Gölge
Yoruldum artık!… Gitmeyeceğim peşinden… Ne kadar oldu hatırlamıyorum; sürekli onunla ve onun peşinde olmak; sürünmek…
Gittiği her yerde onunla olmak. Üstelik rengim sadece kara… Bazen daha açık bir gri olabiliyorum. Ama hep koyu… Başka renkleri de istiyorum. İçim; kararmış durumda karanlıktan…
Onun istediği yere gitmek zorunda mıyım sürekli? Hiç mi seçim şansım yok karanlıktan aydınlığa geçmek için???
Hem sürekli “sürünüyorum”… Neden ki?
İnsanoğlu evrimleşmiş; iki ayak üstüne kalkmış. Ben de ayaklarımın üzerinde durmak, etrafı keşfetmek en önemlisi “ışık” ile barışmak istiyorum.
Bir türlü “Işık” ile aynı anda aynı yerde olamıyoruz. Sürekli saklanıyorum ondan. Yoksa o mu kaçıyor benden bilemiyorum? Gel; neyse aramızdaki dargınlık bir son verelim bu binyıllar süren kovalayışa…
Bugün gitmeyeceğim onunla! Yine acele ile hazırlanacak. Atacak kendini sokağa. Etrafta ışıktan kaçılan ne kadar köşe bucak varsa oralarda olacağım yine..
Üzerime başkaları basacak veya başka gölgelerin üzerine düşeceğim. Kalabalıkta şeklimi koruyamıyorum bile. Ama O!… Kimse üzerine çıkıp da yok etmiyor kaldırım yada caddedeki varlığını…
Sıkıldım, Yoruldum ve Bunaldım peşindeki ışıksız kaçaklığımdan…
Kim miyim ben? Kimine göre “Gölge”yim; bir tür kukla gibi… Hatta halk bilmecelerine konu olan süpürge gibi…
Belki belgisiz bir gölgeyim ama aynı zamanda Paralel Evren’in Dünya’daki kanıtıyım da…