felsefe taşı

Çok Yaşa Cumhuriyet!

Çok Yaşa Cumhuriyet!
Ekim 09
11:33 2018

Suomi’yi bilir misiniz? Bataklık arazi anlamına gelir. Çorak topraklarda, Güneş görmedikleri için süt beyazı ten rengiyle soğuk benizli insanların yaşadığı bir yerdir. Suomi, Kuzey Avrupa’da Baltık Denizi kıyısında bir Kuzey Avrupa ülkesi, günümüzdeki ismiyle Finlandiya. Esaret içindeki bir ülkeden özgürlüğe kavuşur Finlandiya ve “Beyaz Zambaklar Ülkesi”ne döner. Bu süreç tabi ki eğitimle, çalışmakla, üretmekle, öğrenmekle gelişir. Finlandiya o dönemde 3,5 milyonluk nüfusa sahip bir ülkedir. Elverişsiz doğa koşullarına, insanların içinde bulunduğu bilgisizliğe inat bir avuç aydının mücadelesiyle uygar bir ülke yaratılır. Toplumun her kesimindeki insandan din adamına, askerden siyasi yöneticilere, akademisyenlerden doktorlara kadar herkes birer eğitimcidir ve toplumun aydınlanması için çalışmalar yapılır. Elbette karşı çıkanlar olmuştur. Aydın din adamlarının söylemlerine karşı çıkılmış, toplum bilimcilere iftiralar atılmıştır. Ancak köyler kalkındıkça, yaşam koşulları iyileştikçe, bilime ve eğitime verilen değer artmaya başlamıştır. Rus yazar Grigory Petrov Beyaz Zambaklar Ülkesi’nde bu süreçten bahseder. Rusya’nın en tanınmış papazlarından, en çok okunan halk yazarlarından birisi olarakgörüşleri nedeniyle kiliseden kovulduktan sonra kendisini tamamen yazarlığa verir.

Ancak kitabın, Atatürk tarafından okutulması gereken kitaplar arasında olmasının yanı sıra cumhuriyetimizin kurulmasında da önemli bir etkisi var. Kötü doğa koşulları, eğitimsizlik, yoksulluk ve hastalıklarla uğraşan Finlandiya’nın hikayesi Atatürk’ü çok etkiler. O dönemlerde benzer sorunlarla uğraşılan Türkiye’de, Mustafa Kemal Atatürk için bir rehber niteliğindedir. Peki Atatürk ve arkadaşları cumhuriyeti kurarken neler yaptılar? Bizim Snellman’ımız (filozof, aydın-12.05.1806-04.07.1881) kimdi? Ülkemizde bir cumhuriyet kuruldu ama ne demekti bu?

Tüm bu soruların cevapları kendi cumhuriyetimizin içinde aslında. Kadın, erkek, çocuk demeden herkesin savaşa gittiği, yoksulluk ve hastalıkla uğraşan bir milletin hikayesidir bizimki… İsmi de Cumhuriyet’tir. 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması’nın imzalanmasıyla yeni Türkiye Devleti’nin bağımsızlığı kabul edilir. İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 29 Ekim 1923 günü gerçekleşen oturumunda ise Mustafa Kemal’in hazırladığı anayasa değişikliği teklifinin kabul edilmesiyle Türkiye Devleti’nin yönetim şekli cumhuriyet olarak belirlenir ve “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” ilk kural kabul edilir ve artık devlet yönetiminde demokrasiye giden yol daha aydınlık bir şekilde çizilmeye başlar.

Yoktan var edilen Türkiye’de savaştan kalan izler yok edilmeye çalışılır. Eğitim, üretim, bilim, sosyal yaşam gelişmeye başlar. Büyük küçük demeden halk okuma yazma öğrenmeye başlar. Kız çocukları okullara alınır, karma eğitim başlar. Eşit bir eğitim sistemine geçiş yapılır. Tam bağımsızlığın temel taşlarından biri olarak tarıma önem verilir. Tarıma önem verilir çünkü en değerli olgu tarım kabul edilir. Halkın dışarıya bağlı kalmaması için tarım arazileri oluşturulur ekme biçme uygulamaları geliştirilir ve hasatlar zamanı gelir.Oluşturulan tarım politikaları çiftçiyi destekler. Ekonomik kalkınma yavaş yavaş hissedilmeye başlanır. Eğitim, hayvancılık, tarım sanayi derken fabrikalara sahip olan Türkiye artık kendi savaş uçağını üretmeye başlar ve yurt dışına uçak satmaya başlar. Tam bağımsızlık mottosuyla münhasır medeniyet olma yoluna girilir.

