Abyss
Sıkıntı… adem evladının başına musallat olan çağımızın belâsı…
o, doldurulamaz “abyss”… kaçıyoruz ama saklanamıyoruz; yakalıyor bizi ve bir pençede buruveriyor yüreğimizi… zengin, yoksul… cahil, okumuş; kimse yakasını kurtaramıyor bu boşluktan… Kesip atamadığımız…
Kim bilir, belki mutsuzluk ve eksiklik doğamızda var…
Ya da, doğamızdan uzağa düştük bunun bedelini ödüyoruz; ziyadesiyle materyalist bu çağda…
Bir yandan nostaljiye ağıt yakarken, diğer yandan sahte umutlara tutunuyoruz katlanabilmek için bugüne…
Huzur, mutluluk, yaşam çoşkusu farklı kavramlar… Huzur ve mutluluğu yakalamak nispeten kolay. Yaşam çoşkusu ise ayrı bir yerde… diğer bir deyişle “çoşkulu yaşamak”… işte bu çok zor…
Ki, bana göre o derin, yeri doldurulamaz boşluğun nedeni:
Çağın “yükselen değerler”e endeksli paradigmaları önümüze öylesine setler çekiyor ki… sevgimiz, aşkımız, dostluğumuz; adeta formüle edilmiş kurallar manzumesi…
Duyguların muhasebesi nerede görülmüş!