Müdürüm…
Tek kullanımlık ayakkabı fırçası duydun mu? Ben de duymadım ama, adamın bıyıkları o haldeydi.
Bak yemin ediyorum.
Bir fırçala, tüm kıllar ayakkabıda.
Anla işte.
Sigara dumanıyla tütsülenmiş, Stalin bıyıkları. Ama rahmetlinin ardından ilgilenen olmamış.
Bıyığın bir bölümü alt dudağa varma telaşında çırpın çırpın… bir bölümü kapanmak bilmeyen ağızdan girip, eskiiii bir lüle taşından imal dişlere dolanmaya uçkur çözmüş, kalanlar berduş berduş ortalıkta.
Bu bıyığın tas tamam tamamladığı bir de surat var ki, hani ‘uyum nedir Leonardo?’ deseler, bunu yapar, Mona Lisa’yı yırtardı.
O kadar…!
Mesela, sakallar.
Görgüsüzlüğü yalakalıkla birleştirip, üstüne potlaç patlatma eğilimine girmiş naneruhlarının, serpme kahvaltı diye afedersin düzdükleri sofra var ya?
Öyle işte.
Biri ona “kendine dokunma, namahremsin sen sana” demiş, o da ellememiş.
O sakallar, ah o sakallar …!
Dört günlük takal tukal sakallar.
Beyazı, grisi, karası, cümlesi hicran yarası.
Bir kıl burada, diğeri yedi milim sağında, diğeri üç milim onun altında… toplam 67 bin 459 kıl, her biri bağımsızlık derdinde.
O sakallar, ah o sakallar …!
Dört günlük takal tukal sakallar.
Bak şimdi saçlara geleceğim, hazır ol…!
Git su iç, yüzünü yıka… kolay değil bu yolculuk.
Fırça girmez caddesi, tarak hiç girmez sokağı, dokunma bana müslüm baba çıkmazı.
700 bin bit sal içeri, 40 yıl biri diğerine hasret, bir derin düşmüşlük ruh haliyle yaşar giderler.
Uzunca boyu, hafif kamburu, “sen bi şey diyon da ne diyon?” sorusunu tekrar etme görevine atanmış gözleri, onu destekleme mücadelesi veren gülüşü ve leylak rengi kravatı.
Bıyıklar tek kullanımlık fırça ama kişilik çok kullanımlık “müdürüm” müş meğer.
“Milli Eğitim Müdürü”.
İlk gördüğümde “Goliath bu galiba” demiştim.
“O müdürüm” dediler.
Goliath olsa, Davut bakar icabına, bunun üstesinden gelen olmaz, tanıdığı varmış yukarıdan.
Öylece, o haliyle, “full paket hepsi bir arada”
dekoder dahil atanmış.
Kim yener ki onu?
O bizim geleceğimiz.
Müdürüm.