Benim Babalarım
Hatırlayabildiğim en eski hatıralarımın hiçbirinde öz babam yok! hayatta kendi istediklerinden çok savrulduğu yer ve rolde yaşamı son bulmuş ve burnundan düşmüş denecek kadar ‘suratımın’ benzediği bu adamın öldüğü yaşı geçeli bugün çok oldu. artık on altı yıldır bende babayım ve oğlum sayesinde her gün baba olma derslerine devam ediyorum.belki garip ama eskiden hiç bir özel duygumun olmadığı bu adamı, onu hiç görmeden seviyorum. yani, artık babam ile aramızda sonsuz bir sulh hüküm sürmekte..
Annemin ani bir kararı ile İstanbul’a gelip, yerleşmemiz ve kısa süre sonra evlenmesi ayrı bir hikayedir, benim bir ‘baba’ figürü ile tanışmam ayrı..ne yalan söyleyeyim, bu yakışıklı, güçlü, herkesle hemen kaynaşabilen, sempatik ve bana karşı çok sevecen davranan adama kanım kaynamıştı. eski bir futbolcuydu. futbolcu yaşantısından çıkıp iş hayatına girmesi sancılı ve uzun bir süreç olmuştu. o sıkıntılı günlerde beni yatılı okuduğum okula; otobüs ve tren ile götürür, istasyondan okula ise fayton parası olmadığından omzuna alır, konuşa konuşa yürüyerek beni oraya teslim ederdi. güzel hayalleri, onları gerçekleştirecek imanı vardı. dedikleri oldu… iniş çıkşlı bir hayata geçmiştik. zenginlik ve iflaslar arasında savrulurken kardeşim bir güneş gibi doğdu. hayatımın en değerli oyuncağını bana hediye etmişlerdi. sevgiyle -aramızda sadece 12 yaş fark olmasına rağmen- ona bakmaya çalıştım… kardeşim benim kadar şanslı değildi. babamızın o güzel, keyifli hallerine benim gibi şahit olamadı. sonrası; uzun hikaye…
İşte bu sıralarda üçüncü babam ile tanıştım. tesadüfen okuduğum bir köşe yazısı beni onun kitaplarına yöneltti. ruh ikizimi bulmuştum. benim gibi yatılı okumuş, çevresini saran kalabalığın içinde, her şeye ve herkese rağmen kendi yalnızlığında var olmuştu… ilişkimizin tek kusuru,zaman içinde en yakın sırdaşım, dostum halini almış bu yazarın benden haberdar bile olmamasıydı… bir gün o da oldu! kapısına kul yazıldığım uzun bir zaman diliminde gerçek üniversitemi yaptım. benim, eşimin ve eline doğan oğlumun ufkunu açtı ve hala açmaya devam ediyor.
İlk çocukluk evremde babasız olduğumdan Verda’nın hamileliğinde ona gidip yakınmıştım. ” ilk çocukluğumda babasız büyüdüm. ne yapacağımı bilmiyorum.” diye.. bana son babamı yetiştirmem için ” belkide bu Poyraz’ın şansıdır. kendin gibi ol. onu kandırma yeter.” demişti…
Şans yüzüme gülmüş, babasız geçen çocukluğumdan sonra bir çok ‘babam’ olmuştu. evlendim. kayınpederim, ‘turgutabim’ de karıma, baldızıma gösterdiği babalığı benden esirgemedi. poyraz’ın, bizim her ihtiyacımızda yanımızda gücüyle güven, neşesiyle moral oldu…
Ve oğlum; her geçen gün büyüyüp serpilen, göz kamaştırıcı bir genç adama dönüşen, bana baba olmayı öğreten, eksiklerimi kapatan, sade, mutevazı ve saygın duruşuyla beni onurlandırmaya devam eden ve “babam” diye hitap etmekten kendimi alıkoyamadığım oğlum… işte benim babalarım… babalar gününüz kutlu olsun!