Omurga
Omurga maddi dünyadaki kökümüzü ve ilahi bağımızı temsil eder.
Jung’un bireyselleşme yolculuğu, kişiliğimizin “omurgasını” geliştirmektir.Bunu yapmak psikolojik omurgamızı bize verir.
Carl Jung’a göre Eski Gnostiklerin zamanından beri, Yılan,
(kısmen şekli nedeniyle, fakat aynı zamanda introspektif * nedenlerden ötürü) Beyin ve onun uzantılarının yani beynin alt merkezleri ve omuriliğin simgesi olmuştur.
Kutsal anatomimizin merkezi olarak görülen omurga Dünyayı destekleyen sütun olan Eksen Mundi’nin mikrokozmosu olarak kabul edildi.
Bu sütun, merkezde hareketsiz iken paradoksal olarak sürekli hareket halindeydi.
Judith Harris şöyle yazıyor:
“Bu, yoganın en önemli hedeflerinden birini ifade eder;
iç dünyayı deneyimlemek için
beden ve zihni dinginlik haline getirmek ”
Ana ego fonksiyonumuzu ve “ruhumuzu” içine alan omurga,
kendi benliklerimizle olan ilişkimiz ile ilgilenir
“Yılan omurilik ve bazal ganglionlar için bir gnostik semboldür çünkü yılan omurgalıdır” demiştir Jung
Yılanı insanda omurilikle özdeşleştiren Gnostikler gibi,Jung,
yılanı
bu organlar tarafından yönetilen
derin bilinçdışı refleks işlevlerinin psişik temsilcisi
olarak görmüştür.
Jung’un görüşüne göre
“Yılan, spiritüel varlık olarak bilinçaltını simgelemektedir.”
Aynı zamanda içe dönük libidoyu da temsil eder.
Sarılmış bir yılan
İnsanın meditasyon yoluyla
bilinçaltının farkındalık haline getirilmesi durumunda
elde edilecek enerji
olarak da ifade edilen Kundalini enerjisinin sembolüdür.
Sargı yılanının dairesellik özelliği eksiksizliği temsil eder.
Yılana bakmanın bir başka yolu,
eril prensibe karşılık gelen ağaçla ilişkisidir.
Dişili temsil eden yılan, ağacın etrafını sarar.
Bu dolaşma ve ahlaki dualizmi sembolize eder.
Jung “Kişiliğin süblimleştirilmesi” ile bağlantılı olarak yükselen bir gücün dönüşümü ve yenilenmesinin arketipi budur” demiştir.
Bu kavram, kundalini enerjisinin yoga fikri ile uyumludur.
Bu enerjinin gerçek fiziksel ve psişik biçimi olduğuna dikkat edilmelidir.
Kundalini, enerjinin spinal kordon boyunca
yukarı doğru ilerlediği,
fiziksel noktaları geçtiği
ve çakralar olarak adlandırılan
bilinçliliğin giderek artan merkezleri üzerinden geçtiği söylenebilir.
Jung ‘a göre Çakralar sembollerdir.
“Şu an görüntülerde ifade edemediğimiz
son derece karmaşık psişik gerçekleri sembolize ediyorlar ” demiştir.
Omurga aynı zamanda bir dağa benzetildi.
Bütünlüğümüz
Kahramanın düz, tek boyutlu dünyasını
Anima / Animus’un gizli boyutu ile birleştirmektir.
Omurganın geliştirilmesi,
karşıtların bir defalık hizalanması değil,
gerginliklerin dengelenmesi ömür boyu süren bir yolculuktur.
Yerçekimi merkezi olan sakrum-kuyruk sokumu-
karşıt enerjilerin dayanak noktasıdır.
Hatha yoga, sakrum’u
kutsal bir kemik olarak adlandırır,
çünkü ilahi vücudun merkezi budur.
Kelimenin tam anlamıyla
vücudumuzun alt yarısını üst yarısına bağladığı için ilahidir
ve insanın üstü ile altının
yukarıdan aşağıya birleştiği yer de
bir dönüşüm yeri olarak görülür.
Boyun omurgası / Servikal omurga – iletişimi temsil eder.
Ouroboros yılanı kendi kuyruğunu yiyerek, yeraltı dünyasının, doğanın hem yaratıcı hem de yıkıcı yönlerini nasıl temsil edebileceğinin mükemmel bir göstergesidir.
Ouroboros, ortaya çıkan her şeyin geri dönmesi gereken
-yaşam ve ölüm birliğidir-
Ouroboros (oura) “kuyruk” ve “yeme” anlamına gelen (boros), ile “kuyruğu yiyen” anlamındadır.
Hülasa
OMURGA ;
“KENDİNİZE GERİ DÖNÜN”
demekte…
( * introspektif kelimesinin anlamı;
kendini bilmek ve tanımak için kendine içeriden bakma hali / içgörü )