felsefe taşı

Anunnakiler’in Sümer tabletlerindeki GERÇEĞİ!

Anunnakiler’in Sümer tabletlerindeki GERÇEĞİ!
Şubat 26
06:01 2019

Anunnakiler Sümer yazıtlarında-tabletlerinde bahsedilen, yardımcı Tanrı gibi değerlendirilen bir grup Tanrılardır.

“Tarih Sümer’de başlar” / Samuel Noah Kramer / Sayfa: 464:
Anunna (ya da Anunnaki): olasılıkla aslında “gök tanrıları” olan bir grup tanrıya verilen genel ad; yine de, bunlardan bazıları gözden düşmüş ve Ölüler Diyarı’na gönderilmiş olmalıdırlar.

Zecharia Sitchin yazdığı bilim kurgu ROMANLARDA Anunnakilerden başka gezegenden gelen uzaylılar olarak bahsetmiştir. Sümer tarihine meraklı insanlar tarafından bu konuda çok spekülasyon yapılmaktadır. Spekülasyon yapanlar iki gruba ayrılmıştır:
1) Anunnakiler vardır, başka gezegenden (Nibiru gezegeni) gelen uzaylılardır 2) Anunnakiler yoktur, tamamen uydurmadır

Sümer yazıtlarında Anunnakilerden bahsedilmektedir. Anunnakiler birçok tablette geçmekte ve bir grup Tanrı olarak bahsedilmektedir. Anunnakilar, Anu, Enlil ve Enki gibi gök Tanrılarıdır. “Uzay aracı” veya “Altın çıkarma” gibi konulardan BAHSEDİLMEMEKTEDİR.

Kramer’in “Tarih Sümer’de başlar” kitabında şu sayfalarda geçmektedir:
Anunna (Anunnaki), 112, 124, 126, 142, 143, 197, 203, 205, 357

Sayfa 112:
Eldeki Sümer metinlerini taramam sonucunda bu üç soruya şu yanıtları buldum:
1. Sümer tanrılarının listesini veren bir tablette ilksel “deniz”i gösteren resim-yazısıyla yazılmış olan tanrıça Nammu “gök ile yere yaşam veren ana” olarak betimlenmiştir. Şu halde Sümerler gök ile yeri ilksel denizin yarattığı ürünler olarak kabul ediyorlardı.
2. Sığır ve tahıl tanrılarının gökte doğumlarını, sonra da insanlığa bolluk, bereket getirmek için yeryüzüne gönderilişlerini anlatan “Sığır ve Tahıl” miti (bkn. 14. Bölüm) şu dizelerle başlar:
Gök ile yer dağının ardında,
An, Anunnakiler’i dölledi.
3. Kazmanın, bu değerli tarım aletinin ortaya çıkarılışını ve kutsanmasını anlatan bir şiir şu bölümle başlar:
Efendi, yararlı olanı ortaya çıkarmak için
Kararları değiştirilemeyen Efendi,
Topraktan ülkenin tohumunu filizlendiren Enli!,
Yerden göğü ayırmayı düşündü,
Gökten yeri ayırmayı düşündü.

“Sığır ve Tahıl” şiirinin ilk dizesinden gök ile yerin birliğinin, eteği yerin altı, zirvesi de göğün tepesi olan bir dağ olarak düşünüldüğünü söylemek mantıklıdır. Kazmayla ilgili şiir de, şu soruyu yanıtlar, Göğü yerden kim ayırdı? Bu hava-tanrısı Enlil’di.

Sayfa 124:
Enlil, değerli çoban, her zaman hareket halinde oları,
Bütün soluk alanların başı, yol göstericisi (kral),
Prensliğini var etti,
Kutsal tacı başına koydu…
Gökyüzü – tek prensi odur; yeryüzü – en yücesi odur,
Anunnakiler – ulu tanrısıdır onların;
Tüm haşmetiyle yazgıları belirlediğinde,
Hiçbir tanrı ona bakmaya cesaret edemez.
Yalnızca ulu veziri, mabeyinci Nusku’ya,
Emirlerini, yüreğinden geçeni açtı,
Onu bilgilendirdi,

Sayfa 124:
Efendin kutlu bir efendidir; kral An ile birlikte göksel kürsüde oturur,
Kralın koca dağ, Enlil babadır…
Anunnakiler, büyük tanrılar,
Senin ortanı mesken tuttular,
Yiyeceklerini senin engin koruluklarından sağlarlar.

Sayfa 142-143:
Sümerde insanın yaratılışı düşüncesi açısından önemli olan ve “Sığır ve Tahıl” diye adlandırabileceğimiz ikinci mit, Sümer yazarları arasında çok revaçta olan tartışma tarzında yazılmış yapıtların bir değişkesini sunar. Mitin başkahramanları sığır-tanrısı Lahar ile kız kardeşi, tahıl-tanrıçası Aşnan’dır. Mite göre, bu ikisi, gök tanrısı An’ın çocukları olan Anunnakiler’in yiyecek yemek ve giyecek giysileri olması için tanrıların yaratma odasında yaratılmışlardı. Ancak Anunnakiler, insan yaratılıncaya değin sığır ve tahıldan etkin biçimde yararlanamazlar. Bütün bunlar giriş bölümünde şöyle anlatılır:

