Büyük İskender Yaşasaydı
Stefan Zweig ”İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar” isimli kitabı için şöyle der: ”Çağları aşan bir kararın bir tek takvime, bir tek saate, çoğu kez de yalnızca bir tek dakikaya sıkıştırıldığı trajik yazgıyı belirleyici anlara, bireylerin yaşamında ve tarihin akışı içinde çok ender rastlanır. Ben böyle anları İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar diye adlandırdım; çünkü onlar, tıpkı yıldızlar gibi, hiç değişmeden geçmişin karanlığına ışık tutmaktadırlar… Olayları anlatırken, gerçekleri değiştirmedim, kendi katkılarımla renklendirip zenginleştirmedim. Çünkü tarih, kusursuzluğa ulaştığı böylesine eşsiz anlarda, kendisine yardım için uzatılan ellere gereksinim duymaz.”
Bu muhteşem anların, yaratıcı dehanın açığa çıktığı ve tarihe adını yazdıranlar tarafından hayata geçirildiği bu zamanların yardıma ihtiyacı olmayabilir. Ancak öylesine anlar da var ki, zamanda yolculuk mümkün olsa, elden gelse de değiştirebilsem dediğim. Belki bir suikastin başarılı olmasını sağlayarak, Hitler’i ortadan kaldırmaya; ya da Avrupa’nın cadı diye suçladığı kadınlarla birlikte kedileri de yakarak, ortalığı farelere bıraktığı, sonrasında kara vebadan kırıldığı yılların öncesine giderek, halkın bunların boş inanç olduğuna inanmalarını sağlamaya çalışabilirdim. Son günlerdeyse Büyük İskender takılıyor aklıma. 33 yaşında ölmeseydi ve tüm dünyayı fethetme hayalini gerçekleştirebilseydi ne olurdu diye düşünüyorum ara ara.
Makedonya’an çıkan Büyük İskender çok genç yaşında, Yunanistan’dan Hindistan’a kadar, tarihin o güne kadar görmediği büyük bir alana hükmetmeyi başardı. O dönemin süper gücü Perslerin üstesinden geldi. Ancak büyüklüğü sadece kılıcının gücünden gelmiyor, gittiği yerlere medeniyeti de götürmesi, şehirler kurması, halkların sevgisini kazanması da etkili. Filozof Aristo’dan uzun yıllar eğitim almıştı İskender. Dolayısıyla barbarlığın hüküm sürdüğü, MÖ 300’lerde, akıl ve vizyonunu da çağının çok ilerisinde geliştirdiği görülüyor. O yüzden, tarihte tek bir anı değiştirme şansımız olsaydı; o an hangisi olurdu diye düşündüğümde aklıma Büyük İskender’in ölümü geliyor. Eceliyle mi öldü, zehirlenerek mi öldürüldü bilinmiyor. Ancak ecelin kötü niyetli birilerinin eliyle gelmiş olma ihtimali daha fazla. Ölümünden bir süre önce de, büyük aşkı, çocukluğundan itibaren yakın dostu ve generallerinden olan Hephaistion da, zehirlenerek ve acı çekerek hayata veda etmişti. Büyük İskender de ondan sonra fazla yaşamadı. Sürekli seferde olmaktan bıkan komutanları tarafından zehirlendiği söyleniyor. Makendonya’ya yapılabilecek en büyük kötülüğü yaptı öyleyse bu komutanlar. Çünkü sonrasında asla bir daha böyle bir güce ulaşamadı Makedonya, İtalya’nın zayıf bir eyaleti oldu çıktı. Kurduğu İskenderiye Kütüphanesi bile yakıldı, insanlığı ileriye götürebilecek el yazmaları, ilim ve irfan kaynakları yok oldu. Dünya birliği de hayal oldu. Ülkeler arasında savaşlar devam etti, binlerce, milyonlarca insan bu savaşlarda, yaşanan kıtlıklarda telef oldu. Büyük İskender gibi başka vizyoner ve güçlü komutanlar çıktı, ancak kimse onun hayaline ve gerçekleştirdiklerine yaklaşamadı bile. Ancak kötülüğün sinsi elleri ne zaman boş durdu ki? Tarih boyunca düzeni değiştirmeye çalışan pek çoğunun nefesi bu eller tarafından kısıldı. Büyük İskender’dense ölesiye nefret etmiş olmalılar. Annesi de taşlanarak, öldürüldü. Bir yıl içinde eşleri ve çocukları da…Geride kimsesi kalmadı. Ancak ismine dokunamadılar, tarihten de, kahramanlık hikayelerinden de silemediler. Mısırlılar Tanrı-Kral ilan etti Büyük İskender’i, Araplar isminin Kuran’da da geçtiği ve çift boynuz anlamına gelen, Zülkarneyn olduğunu söyledi. Yunanlara göre Dionysos veya Zeus’un soyundan geliyordu. İran halk destanlarındaysa tüm canavarları yenen bir kahramandı. Bana göreyse büyük bir hayalperesti, tutkulu bir hayalperest. Belki de tarihin gördüğü en büyük hayalperestlerden birisiydi. Dünyayı fethedebileceğine gerçekten inanmıştı. ”Korkunuzu yenin, söz veriyorum ölümü de yenersiniz” diyen, cesur İskender yaşasaydı, dünya nasıl bir yer olurdu acaba?