felsefe taşı

Elit ve Elitist

Elit ve Elitist
Kasım 22
12:47 2017

“Elitist” kelimesi evrimleşmemiş toplumlarda vebalı gibi korkulup kaçılan; nefret edilen bir kelimedir. İçeriği, tanımı umursanmaz, atgözlüğü ile bakıldığından direkt saldırılır. Oysa bir toplumun seçkinler olmadan, dahiler olmadan, elitler olmadan yaşaması mümkün değildir. Her insan eşit doğmamıştır, bazı insanlar doğuştan ayrıcalıklı doğar. Elitist, seçkinci ve özen gösterendir! Geri kalmış toplumlarda geniş kitlelerde fevkalade bir banalite, vasatlık ve amiyanelik vardır. Aileden başlayan bir tek düzelik egemenliği söz konusudur. Kendini farklı hisseden, farklı ifade edenden hiç haz edilmez. Kendinin dışında vasıfları olan, üstün olandan hoşlanılmaz.

Herkes kendi gibi olsun, herkes birbiri gibi olsun, herkes vasıfsız olsun özlemi vardır. Vasatın da altında bir seviyede buluşulur… İşte bu doğuştan vasıflı olana saygı duymayı, ilgi duymayı bilmeyip onu görmek dahi istemeyen yapılar geri kalmış topraklardır. Burada bir sınıftan değil vasıflı ve nitelikli olandan bahsedilmektedir. Sürü tipi toplumlar, arkadan gelen kuşaklar kendilerinden iyi olsun, onlardan daha bilgili olsun istemezler. Onları tehlikeli görüp, bu tehlikeyi bertaraf etmek için derhal kendi iç kavgalarını bırakıp daha iyiye karşı vasatın her daim organize oluşunu sergilerler.

Oysaki bir toplumu ileri götüren, dönüştüren nitelikli üyeleridir. Örneğin marangozun iyisi lazımdır, aşçının da, tornacının en iyisi, döşemecinin de, terzinin en iyisi lazımdır, müzisyenin de, her ne yapıyorsa kişi onun en iyisi lazımdır toplumlara. Bu da çoğunlukla doğuştan gelen yetenek ile mümkündür. Yanlış bilinenin aksine “elit ve elitist” doğru anlamda kullanılınca dogmatik kafaların saldıracağı bir argüman da ortada kalmaz. Bir toplumda böyle dikey eksende mesleklerin en iyileri, en yetişmişleri işte, toplumun elitini oluşturur. İnsanları “Elitist ve Seçkinci” diye aşağılamak geri kalmış toplumların en büyük hastalığıdır. Kişi kendisi çalışarak, çabalayarak önce kendisi elit olmak yerine, hiç uğraşmadan kimse elit olmasın ister. Temel şark kurnazlığı, temel hastalık budur.

Elit, yaratılıştan kabiliyetli, seçkin, alanında ne yapıyorsa en iyiyi ortaya koymaya çaba sarf edendir. “Marangozun eliti olamaz” diye tepinen nato kafa nato mermer atgözülklüler mutlaka olacaktır… Elit, illaki filozof ya da hekim olacak diye bir şey yoktur; ne yapıyorsa en iyi yapandır, örnek olandır. İyi, doğru ve güzel yönünde yaşayan, nitelikli ve vasıflı olan ve bu vasıflarını sürekli daha iyiye gitmek üzere çalışarak çaba sarf eden insan gibi insanlardır. Aileden yetişmek de okuldan alınan nitelikli eğitim de çok önemlidir ancak en önemlisi doğuştan gelen kabiliyetlerdir.

Elitlerin genel özelliklerinden biri dillerini güzel kullanmalarıdır. Kendilerini doğru biçimde ifade ederler ve kalemleri de güçlüdür. Zeki ve gayretli insanlar her coğrafyadan her meslekten çıkar; seçkinler de işte bunların içerisinden çıkarlar. Temel kıstas şahsi liyakattir. Liyakat, her toplumun sağlıklı gelişmesi için olmazsa olmaz altın anahtarıdır. Yokluğu çöküşün habercisidir. Elitist demek aristokrasi demek değildir. Aklı ile kendini yetiştirendir ve doğuştan yeteneklidir. Akıllı, zeki, erdemli ve çalışkan insanları vasıfsız vasat ile aynı yere, aynı dereceye koymak, aynı eğitimi vermek liyakat sütununu devirmek demektir. Her yerde rütbe vardır, fark vardır ve birbirinden farklı insanlar vardır, herkesin yeri vardır, olması da mutlaka lazımdır. Bileğinin hakkı ile, adilce, toplumun her alanında, hangi işte çalışıyorsa bu kutsal çabayı sarf eden çalışkan ve öncü her insan aynı zamanda da elittir, diğerlerine nazaran seçkindir. Bu burnu havada önüne geleni beğenmeyen salt sınıfçı bir yaklaşım değil, tam tersi anlının teri ile hak edinilen, doğuştan yetenekli bireylerin yaşamlarında kendilerini gerçekleştirmelerinin mükâfatıdır. Kişi elit olmak için yaptığı ne ise onu en iyi yapmak için çaba sarf ederek elit olacaktır.