Gök ile yer dağından sonra,
An (gök-tanrısı) Anunnaki’lerin (ardılları) doğumuna neden oldu,
Aşnan (tahıl-tanrıçası) adı henüz doğmadığından, henüz biçimlenmediğinden,
Uttu (giysi -tanrıçası) henüz biçimlenmediğinden,
Uttu için hiçbir kutsal alan kurulmadığından,
Hiç koyun yoktu, hiç kuzu inmemişti,
Hiç keçi yoktu, hiç oğlak inmemişti,
Koyun iki kuzusunu yavrulamıyordu,
Keçi üç oğlağını yavrulamıyordu.
Çünkü bilge Aşnan’m ve Lahar’ın (sığır-tanrısı) adını,
Anunnakiler, büyük tanrılar, bilmiyordu,
Otuz günlük şeş tohumu henüz yoktu,
Kırk günlük şeş tohumu henüz yoktu,
Küçük tohumlar, dağ tohumu, saf canlı yaratıkların tohumu henüz yoktu.
Uttu henüz doğmadığından, (bitkilerin?) tacı henüz yetişmediğinden,
. . . efendi henüz doğmadığından,
Ova tanrısı Sumugan henüz onaya çıkmadığından,
İnsanoğlunun ilk yaratıldığı zaman gibi,

Onlar (Anunnakiler) ekmek yemeyi bilmiyorlardı,
Giysi giymeyi bilmiyorlardı,
Koyunlar gibi ağızlarıyla ot yiyorlar,
Arklardan su içiyorlardı.
O günlerde, tanrıların yaratma odasında,
Duku evlerinde, Lahar ve Aşnan biçimlendi;
Lahar ve Aşnan’ın ürünlerini,
Duku’nun Anunnakileri yiyor, ama doymuyorlardı;
Has ağıllanndaki şum-sütünü ve iyi şeyleri,
Duku’nun Anunnakileri içiyor ama kanmıyorlardı;
Has ağıllarındaki iyi şeylerin hatırına,
İnsana soluk verildi.

Sayfa 197:
…Bundan sonra İnanna ölüler diyarına iner ve Ereşkigal’in lapis taşından yapılmış tapınağına yaklaşır. Kapıda, ona kim olduğunu soran ve neden geldiğini öğrenmek isteyen baş kapıcıyla karşılaşır. İnanna bir bahane uydurur ve kapıcı onu, hanımının talimatı üzerine ölüler diyarının yedi kapısından geçirir. Geçtiği her kapıda giysi ve takılarından birisi itirazlarına bakılmaksızın alınır. Sonuncu kapıyı da geçtiğinde çırılçıplaktır ve Ereşkigal ile ölüler diyarının korkunç yargıçları olan Anunnaki’lerin huzurunda diz çöktürülür. “Ölüm bakışlarını” ona dikmeleriyle, İnanna bir cesede döner ve bir kazığa asılır.

Sayfa 203:
Yedinci kapıdan geçince,
Hanımlığın pala-giysisi üstünden alındı.
Dizlerinin üzerinde, çırılçıplak getirildi Ereşkigal’in huzuruna.
Kutsal Ereşkigal tahtında yerini aldı,
Anunnakiler, yedi yargıç, onun huzurunda hükümlerini bildirdiler,
Ereşkigal gözlerini ona dikti, ölüm bakışını,
Ona karşı konuştu, öfkeli sözlerle,
Bir çığlık kopardı, suçladı onu,
Güçsüz kadın bir cesede dönüştü,
Ceset bir kazığa asıldı.

Sayfa 205-206:
İnanna ölüler diyarından çıkacakken,
Anunnaki’ler (şöyle diyerek) onu yakaladılar:
“Ölüler diyarına inip de, ölüler diyarından zarara uğramadan çıkan görülmüş mü!
Eğer İnanna ölüler diyarından çıkacaksa,
Yerine birini bıraksın.”

Sayfa 357:
Yarasalar da benzer bir imgeyi çağrıştırır: “Anunna, büyük tanrılar, yarıklara doğru kanat çırpan yarasalar gibi” İnanna’nın önünden kaçışırlar. barbar-oklarının savaşta “uçan yarasalar gibi” uçtukları söylenir. Oldukça az rastlanan şefkat imgesinin bir örneği henüz tanımlanamayan gamgam-kuşu benzetmesinde görülür: “Onlar (hastalanan kahraman Lugalbanda’nın arkadaşları) , yuvasında oturan tüyleri yeni çıkmış gamgam yavrusu gibi ona yemesi için yiyecek, içmesi için su verdiler.”

34.170 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Kültepe Tabletleri ve KadınKültepe Tabletleri ve Kadın Tarih Sümer’de başlar der Noah Kramer. Böyle söylemesinin bir nedeni vardır elbet. Yazıyı Sümerler bulmuştur dolayısıyla günümüze ulaşan ilk yazılı belgeler de Sümer belgeleridir. […]
  • %2 Çok Bile!%2 Çok Bile! Süreçlerine güven olgusunu dahil etmemiş bir e-ticaret modeli yüzde ikinin üstüne çıkma konusunda ne kadar başarılı olabilir? Birkaç hafta önce Hürriyet Gazetesi’nde e-ticaret ile […]
  • Yıl 2100, halimiz nicedir ey Deli Dumrul?Yıl 2100, halimiz nicedir ey Deli Dumrul? Bu günkü laklak aleminin göbek taşına “Dünya, nereye gidiyorsun?” sorusunu yapıştırdık. Keseyi kapan gelsin, terleyeceğiz biraz. 2100 yılında halimiz nicedir eyy Deli […]
  • Aşk Algoritmalar Yüzünden mi Var?Aşk Algoritmalar Yüzünden mi Var? Algoritma: Bir işin nasıl yapılacağını gösteren yolun, adım adım tarifidir. Daha çok bilgisayar programları ile ilgilenenlerin çok uğraştıkları ve yakından bildikleri bir […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Kasım 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  

Arşivler