felsefe taşı

Gerçek, gerçeklik, hakikat…

Gerçek, gerçeklik, hakikat…
Kasım 21
13:05 2016

Geçen gün Sunay Akın’ın bir sunumunu izledim. Sunumda anlatılanlar beni bu satırların yazımına götürdü. Sanırım hepimiz hayatımız boyunca gerçeği arıyoruz. Yazdığımız yazılar, düşüncelerimiz, okuduklarımız bizi hep gerçeğin peşinden gitmeye zorluyor. Dini inancı olanlar gerçeği dinin kurallarında, yönü felsefede olanlar felsefi derinliklerde, bilimle ilgilenenler bilimin içinde arıyorlar gerçeği. Tefekkürde derinleşenler der ki; “gerçeğin içindeki hakikatı arıyorum”. Bu sözü çok sevdiğim rehberim diyebileceğim Engin Berker ağabeyimden duymuştum ilk kez. Ve o günden bugüne yıllar geçse de aklımdan hiç çıkmaz. Ki ilk duyduğumda bir bilim adamı olarak zaten bütün gerçeği biliyordum ben!

Gerçek belki elimizle tutabileceğimiz kadar yakında belki çok uzaklarda ama herkes nihai bir gerçeğin olduğuna inanıyor. Tabii aslında herkesin farklı bir gerçeği de olabilir ve herkesin gerçeği bir başkasına göre yanlış da olsa kendisi için doğru olabilir. Tıpkı yaşamımız boyunca yaptığımız seçimler sırasında, yaptığımız seçimin bizi bir gerçekliğe, yapmadığımız seçimin ise farklı bir paralel evren yaratarak farklı bir bizin yaşadığı farklı bir gerçekliğe götürdüğü söylemi gibi. Sunay Akın’ın sunumunun ardından yapılan konuşmalarda bir yandan şunu fark ettim; birisi bir şey söylüyor belli ki o konuda çok bilgisi yok, sizse o söylediği şeyi çok iyi bildiğinizi biliyorsunuz ve kalkıp bakın böyleyken böyle, bu işin doğrusu budur diye fikrinizi belirtiyorsunuz, sonra başka eller kalkıyor, sizin doğrusunu çok iyi bildiğiniz meseleye sizin tam tersiniz şeyler söylüyorlar. Şaşırıyorsunuz, “nasıl olur diyorsunuz ben en doğrusunu biliyorum herkes bunu kabul etmeli”. Ama hayır bir bakıyorsunuz, aynı meseleye farklı yaklaşanlar var. Peki sizin o çok iyi bildiğiniz doğru ne oldu? Başka yönlere gitti. Kalkıp cevap verseniz tartışma çıkacak ve o fikirlere saygı göstermemiş olacaksınız. Tabii bu konuşma sizin yanınızda ve karşı fikirleri söyleyenlerin yanında gruplaşmalara da neden oluyor “Evet haklısın, “Çok haklısın”. O zaman kafanızda yeni bir fikir doğuyor belki yine bir paralel evrene geçtiniz. Benim gerçeğim karşımdaki kişinin gerçeği değil, ama benim gerçeğim benim için ne kadar doğruysa, o da onun için o kadar doğru. İkisi de yanlışlanamaz sadece tartışma çıkarır. Demek ki gerçek bir tane değil, birçok gerçek var. Ama peki gerçeğin içindeki hakikat nerede? Tabii eğer tek bir hakikat varsa.

