felsefe taşı

Organ Bağışı ve Ritüeller

Organ Bağışı ve Ritüeller
Mart 08
14:29 2018

Dünya genelinde, “organ bağışı” bilincinin geliştirilmesi, kaynak ve farkındalık yaratma amaçlı kurulmuş vakıfların, STK’larının tüm çabalarına rağmen; organ bağışları son derece yetersiz kalmaktadır.

Türkiye Organ Nakli Vakfı Başkanı Dr. Eyüp Kahveci’ye göre, dünya çapındaki bekleme listelerinde birikmiş bir milyon hasta var. Oysa, dünyada her yirmidört saatte 90-100 bin insan hayatını kaybediyor. (Yaklaşık 0.70 saniyede bir kişi)

Peki insanlar donör olmaktan neden imtina ediyor?

Muhtelif sebepleri olmasına karşın; Tevrat, İncil ve Kur’an’da İnsan; ” ‘en şerefli mahlükattır’; diri ya da ölü, bedenine saygı duyulmalıdır.” anafikrine dayalı inanç öne çıkıyor.

Örneğin, Tevrat – Tesniye BAB 21:

– (22) “Ve bir adam ölüme müstahak bir suç işlemiş olup onu bir ağaç üstüne asarsan,”

– (23) “Cesedi bütün gün ağaç üstünde kalmayacaktır, onu aynı gün mutlaka gömeceksin”

Ortodoks Musevi din adamları buna dayanarak organ bağışına- nakline muhalefet etmekle birlikte… Günümüzde “yaşamın kutsallığı” anlayışı doğrultusunda bu görüş terk edilmiştir. Lâkin kalp bağışı ve nakli konusunda ise muhalefet devam etmektedir.

Egzoter açıklaması: “Kalbi veren kişi, ölmek üzere olan fakat tıbben ölmemiş kişidir.”

Ezoter açıklaması ise; Eski Mısır’da inisiyelere göre; “Horus’un yolu” ya da “İsis misterleri” adı altındaki derin öğretiye dayananan; “ölümden sonraki yaşam”a geçiş anlamında ‘kalb’in çok önemli bir organ kabul edilmesidir.

Eski Mısırlılara göre, fiziksel bir beden olmaksızın sonsuz yaşam düşünülemezdi. Günümüz modern dünyasında bu bize tuhaf gelebilir… bedenden kolayca vazgeçebiliyoruz; “toprak altında çürümeye terk ediyor”… hatta kremasyon (yakma) işlemine tabi tutabiliyoruz.

Eski Mısırlılar için bu dehşet verici bir duygu olurdu; çünkü onlara göre beden, kişinin ölümden sonra yaşamayı sürdürme umudunun fiziksel altyapısıydı.

Eski Mısırlıların, bizim ruh dediğimiz şey ve “ruhun ölümsüzlüğü” hakkında çok karmaşık görüşleri vardı. Günümüzde dahi mısırolog (egyptologist) bilim insanları konuyu tam çözüp, fikir birliğine varamamıştır.

Öyle ki, sekiz parametreden oluşan karmaşık bir yapıdır bu.
(Ayrı bir yazı konusu olsun)

Şimdilik konumuzla ilgili olan ilk üçü mucibince;
Ka, Ba ve Akh’ın yaşamaya devam edebilmesi için fiziksel bedenin tanınabilir bir biçimde korunması şarttı…

Mumyalama ritüeli:

Özetle, ilk olarak beden kurutulurdu. İç organlar çıkartılır, ayrıca mumyalanır ve dirilme anında bedenle yeniden birleşebilmeleri için tabutun yanıbaşındaki kavanozlara yerleştirilirdi. Bunun iki istisnası vardı: Beyin ve Kalp.

Beyin, mumyalamadan sorumlu Mısırlı rahiplerin gözünde değersizdi. Ölünün burun deliklerinden soktukları demir bir çubukla beyni çıkarıp atarlardı.

Kalb ise Mısırlılar için çok önemliydi. Zekânın mekânı kalpti; kalpten çıkan ve kalbe giren kan damarlarını, düşünceleri ve duyguları yayan aktarıcı olarak görürlerdi. Ayrıca, ölümden sonra dirilişin temel bir öğesi kabul ederlerdi. Bu nedenle kalb bedende bırakılırdı.

Aristotelest’ten bu yana (M.Ö. 384-322)… ezoterik manâda kalb her zaman beyne göre açık ara ara ileride olmuştur. (Seküler düşünce haricinde)

Kur’an ve İncil açısından da benzer kaygılar var: “cismani haşr- haşir” inancı:

Kıyametten sonra bütün insanların bir yere toplanması.Tanrının, ölüleri diriltip mahşere çıkarması.

Yeniden bedenlenme…

Sûr Borusunun üflenmesi (Tarot kartı)

“Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş; kıyamet kopmuştur.“
(Hakka; 15)

“Sûr’a üflenir ve Allah’ın dilediği kimseler dışında göklerdeki herkes ve yerdeki herkes ölür. Sonra ona bir daha üflenir, bir de bakarsın onlar kalkmış bekliyorlar.“ (Zümer; 68)

“Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır.”
(Yasin; 53)

“Çağırıcının yakın bir yerden sesleneceği gün,
o sese kulak ver. O gün insanlar hakka çağıran
o korkunç sesi işiteceklerdir. İşte bu, kabirlerden çıkış günüdür.”
(Kaf; 41-42)

Ki, eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, 4 Kasım 2013 tarihinde (3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası münasebetiyle) Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Organ Nakli Vakfı tarafından düzenlenen müşterek organizasyonda;

“Dini, ilmi, tıbbi ve hukuki şartlar yerine geldikten bir insana hayat vermek için organ bağışlamak candan cana giden en büyük sadakadır. Nice kardeşleriniz sizden hayat bekliyor.” demesine rağmen…

Âhalinin organ bağışı konusundaki “inanç” tereddütleri bir türlü giderilememiştir.

Hamiş: Eski Mısır inanç, gelenek ve öğretisinin; (inisiyatik, Hermetik) yazılı ya da sözlü günümüze kadar ulaşan etkilerinden söz etmek pek âlâ mümkün?

3.170 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • 19 Mayıs Öncesi19 Mayıs Öncesi Padişah Vahdettin’in ve yandaşlarının gerçek yüzünü, görmek istiyorsanız, 1966 Yılında yayınlanan; “İngiliz devleti gizli belgeleri” içinde Osmanlı ile ilgili olanları, hele bir okuyun… […]
  • Günümüz nimetleri…Günümüz nimetleri… Tarihten çok önceki zamanlarda da insanlar vardı. Homo sapiens olarak bizler primatlar takımının (bütün maymun türlerini ve kimi bilginlerin sınıflandırmasına göre insanları da kapsayan […]
  • Tıp Sembolü – KadüseTıp Sembolü – Kadüse Dünya Tıp Sembolü olan iki yılanlı amblemin bir Türk tarafından önerildiğini ve kabul edildiğini biliyor muydunuz? Türk Tıp Tarihinin kurucusu sayılan Prof. Dr. Süheyl Ünver, Çankırı […]
  • Dünyayı Bir Günlüğüne Verelim ÇocuklaraDünyayı Bir Günlüğüne Verelim Çocuklara Günlerdir sadece izliyorum yaşananları. İnsan, mesafe koyunca araya, biraz uzaktan daha rahat görebiliyor. İçinde olunca kayboluyoruz, belki de boğuluyoruz farkında olmadan. Ama biraz […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Kasım 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  

Arşivler