Bağımlılık İlişkilerinden Kurtulmak
İnsanların aralarındaki grift ilişkilerde herkes diğerleri ona göre davransın ister. Sosyal ihtiyaçların karşılıklı giderilmesi teorisine göre ihtiyaçların değiş tokuşu gibi egosal ihtiyaçlar, insanların kimlerle birlikte oldukları ya da olmadıkları, kimi sevdikleri ya da sevmedikleri, kiminle aşk yaşadıkları ya da yaşamadıklarını belirler.
Fazlasıyla maddesel ve determinist görünebilir, ancak egosunun gölgelerinden kurtulup koşullardan koşulsuzluğa, makamlardan makamsızlığa geçene dek beşerin çocuğu olan insan kendine üflenen ruhunun hakkını veremez. Ne zaman “kaldır kendini aradan çıksın ortaya Yaradan” sözünde ifade edildiği gibi sahte ya da yaralı egosundan eser kalmaz ve üstbenliğinin nurlu ışığı ruhsal potansiyelin ortaya çıkarır, işte o zaman buteori de çöker. Zira koşulsuz olanı kim etkileyebilir? Kimse.
İştebuihtiyaçlardandırki, kişilerdiğerleriylebirbağımlılıkilişkisiiçinegiripaklınrasyonalizasyonlarıylaavunup,içseslerine kulak vermedenyaşıyorlarvebuna da mutlulukdiyorlar.Gelipgeçicivebağımlılıküstünekuruluolanbirhalhakikimutlulukolabilir mi? Sen dahakendinitanımazvediğerlerinianlamazkenvehayatdenenbuoyunan be an değişirken, koşullumutluluklarkalıcıolabilir mi? Olamazelbet.
Amaç o zaman koşulsuzmutluluğubulmak. Egodanbağımsızolmaklabutürbirmutlulukbulunamazçünkümaddeselyaşamınillüzyonunabizibağlayanegomuzdanbaşkasıdeğil. Freud’unanlattığıbizigerçekliğebağlayan ego, gölgelerimizdenkurtulmadıkçabiziyukarılarataşıyamaz. Zatenburadasorunegodadeğilnefsdiye de anlatabileceğimizegonungölgeleri, karanlık, yaralıtarafında. Çünkü ego birmekanizma. Sorunonunkirlemiştarafında, yaninefste. Nefsin de işizorzaten id denençapailemaddeselolanabağlanmış. Havadaaslıduranbirbalonunağırlıklarındankurtulduğu zaman yükselecekolmasıgibi ego da nesaniyüklerindenkurtuldukçavicdaniyetinnuruortayaçıkarveinsanıkanatlandırır.
Hiçbirözgürlükçabalamadankazanılamazvekazanılmamıştır.
Değişiminyeganeunsuruhatayı fark edipdurmakvehementerisiniyapmaktırvebudeğişimzamanlarbeyindenöronlararasındayenisinaptikbağlarınoluşmasıylakalıcı hale yanialışkanlığadönüşür.
Yani ilk adım fark edipyanlışolanıdurdurmak. Bu yüzdenyaşamındasana acı ve üzüntü verenle yüzleş ve gerekirse mücadele et. Çünkü sen izin verdiğin kadar insanlar seni ezer ve senden faydalanır. Bu aynı hastalanan bir bedene mikrobun girmesi gibidir. Beden güçlü olunca mikrop giremez, hastalık da olmaz. Eğer sen seni kullanmalarına izin verirsen bir kölelik ilişkisi yaşar ve hiçbir zaman sana bahşedilen hakiki insan olma potansiyeline ulaşamazsın. Cehalet, dogma, tasassup, batıl inanç, önyargılar, zanlar ve yanlış algılamaların pençesinde mutlululuğunu gönlünün derinliklerinde kendinin bile zor bulacağın bir yere gömerek aklın kendini ikna ettiği bir sahte mutluluk halinde hazlarla oynayarak avunur gidersin.
Haklı micadelende kaybetmeyi göze alarak kendin için mücadele etmekten sakınma ve çekinme. Biliyorum insanı en zorlayan şey bu durumlarda elindekini kaybetme korkusudur. Ancak inan ki sen iyi, doğru, güzel, adil, arif ve zarif davrandıkça evren ve ilahi düzen de sana hakkını veriyor. Bu bir inanç değil iman meselesi. Ancak bu iman sadece çocukluktan yetişkinliğe hep aynı şeyi duymaktan gelen öğrenilmiş bir iman değil, kişinin yaşayarak, deneyimleyerek, gözlemleyerek hayat okulunda tecrübe ettikleriyle kalben bilinen bir iman hali olmalı.
“Seni seven seninledir gerisi misafir”demiş Hz.Mevlana. Gelenin, gidenin yolu hazır. Sana olduğundan daha az değer veren kimseyi tutma hayatında. Toksik insanları, mekanları ve koşulları çıkart hayatından. Zor ama her gün üzüntüden öleceğine bir kere ölmen daha iyi değil mi? Zaten evren boşluk kabul etmediği için açılan yeri daha güzeliyle dolduracak. Tek yapman gereken cesur olmak. Evrenin boşluğu dolduruşu sen iyi, doğru, güzel ve adil isen cemali yollarla olur, eğer hak yolundan saptıysan celali sınavlarla olur. Ama bil ki her ikisi de hayrına olur, çünkü cemal de celal de kemale varman için sana seni bulduracak öğretmenlerdir hayatta.
Evet lafı uzattık yine. Ne zaman kendin için ayağa kalkacağını bilmen lazım dedik. Peki bunun işaret nedir? Her insanın kırmızı çizgileri vardır. Bunlar bile zamanla değişir zira insan ve karakteri de değişir zamanla. Ama değişmeyen şey vicdan pusulasıdır, erdemlerdir. Kırmızı çizgilerin bile değişebildiği bir yaşamda iyi, doğru, güzel, adil olmayan bir şey bizi bozar ve değişmeyecek olan yegane sınır bunların ihlal edilmesidir.
İşte o kırmızı sınırları diğerleri ihlal ettikleri zaman onlarla güzellikle yüzleş, konuş. Anla ki, anlaş. O yol olmadı başka yol dene. Karşındaki bilmiyor olabilir öğrenmesine yardımcı ol. Bir yöntem olmadı, diğerini dene. Bunları yaparken ne suçla ne de şikayet et zira diğer insanlar da gelip geçic ve fani dünya tiyatrosunda rollerini oynuyorlar. Hem de bilinçsizce. Hz.Ali bile düşmanını yüzüne türkürdüğü an nefsi için öldürmeyeceğini söyleyerek kılıcını kınına geri koyuyorsa, kendin için dik duruş sergilediğin her an bunu vicdanınla yap. Ancak çabalarına rağmen tüm yollar kapanıyor ve kapatılıyorsa o zaman da kimseyi kırmadan güzellikle ayır yolları. Gönül kırmadan da kendi haklı mücadeleni verebilirsin. Zaman her şeyin ilacıdır. Seni kaybetmek istemeyen binbir yol ve bahane bulup bir türlü senin için çabalayacaktır. Bunu yapmıyorsa zaten gelmesin ve sen de gitme.
”İncilerinizi domuzların önüne atmayın” diyen Hz.İsa’yı dinleyin ve incilerinizi değer bilenlere saklayın. Değer bilen gelecektir. Bekleyin. Sabır eken, güzellikleri biçer.