İyi bir cumhuriyette yaşayabilmek için refah seviyesini yükseltmek gerekir. Atatürk’ün isteği üzerine önce bu dernek kurulmuş veİhap Hulusi Görey’in 1931 yılında “Saygısızlıkla Savaş Derneği”için hazırladığı“Vatandaş” afişi de en güzel örneklerden biri olmuştur. “Yere tükürene, yasak dinlemeyene, herkesin rahatını bozana, saygısızlıkların her türlüsüne; Aldırmamazlık Etme” şimdi bile geçerli değil mi..? Ülkemizin en önemli Anatomi Profesörlerinden olan Zeki Zeren, ülkede gittikçe artan saygısızlıkların önlenebilmesi için tek çözümün, aydın kesimin saygısızlıklarla savaşmak gereğine inanır ve bunu yakınları ile paylaşır. İşte bu düşünce Saygısızlıkla Savaş Derneği’nin kurulmasına sebep olur. Bugün de aslında böyle bir derneğe ihtiyacımız yok mu sizce? En önemli yatırımın, insana yapılacak yatırım olduğunu tespit “Aldırmamazlık Etme” demişler.

Cumhuriyet kazanımlarımıza şöyle bir bakacak olursak; Tayyareci Vecihi Hürkuş, uluslararası olarak kabul edilen ünlü matematikçimiz Cahit Arf, moleküler biyolog kuramsal kimyacı Oktay Sinanoğlu, Klasik Türk Müziği sanatçısı Safiye Ayla, akademik eğitim alan ilk Türk kadın fotoğrafçı Yıldız Moran, Türkiye’nin ilk kadın mimarlarından Mualla Eyüboğlu, ülkemizin ilk kadın öğretmenlerinden Rafet Angın, ilk kadın hakimemiz Suat Berk, ilk savaş uçağı pilotumuz Sabiha Gökçen,Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ yalnızca Cumhuriyet tarihimizde yetişmiş isimlerden bazıları. Bugün aynı cumhuriyet altındayız, teknolojik imkanlarımız çok daha fazla. Ancak yetiştirebildiğimiz bilim insanı, eğitimci ve sanatçı sayısı oldukça az. Bu noktada o dönemlerde yapılan bir projeden de bahsetmek isterim. 1926’da Türkiye’yi, dünyaya tanıtması amacıylarenove edilmiş Karadeniz gemisi 3 ay sürecek bu yolculuğa çıkarılır. Geminin yolcuları arasında 3.Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın oğlu Refi Bayar, Anadolu Ajansı’nın kurucularından Şair Kemalettin Kamu, İstiklal Marşı’nın bestecisi Zeki Üngör, ilk Türk kadın gazetecilerden Bedia Arseven, ilk Türk kadın milletvekillerinden Mebrure Gönenç ve Şair Orhan Veli Kanık’ın babası müzisyen Veli Kanık da yer almıştır.

Cumhuriyet bağımsızlığımızın en güçlü sembolü. Halkın demokrasiyle birlikte kendi kendini yönetebilmesi, başka ülkelere bağlı kalınmaması ya da sömürge olmaması, üretimini yapabilmesi ve insan yetiştirilebilmesi bir ülke için temel değerlerden. Bir millet özgür olursa ancak o zaman varlığını sürdürebilir. Aksi takdirde, bağlılık ihtiyacı her zaman zayıflığı getirir.

Bu sene cumhuriyetimizin 95. yılı.Bu süreçte kazandıklarımız ve kaybettiklerimizi değerlendirip bir yol haritası çizmemiz gerek. En başında; açık alınla çıktığımız savaşları kazandık, demir ağlar ördük. Karanlıklar hep olmuştur, hep de olacaktır. Ancak baş edebilmeyi öğrenirsek her karanlıktan kolayca çıkabiliriz.

Umutlanmaktan asla vazgeçmeyin. Düşünün ki; birileri de geçmişte umutlanmamış olsaydı bugün bu cumhuriyete sahip olamazdık. İyi ki umutlanmışsınız, iyi ki kurmuşsunuz bu ülkeyi… 95. yılın kutlu olsun Türkiye Cumhuriyeti!

2.455 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Yeniden Doğmak Lazım…Yeniden Doğmak Lazım… Bir şahsın yaşadıkça memnun ve mutlu olması için lâzım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır. Mustafa Kemal ATATÜRK Yeniden doğuş,ölüm- yeniden […]
  • Tanrı olmasaydı O’nu icat etmek gerekirdiTanrı olmasaydı O’nu icat etmek gerekirdi "Tanrı olmasaydı biz o'nu icat etmek zorunda kalacaktık, ama bütün tabiat O'nun var olduğunu bize haykırmaktadır" şeklinde ifade etmiştir bize Tanrı anlayışını Voltaire. Ve keza: "Tanrı […]
  • Kars’ta bir mezar taşıKars’ta bir mezar taşı Eşim ve arkadaşlarımızın Kars gezisinde bir çok güzel fotoğraf arasında bu fotoğraf çok ilgimi çekti. Malakan köyü yakınında mezarlar, bir mezar düşünün taşı lotus çiçeği. Ölüm ve yeniden […]
  • Şeb-iArus’tan ne öğrenebiliriz?Şeb-iArus’tan ne öğrenebiliriz? 17 Aralık 2019 Salı günü Hz. Mevlana’nın Hakk’a yürüyüşünden 746 yıl sonra kendisini ve tüm dünyayı etkileyen yaşam felsefesini andık. İşte böyle bir şey, gönüllere nüfuz eden büyük bir […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Kasım 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  

Arşivler