Ekmeğin Peşinde
Atılan simit parçasını yakalamak için hızla daldı. Simit gagasındayken diğer arkadaşlarına baktı. Hepsi atılan simitleri yakalamaya çalışıyordu. Ekmeğinin peşinde bir martı sürüsü.
Sonra vapurdaki insanlara baktı. Simitleri öyle kör noktalara atmaya çalışıyorlardı ki inanamadı bu zalimliğe. Evet evet zalimlik.
Sonra o insanların bu anın fotoğrafını çekme çabalarını seyretti. Belgeli zalimlik.
Bu insanlardan çoğuda ekmeğinin peşindeydi bu vapurda.
Ekmeğinin peşindekiler ekmek peşinde uçuşan martılara ekmek atıyordu ve martıların göremediği birileri de bunlara ekmek atıyordu.
Kapitalist sistem böyle bir şeydi demek ki diye düşündü. Ekmeği veren eğleniyordu. Fotoğraf ona serbestti. Ekmekle oyun oynama hakkına sahipti. Ki kendileride bu sistemde ekmek peşinde olsa da şimdi güç yani ekmek ondaydı.
Martılar için belki de en güzelini Can Yücel söylemişti…
” Martılar ki sokak çocıklarıdır denizin”
Bir Jonathan olamasa da içinde ruhunu taşıyordu.
Orhan Veli Kanık her daim aklındaydı
Hele martılar, hele martılar,
Her bir tüyünde ayrı bir telaş!
Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur, başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi…
Ekmek bir varmış bir yokmuş… Peşinden ayrılmazsan vapurların çabalarsan olur bu iş dedi üzgün ve aç duran arkadaşına… Ki bir varmış bir yokmuş deyince Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu anmadan olmaz
İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış bir yokmuş…
Kıyıda bıkmadan her gün gelen yaşlı adamı gördü, kimbilir kaç yıl koştu ekmeğinin peşinde diye düşündü. Her gün oltasını atar akşam üstüne kadar kitap okur, akşam üstü gazeteye sardığı peyniri çıkarır bir ince bardakla tek kadeh rakı içer tuttuğunu yüklenir giderdi. Tek balık tuttuysa kedilere verirdi, eve götürmezdi. Kimbilir ne derdi vardı. O kadar hüzünlü bakışları vardı ki…
Attila İlhan ‘ın Ağustos çıkmazı şiirini hatırladım.
Beni koyup koyup gitme, n’olursun
Durduğun yerde dur
Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok
Düşersin yorulursun
Beni koyup koyup gitme, n’olursun.
İşte bütün gün ekmeğin peşinde düşünceden düşünceye uçuyoruz ki çoğu emekçi hep düşünür boş zaman geçirmez. Düşünmek kapitalizmin, faşizmin düşmanıdır. Çünkü parasızdır eylemdir , aç karnına bile yapılır. Ki şiirde emekçinin ekmeğidir. Bak şimdi birazdan ay gözükecek ve ay ile ilgili en sevdiğim şiir Ahmet Arif’in dizeleridir.
Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık…
Uçtuk ekmeğin ve şiirlerin peşinde. Martılar çok yürümez ama usta Nazım Hikmet ‘in’ ” Yürümek ” şiirini anmadan bitmez bu yazı
yürümek;
yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak,
havaları boydan boya yarıp ikiye
karanlığın gözüne bakarak yürümek..
yürümek;
dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup,
kelleni orta yere
yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek ..
yürümek;
yolunda pusuya yattıklarını,
arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek ..
yürümek;
yürekten gülerekten yürümek….