Özgür Robot, Köle İnsan!
İnsanlar sanıyor ki robotlar insanın özgürlüğünü elinden alacak. 21. Yüzyılda insan ne kadar özgür ki onu kaybetsin?
Yeni derdimiz robotlar! Sanki insalarla ilgili sorunlar çözülmüş gibi. Sanayi toplumunun son iki yüz yıllık karnesine bakıldığında robotlarn insan hayatını olumsuz yönde etkileyecek unsurlarının gündemde daha çok yer kaplıyor olması şaşırtıcı değil. Belli ki robot teknolojisi de sanayi toplumu refleksi ile yaşamımıza girerse insanların başına gelen nahoşluklar robotların da başına gelecek.
Önce iyi haber : Robotlar hemen yarın hayatımıza girmeyecek. Bilgisayarlaşmanın son otuz senelik seyrine bakarak bazı çıkarımlarda bulunmak olası. Bilgisayarla yetişen nesiller, bilgisayarlaşmadan olumsuz değil, olumlu yönde etkilendi. Bugün de robotlar, robotumsularla, akıllı nesnelerle yetişmekte olanlar yarın iş dünyasına kolayca dahil olabilecek. Bu teknolojilerle yaşamlarının sonraki yıllarında tanışmış olanlar ise geride kalacaklar. Denilebilir ki onlar zaten üretim yaşamlarının da sonuna yaklaşmakta; doğrudur!
Neticede robot kelimesine özgülenen yapay zeka ya da otonom irade olgusudur. Bu olgu iki koldan gelişme göstermekte. Donanımsal ve yazılımsal olarak. Yazılımsal süreçlerde ilerleme daha hızlı seyrediyor. Bugün global borsalarda alım-satım emri veren “akıllı yazılım”lar işlem hacmi açısından insanları geçmiş durumda. Sadece bununla da değil otomobilden rezervasyon sistemlerine kadar gözle görünmeyen pek çok alanda “akıllı yazılım”lar hayatımıza girmiş durumda. Bundan pek de rahatsızlık duymuyoruz.
Esasen geçmiş kayıtlara erişerek güncel bir konu hakkında sonuç üretmede akıllı yazılımlar insanları geçti, geçiyor. Bu sadece satranç ve GO oyununda insanı yenmekle sınırlı değil. Örneğin hukukta, sağlıkta da bu tür geçmiş bilgileri tarama becerisi akıllı yazılımları insan muadileri karşısında daha avantajlı duruma getiriyor. Örnek teşkil eden eski kararları değerlendirerek bir davayı kazanan akıllı yazılımların performansı insan avukatların performansını yakalamış durumda.
Tabi “donanım” tarafına gelindiğinde işin rengi psikolojik olarak değişiyor. İnsanlar sanıyor ki robotlar insanın özgürlüğünü elinden alacak. 21. Yüzyılda insan ne kadar özgür ki onu kaybetsin? Donanımsal dönüşümün bu denli ses getirmesi belki de işin sadece mavi yakalı işgücü ile sınırlı kalmayacağı ile ilgili; beyaz yakalılar da tehdit altında. Onlar da ilk kez işlerini kaybetme korkusu yaşıyor.
Malum yaptığı iş ne olursa olsun sürece kattığı değer yetersiz kalan herkes (ister kol gücüyle çalışan mavi, ister beyin gücüyle çalışan beyaz yakalı olsun) sistemin dışında kalacak. Üretim-tüketim döngüsüne bel bağlayan, o nedenle de üretim maliyetine aşırı duyarlı olan sanayi toplumu için bu vazgeçilmez bir olgu. 4. Sanayi Devrimi başlığı ile donanımsal dönüşümü sahiplenmiş olan kapitalist düzenin bunu empoze etmesi ise kaçınılmaz.
Eski paradigma yenisine yenilir. Bu döngüyü de bilgi toplumu paradigması bozabilir. Robotların var edilmesi, kabul, iş gücü ile ilgilidir ama bu sayede özde yaşam kalitesinin tüm dünyada yükseltilme olasılığı da yabana atılmamalıdır. Robot üretimi ile ilgili düzenlemeler bu temel ilke dikkate alınarak geliştirilmeli. Devletinden STK’sına kurum ve kuruluşlardan bireyine kadar tüm dünyada herkes bu konuda taraf olmalı ve gelişmelere seyirci kalmamalı. Gelişmiş ülkelerin diğerlerine göre buna daha duyarlı olacağı ise kaçınılmaz bir gerçek!