Bizler düşünen varlıklarız, insan olmamızı düşünebilmemize borçluyuz ve on binlerce yıldır, soyut düşünebilmeye ilk başladığımızdan beri nereden geldik nereye gidiyoruz, neden varız, öldükten sonra geri dönecek miyiz, başka aleme mi doğacağız, evrenin kesin kuralları neler ve binlerce başka soruya yazının başında söylediğim gibi, içinde bulunduğumuz kültürel düzey ya da inanç sistemi açısından yanıt bulmaya çalışıyoruz. Hepimiz gerçeği bulma yolunda ilerlediğimizi düşünüyoruz ama geriye baktığımızda aslında bir arpa boyu yol gitmediğimizi vardığımız sonuçların göreceli olduğunu ve asla temel gerçeğe ulaşamayacağımızı da görüyoruz. Ne kadar “ben biliyorum” desek, bilmediğimizi dışarıya itiraf etmesek de kendimize itiraf etmemiz yine kendimize olan borcumuz. Belki tekamül bir gerçektir, belki o gerçeğe toplu bilincin küçük bir parçası olan bilincimizle ulaşacağız ama bu beden içinde bunun farkına varamayacağız ya da hatırlamayacağız maddi alemde bu gerçekliği, belki toplu bilincin parçası olarak tıpkı bedenimizde yaşayan hücreler gibi gerçeğin içindeki hakikat biz olacağız ama bütün hakikate tepeden bakabilecek miyiz? Bu oldukça zorlu bir süreç sanırım. Ve hepimiz ileri sürdüğümüz, sürmediğimiz çok çeşitli fikirlerimizle, düşüncelerimizle, okumalarımızla o toplu bilincin bir parçası olarak toplu bilincin gittikçe büyümesine gelişmesine yeni bilgilerle dolup taşmasına neden de oluyor ve bunun farkına varamıyor olabiliriz. Amacımız toplu bilincin bir noktası olmak mı bilginin tamamına ulaşmak mı? Bilgi nedir?

Acaba bir büyük bilgi var ve bizler onun içinde mi yüzüyoruz ve zaman zaman o bilgiden parçalar alıp sonra edindiklerimizle o bilgiye kendimizce küçük katkılar yapıp ona yeni bilgiler mi ekliyoruz? Ya da bilgi biz bilgilendikçe kendini geliştirip, toplu bilgiyi daha derinleştirip, daha büyüten kendine özgü bir varlık mı? Ve biz, hayatımızda bu ya da farklı evrenlerde, bu ya da farklı alemlerde hayatlarımız boyunca o bilgi varlığının parçalarını mı koparıyoruz? Sonra da bildim zannedip bilgi edinmeyi mi bırakıyoruz ya da bazılarımız o bilgi evreninin içinde kendini kaybedip sürekli yeni bilgiler edinmeye mi yöneliyor da bilginin derinliğinde kaybediyor kendini?

Gerçek benim dediğim mi, benim fikrime karşı çıkanın dediği mi? Galiba bu yazı da sonuçsuz olacak, yazıyorum yazıyorum gerçeğe ulaşamıyorum, düşünüyorum hah buldum diyorum gece arafta seyrederken, ertesi gün bakıyorum farklı bir gerçeklik ortaya çıkmış.

Adı ister bilgi olsun, ister bilim, ister tanrı ya da nasıl isimlendirirsek isimlendirelim, gerçek her zaman kendimize göre şekil değiştiren bir varlık gibi geliyor bana ve elimi uzatıp bir ucundan yakalasam da onun gerçeğin tamamı olmadığını anlayınca tek bir düşünce takılıyor kafama. Galiba gerçek orada bir yerde ama nerede?

11.097 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Kırkından Sonra Başlar HayatKırkından Sonra Başlar Hayat Platon'a sormuşlar; -İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışı nedir? Yanıt vermiş büyük filozof: - Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki […]
  • Yobazlık ve BağnazlıkYobazlık ve Bağnazlık “Bilinende sınır vardır, bilinmeyende sınır yoktur. İnsan aklı anlaşılmazlığın engin okyanusunda barınacak bir ada sağlar. Her kuşağa düşen iş, bu okyanustaki adaya biraz daha toprak […]
  • Muharrem ya da masumiyeti arama tutkumuzMuharrem ya da masumiyeti arama tutkumuz Ruhumuz, ne olduğunu tam da bilmediği bir özgürlük aşkıyla uçsuz bucaksız okyanusta kulaç atarken, izdüşümler sıkıştıkları "zaman" kıskacında kavramlara sığınırlar. İnanırlar ki, varoluş […]
  • Düşüncelere Saygı Duymak ve Demokrasi ÜzerineDüşüncelere Saygı Duymak ve Demokrasi Üzerine Zaman zaman gazete köşelerinde gördüğüm ve kendimin de sık kullandığı bir İoanna Kuçuradi şaheseri vardır: "Fikirlere saygı duyulmaz. Saygı kişiye duyulur. Fikirler tartışılmak içindir. […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Kasım 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  

Arşivler