre “çok” veya “az”dı bu kavramlar?
Çıkarıp belirsiz bir miktar sevgiyi masanın üstüne koydu. Ona göre “çok”tu… Yanındaki minik kadının minik yüreğine göre ise o kadar “az”dı ki…