Bu kavram para ile pul ile mevki ile makam ile hırs ile ihtiras ile değil; iyiden daha iyiyi yaratmak için çaba ile kazanılacaktır. Mesleğinde çok önemli insanlara bakınca kendi kendisini geliştirme çabasını görürüz. Her şeyi yarım yamalak öğrenen, yarım yamalak yapan insanlar ise en büyük tehlikedir. Bunlar ekonomiyi de, mesleğini de, elini sürdüğü ne varsa onu da yarım yamalak yapan insanlardır. Bilgi sahibi olmadan kendilerine her şeyi hak gören yayılmacı vasatlardır. Her şeyden az az bileyim kültürüdür bu. İlber Ortaylı Üstad’ın deyimi ile kasaba kültürüdür. Arada kalmış bu insan yapısının tembelliği, tarih boyu üretmeyen bir merkez olduğu içindir. Estetik değerler maalesef yoktur. Köy üretir, şehir de üretir. Güzelliği yaratmak da bir üretim sürecinden gelir.

Bir toplum doğuştan elit olma kapasitesi olanları bulup çıkarıp onları eğitmeye önem vermezse gelecek onlar için hiç de aydınlık olmayacaktır. Biz de bu yetenekli çocukları ziyan eden bir ülkeyizdir. Eğitim herkesin eğitilmesidir ancak en önemlisi bir ülkedeki dahi çocukların ziyan olmamasıdır. Elitlerini tespit edemeyen, öne çıkaramayan toplumlar yıkıma mahkûmdur. O dahi çocuklar bir millete çığır atlatacak olanlardır. Atatürk de böyle bir dahidir; iyi bir eğitim almış bir isyan lideridir, yetişmiş ve bilgilidir.

Elit olmak paralı ya da diplomalı olmak değildir! Bir işi iyi yapan insanların dikeyine sınıflanmasıdır. İnsanların akıllarını, kabiliyetlerini eşitleyemezsiniz! Yeteneklerini değerlendiremeyen sistemler elitlerini kaybederler. Bir toplum elitlerini tespit edip ona göre örgütlenmelidir. Kompleksler ile daha iyiyi aşağı çekmek çabasıyla gününü ve geleceğini kaybetmek geri kalmış toplumların tercihidir.

Her konuyu kahve dedikodusu ve altın günü düzeyinde incelemek, bu seviyede yaşamak yalan yanlış, bölük pörçük bilmek ya da bilmemek ve bu doğrultuda düşünmek bir toplumun sonu olur. Bir münevverin, bir aydının, alanında bir elitin yapılaşması için filoloji, matematik ve müzik bilgisi gerekmektedir. Bir toplumda, güzel sanat, musiki bilgisi varsa bütün zamanları kontrol ediyor demektir. Bir toplumda, filoloji, matematik bilgisi varsa tüm insanlık ile irtibat kurabiliyor demektir. Bu gerçeği Atatürk gayet iyi anlamıştır. İnsan kalitesi denen şeye köklü bir kültür girmektedir.

Filoloji; dillerin yapısını, tarihsel gelişimini ve birbirleri ile ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır. Eski Yunancada anlamı “kelime sevgisi”dir. Matematik, ise Yunanca matema, “bilgi, çalışma, öğrenme” kökeninden gelir ve nicelik, yapı, uzay ve değişim gibi konularla ilgilenir. Müzik ya da Musiki ise sesin biçim ve anlamlı titreşimler kazanmış halidir. Müzik, sesin ve sessizliğin belirli bir zaman aralığında ifade edildiği sanatsal bir formdur.

Filoloji, spor, matematik ve müzik bir arada ahenk içerisinde olursa modern dünyayı kavramak kolaylaşacaktır. “Kültür demek, bir toplumda insanların zamanları ve mekânları avuçlarının içinde tutması demektir.” İktisadi problemler, günlük karmaşalar, bu avucu hiçbir zaman açamayacaktır. Onlar geçiciyken, kültür bir deri gibi adeta kişiyi daha küçük yaşlardan sarıp sarmalayacaktır. Müziksiz ve sanatsız toplumlar, ülkeler ve şehirler yok oluşa yöneleceklerdir.

Batının musiki devrimi ve sanat devrimi çok önemlidir. Atatürk de bunu topluma yaymak istemiştir. Tek seslilikten çok sesliliğe, özgürlüğe geçiştir. Bilimi, iyiyi batıdan almak kompleks yapılacak bir şey değildir. İlimler ve kurallar batıda icat edilmiş değildir ancak dört yüzyıldır geliştirilmiş ve halen geliştirilmektedir.

