İdam Seyri Kaç Para
“Nerede o eski günler azizim?” muhabbetine, “nerede o eski idam şenlikleri azizim?” diye devam edelim.
Ahhhh, ah … görecektiniz nasıl bir şenlik havasıydı o idam günleri İstanbul’un.
Sultanahmet bir gün öncesinden foşur foşur yıkanır, köşede bucakta çıkmış dikenler, otlar temizlenir, gül suları serpiştirilirdi.
Dedim ya şenlik havası, idam değil panayır mübarek.
Baş köşeye dar ağacı kurulur, karşısında protokol için sandalyeler dizi dizi …
Sabah erkenden (mevsimine göre) kestaneci, mısırcı, pamuk helvacı, nohutlu pilavcı … yerlerini alırlardı.
Bir köşede kuklacı, diğerinde Hacivat – Karagöz.
Ayı oynatıcıları geldiğini bilirim de, şebek gezdireni sadece duymuşluğum vardır.
Önlerden yer kapmak isteyenler erkenden gelir, orada rastladığı eş dost ile sohbeti koyulaştırmaya başlardı.
Vakit yaklaştıkça, maktulün hali fısıltılar halinde dalga dalga dolaşırdı kalabalığın üstünde.
“İki kişiyi bıçakla doğramış, öyle mi?”
“Tuzlu ayran var hanım abla”
“Çingene Ali mi yağlamış urganı?
“O bu hafta izinde mirim, Arap Celal’miş cellatları”
“Şıracı şıraaaaa….”
“Oooo… bak Arap Celal’in geçen performansını izledim, ipi iyi yağlamamıştı hergele, adam bi çırpındı bi çırpındı… görmeye değerdi”.
“Kaçırdık, kısmet değilmiş …”
Dedim ya, nerdeee o günler?
“İdam izlemek” diye bir halk eğlencesi var, bilmiyor muydunuz?
Ohooo, çok eskidir, insan kadar eski.
Çünkü insan, hemcinsinin kendinden daha altta kalmasını izlemeye bayılır.
Bu ona üstte olduğu duygusunu yaşatan bulunmaz fırsattır.
Dolayısıyla, maç seyreden ile idam seyreden arasında fazla bir fark yoktur.
İşin özü benliğe zaferi tattırmak.
Dönelim biz “nerdeee o günler?” muhabbetine.
Bu konuda en görkemli şenlikleri hazırlayan hiç kuşkusuz Fransız dostlarımızdı. Concorde meydanından giyotini sökmeye fırsat bulamazlardı.
Günde 500 kelle, paaat pat … koy sepete.
Bir görecektiniz o günleri… Şık şık hanımefendiler, beyefendiler… laternalar müzik yaparak fırdolayı dolaşırdı meydanda. Afrika’dan gelmiş egzotik hayvanların sergilendiği büyük kafesler, seyyar sirk gibi gezinirdi ortalıkta.
Zavallı çocuklar, ahh o zavallılar… tüm çabalarına rağmen büyüklerden bir türlü doğru dürüst göremezlerdi düşen kelleleri.
İlle de kan fışkıracak kellesi düşmüş, başsız yılan gibi kıvranan boyundan, mesele kimin kanı daha ileri fışkırdı meselesi.
Bir kelle, bir daha, bir daha, fışşşşşşş ….
Düşen kelle üstünde oyun oynayanlar mı? Bilimsel deney yapanlar mı? Kelleyle dalga geçenler mi?
Aramızda kalsın, Marat’yı küvette bıçaklayarak öldüren Charlotte Corday’nın kellesi sepete düştüğünde ensesine şaplak vurup “anaaaa, şuna bak la karı kızıyo ya la!” diyenler de olmuştur, netekim.
Dedik ya büyük şenlikti o günler Concorde meydanı.
Ahhhh, ah! Ne günlerdi?
İnanmayacaksınız ama idam programı vardı.
Hem de matbaada basılmış program.
Vallahi, tıpkı konser programı gibi.
Saat 10:00 isimsiz 10 kişi idamı ile açılış. 11:30 Robespierre kelle sepete, 12:00 Danton kelle sepete, 12:30 – 14:00 ara … 14:00 maymunlar cehennemi vodvil, 18:00 havi fişek gösterisi.
Bu idamı izlemek için ciddi paralar verip yer alman gerekiyordu.
En pahallısı Kraliçe Marie Antoinette’in can verişiydi tabii, biletler karaborsaya düştü.
Zavallı Marie, düşünsene, başının kopmasını seyretmek için para ödemiş insanlara baka baka koyuyor boynunu o kanlı tahta parçasına.
Bırrr….
İnsanın yüreğini donduran boynun konduğu tahtadan ziyade, karşıdaki neşeli primat sürüsü olsa gerek.
Diyeceksiniz ki, bunlar bir süre sonra bitti, giyotin sevdasını da arka sokaklara aldılar… Ee, çünkü millet bıktı, öyle bıktı ki, ölümün sıradanlaşması tehlikesi baş gösterdi. Bir süre için ara verildi festival havalarına.
“O dediklerin çok eskidendi, bitti o devirler?”
Sen öyle san, fıstık, fındık, çerezle gidiyor İranlılar, vinçten aşağı doğru salınarak ölecek olan kurbanı izlemeye. Taa yukarıdan düşüyor aşağı beden ve küt diye kopuyor boyun. Vinç hem de, inşaatlarda kullanılan şu kaba makina. Bir ahşap dar ağacını bile çok görüyorlar.
Bu kabalığı ölümün zerafeti kapatır düşüncesiyle hareket ediyordur İran rejimi.
Diyeceksin “Orası İran, Tür ki ye, İiii rann, ol ma yaaa cak!”
Türkiye ne olacak kısmına söyleyecek sözüm yok da, dün gördüm şu seri katil dedikleri delikanlıyı karakoldan çıkarken seyretmek için toplanan kalabalığı. Saatlerce beklemişler karakolun kapısında, sadece görmek için.
Dedim, bizde idamları hortlatsalar, töreni de Vodafone Arena’ya alsalar, Biletix’de satılır biletler, kitleler de habis habis kapışırdı.
Frigo buuuz ….
Yalan mı?