KARANLIK ANNE ( Dark Mother) ARKETİPİ
Bilinçdışı, Rahim ile dolayısı ile Anne ile ilgilidir.
Bilinçdışı, yaratılışın büyük rahmi olarak, ortaya çıktığımız bilinmeyen derinliklerin bir görüntüsüdür.
İlkel Karanlık Anne, eski zamanlardan beri insan ruhunda var olan ve görüntüsü özellikle Kara Madonna, Mary Magdalene, Hecate, Demeter ve Lilith gibi dünyadaki sayısız kadında açıkça görülen bir arketiptir.
Mitolojinin bir figürü olarak, ruhun kolektif arketip katmanındaki Karanlık Anne İmajı tüm kültürlerde görünür:
Afrika, Hindu, Hıristiyan, Mısır, Yunan, Roma ve sayısız diğer kültürel ve dini kaynaklarda….
Mitoloji, ana arketipinde,
olumlu ve olumsuz yanlara sahip olabilecek birçok çeşitlilik sunar.
Hopi, Navajo ve Zuniler
eğer Karga evrenin karanlık rahminden çıkmamış olsaydı, dünyanın hala karanlıkta bırakılacağına inanır.
Diğer Kızılderili kabileleri,
Karga’nın bir zamanlar
Dünya’nın Karanlık Annesini yaratmasına yardım eden
Büyük Ruhun fiziksel bir tezahürü olduğuna inanırlar.
Samkhya felsefesi
Anne arketipini
prakrti (madde âlemi) kavramına soktu
ve ona Üç Guna ya da temel özellikleri atadı ;
sattva, rajas, tamas:
iyilik, tutku ve karanlık
Sattva (iyilik, ahenkli, yapıcı),
rajas (aktif tutku, şaşkın)
ve Tamas veya timira (karanlık, yıkıcı, kaotik)
Gurunun işi, öğrencilerini karanlıktan aydınlığa götürmektir
Anne arketipi sadece Işık Anne değildir ,
Karanlık Anneyi de kapsar.
Yaratılışın
başlangıçta nasıl tezahür ettiği ile ilgili izahlarda da
bu ilkel durum karanlıktır.
Sıklıkla cinsellik ve şiddet ile ilişkilendirilen,
ancak aynı zamanda güçlü bir anne figürü ve anne-sevginin sembolü olarak kabul edilen
Ölüm , zaman ve kıyametin Hindu tanrıçası (veya Devi )
Kali gibi,
rahim gibi, karanlık ve gizemli…
Ezoterik olarak konuşulan da
aslında siyah renk değil,
rengin olmamasıdır.
Tüm renklerin birbiriyle birleştiği…
Bütünlüğümüzü somutlaştırdığımız
hem karanlık hem de aydınlık taraflarımıza
sahip olduğumuzda
söz konusu olan ;
‘ Karanlık Annenin kabul edilmesi’
Kadının bütün gücünü kabul etmenin anahtarı olsa gerektir.
Fakat karanlığa nüfuz etmek için,
bilincin sunabileceği tüm aydınlanma güçlerini toplamamız gerekir.
Jung ‘un dediği gibi ;
“Bir insan, aydınlığı hayal ederek değil,
karanlığın bilincine vararak aydınlanır.”
Carl Jung,
Kuzgunu ruhumuzun görmeyi reddettiği ya da kabul etmeyi reddettiğimiz kısmı olan Gölgemizle ilişkilendirdi,
Gölge, onun da belirttiği gibi ;
büyümek, değişmek, egoik yayılmadan kurtulmak
ve her birimizin halihazırda sahip olduğu
bütünsel varlığa ulaşmak için
gereken enerjiyi içeriyor…