Elit olmayı istemek gerekmektedir. Bu cefalı, meşakkatli bir süreç olsa da insanı dönüştüren bir süreçtir. Bol okuma yapmak gereklidir. Kişinin gözleri açık olmalı ve kaydetmelidir yaşamı, öğrenerek büyümelidir… Bunun için bu tehlikeli girişime cüret etmek ve yola koyulmak gereklidir.

Elit, kendisi ile birlikte toplumunun da ilerlemesini isteyen kişidir. Toplumlar elitleriyle ilerlemektedir. Bugün gelişmiş bir ülkeler herkes mükemmel eğitimli ya da müthiş bir zekâya sahip oldukları için değil, seçkin kişilerin, hak eden kişilerin, layık kişilerin seçkin makamlara gelmesi ile gelişmişlerdir. Tüm gelişmiş ülkeler liyakat prensibine dayalı olarak elitisttir. Bu tip ülkelerde hayvanat bahçesi müdüründen uzay ajansına yönetici çıkamaz.

Elit insanları yetiştiremeyen toplumlarda vasatın egemenliği kaçınılmaz olur. Bu yapı da sureti katiyede yapılmaması gereken; “sen gelince senci, ben gelince benci” diye tabir edilen başa gelen iradeye göre kolayca kabuk değiştirebilen omurgasız bir sistemi var eder. Geniş kitleler işine gelmediği için elit ve elitist kavramlarından uzak durur hatta kıytırık bilgisine güvenip öfke ile saldırır. “Kendini toplumdan ve toplumun zevklerinden izole ederek daha seçkin zevkleri olan ya da öyleymiş gibi gösteren insanlardır onlar” diyen zavallı amorf tipler, kendi gelecek kuşaklarının da sonlarını hazırlarlar. Bu kelimeler, ağzı açık kitlece adeta bir küfür gibi kullanılır.

Problem kendini yontmak istemeyen ve ezelden beri kütük olarak gelip bu şekilde gitmek isteyenden kaynaklanır. Onun kararı onun geleceği olur. Sorun şu ki bu sadece o kişiyi etkilemeyecektir. “Ayı geldim bu dünyaya, ayı giderim sana ne!” ile kalmayıp gün geldiğinde “Ayıyım, ağır utanmazım ve gelip senin de üstünde tepineceğim!” şeklinde evrilince bu söylem, tüm topluma sirayet etmiş bir problem olur. “Yürü taş arabası!” denilecek bu tiplerin çoğunluk olmaya başladığı geri kalmış toplumlarda, bireyin genel yapıya ait şikâyeti ne olursa olsun yiyeceği küfür gibi damga “elitist olma” suçlamasıdır.

Elit olmaktan korkmamak gerekir. Kafası çalışan çaba sarf ederek elite girecektir. Elitist olmak utanılacak bir şey de değildir. Paranın, malın, mülkün, etiketin, payenin değil; kafası çalışmanın, görgü sahibi olmanın eliti olmak gerekmektedir. Prof. Dr. Celal Şengör elitist toplum tanımını şu şekilde yapmıştır: “tabiat ile konuşabilen insanların egemen olduğu toplumdur.”

Toplumu daha iyi bir seviyeye taşıma sorumluluğu içinde yaşayanlar elittir. “Elitistlik bitti halk iktidarı yaşanmaktadır.” ya da “Elitizm, bir zümrenin ayrıcalıklı bir sınıfın iktidarını savunmaktır” diye işin aslını araştırmadan boş boş konuşanların anlamadıkları ya da daha doğrusu anlayıp bilerek kitleye yanlış anlattıkları ve korktukları elit insanların yokluğunu daha çok arayacaklardır. Her alanda yetişmiş insan gücünü kullanmayıp yerine liyakatsizliği ve adaletsizliği, adam kayırmacayı koyanlar fena çuvallamışlardır.

Elit demek, kibar, bilgili, görgülü, toplumun üst katmanlarına çalışarak hakkıyla gelmiş kişi demektir. Çalışan ile çalışmayan, çaba sarf edip gelişenle yerinde sayan, zeki ve gayretli olan ile tembel ve vasat olan birlikte bir mevkiye talip olduklarında onlar eşit değillerdir. İnsanların akılları ve kabiliyetleri eşit değildir! Onlara yönelik eğitim de bu ölçüde farklı olmalıdır. Unutulmamalıdır ki bir toplumun geleceği için “elit” korkulacak değil, korunacak ve geliştirilecek bir kitledir. Bir okulun ambleminde şöyle yazılmaktadır:
“Kitaplarla, ölçü ile çocuklardan hür, yetişkin adamlar yaratıyorum…”

(Not: Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın farklı konuşmalarının ve röportajlarının da değerli katkıları ile)

21.133 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Kasım 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  

Arşivler