Kadın Bilgeliğiyle Buluşmaya Hazırlanın
Bu yeryüzü kadın bilgeliğini çok özledi. Zorlamayan, verilerle ispata çalışmayan, rekabet etmeyen, ezmeyen, yıkıp geçmeyen. Ancak bilen, sezen, izin veren, sevgi ve desteğiyle güçlendiren… Spritüellerden, astrologlara, dünyanın çeşitli yerlerinden pek çok kişi dişi enerjinin binlerce yıldan sonra, bugünlerde, geri geleceğini söyler oldu. İş dünyasında bile benzer söylemlerle karşılaşıyoruz. Eril yönetimlerin bugünün şartlarında başarılı olamayacağı; kaynakları tüketen, insanları sömüren bu düzenin değişmesi gerektiği belirtiliyor. Özetle bu gidişle, dünyanın geleceği hayra alamet değil.
Dişil enerji nedir? Sadece kadınlarda mı bulunur? Milyarlarca kadının yaşadığı bu dünyada nasıl olmaz? Neden şimdi geliyor? Gelen tam olarak ne gibi sorular, bir süre kafamı meşgul etti. Yıllardır bu konuyla ilgili, çeşitli seminer ve workshoplara katılmış, kimi zaman içimdeki negatif duyguları boşaltmak için yastık yumruklamış, kimi zaman karşımdakinin gözlerine bakarak meditasyon yapmış; liderlik akımlarını okumuş, kadın liderlerin hayat hikayelerini araştırmıştım. Bir durup, derin bir nefes alıp, ”ben kadınım” diyene kadar; cevap aramadığım yer kalmamıştı. Kendim dışında.
Kadın ve erkek fark etmeden, hepimizin içinde dişil enerji mevcut. Aynı şekilde eril de. Kimileri her ikisini dengeye getirebiliyor. Özellikle insanlık yolunda ilerlemiş olanlar. Kimilerinde birisi daha baskın. Bu çok doğal. Doğal olmayan, çevremizde gördüğümüz ve kadınlık diye pompalanan hiç bir şeyin, dişil enerjiyle bir ilgisinin olmaması. Yani gerçekten içinden gelmediği halde, aşırı seksi ve frapan giyinen bir kadın da, çocukları için saçını süpürge eden ve bunu her fırsatta başa kakan da, doğrularını söylemeyerek, idare eden ve sahte bir uyum içinde yaşayan da, kadın haklarını savunurken kendi dişiliğini bastıran da; hiç birisi değil. Eril düzen içinde, kendi özünden uzaklaşmış, sanki abartılı makyaj yapıp, ruju tüm yüzüne bulaştıran, topuklu ayakkabılarla yürüyemeyen, büyükleri taklit etmeye çalışan çocuklar gibiler.
Dişil enerjiyle ilgili söylenen, kadınların çok büyük baskılardan geçtiği için, kendilerini geri çektikleri. Öyle ki zamanla bilgelik ortadan kayboldu ve günümüzdeki savaşların ve sefaletin sürdüğü; kendi kendini tüketen bu dünyanın düzeni kuruldu. Ve bu dünyada kadınlar, erkeklerin egemenliğinde, uyum göstermeye zorlanarak; kimliğini korumaya çalışanların cadı diye yakıldığı, bir erkekle beraber oldu diye taşlanarak öldürüldüğü, satıldığı, tecavüz edildiği, evlere kapatıldığı çağlardan geçmek zorunda kaldı. Pek çoğunun, rahminin ve kendi gücünden haberi olmadı. Çocuk doğurmak, bakmak ve tüm enerjisini ailesine vermek zorundaydı. Aksi halde yaşamı tehlikeye girerdi.
20. yüzyılda değişim başladı. İlk adımlar kadınların erkeklerin dünyasında, onların kurallarına göre oynarlarsa ayakta kalabileceklerini bilerek atıldı. Vatkalarla geniş omuzlara sahip olundu, penisin bir sembolü olan sigaralar ellere alındı, güçlü ve sert bir duruşla adım adım ilerlendi. Kadınlar, yine, özgürlüklerini geri alabilmek uğruna ağır bir bedel daha ödemek zorundaydı. Bu sefer hayatlarından değil, kadınlıklarından vazgeçtiler.
Şimdi, artık buna gerek olmadığı ve dişil enerjinin müthiş büyük bir güçle yeryüzüne inmeye başladığı söyleniyor. Analitik zekalar bunun hurafe olduğuna inanabilir. Kanıt sunacak değilim. Önümüzdeki 10 yıl içinde bile, değişimi hep birlikte göreceğimize inanıyorum. Sadece araştırdıklarım ve okuduklarım değil; hislerim, özellikle de duyduğum özlemin büyüklüğünden dolayı buna inanmaya başladım. Birdenbire annem ve onun gibi kadınların bilgeliğini ne kadar özlediğimi fark ettim. Onlarla konuşmak, açılmak, yargılanmadan kabul edileceğini bilmek ne kadar güzeldi. Aynı zamanda çok güçlüydüler de. Sanki dünya batsa, onlar önüne geçebilirdi.Öyle bir his uyandırırlardı.
Kadim dönemlerde kadın çemberleri olurmuş. Kadınlar, ayın döngülerini takip ederek; bir araya gelir, birbirlerini sağaltır, yaralarını birlikte iyileştirirlermiş. Konuşarak, dertleşerek, birbirini düşünüp, önemseyerek… Kimi kadınlar birbirlerine en büyük kötülükleri yapmaya devam ederken; bu rituelleri ve gelenekleri yaşatanlar da oldu. Ve ne şanslıydım ki, onlarla da yolum kesişti. Yıldızlara, kitaplara, Internet sayesinde dünyanın dört bir yanındaki kaynaklara ulaşabilen ben; en son kendime yaklaşabildiğim için, gözümün önünde modellerin olması önemli. Hem olumlusu, hem de tam aksi. Hem dişiliğin çarpıtılmış, çeşitli vecheleri; hem de kendisi. Her ikisi de, bende, sizde, bizde mevcut. Belki, DNA’ımızdan geçen, belki de annelerimiz ve yakınlarımızdaki kadınların kültürel aktarımlarıyla canlı tuttuğumuz, bizlerde olan gerçek gücümüz ortaya çıkabilir. Ve değişim başlar.Başlasın!