Süt içip, Fasulye Sırığına tırmanacağız!
SÜT ve bal sadece bir besin değil iki manevi kaynak olarak görülür.Özellikle ANNE yi sembolize eden ve yaşam ile derinden bağlantılı olan Süt
‘Ezoterik Bilgi’ yi de temsil eder.
‘Süt Okyanusu’ da Kolektif insan bilinci veya zihnidir.
Ezoterik öğretiler, bu süt okyanusunu tüm varoluşu kaplayan evrensel Prana’nın bir sembolü olarak tanımlar.
Filozof Taşına bazen Bakire Sütü denir, bu bağlamda süt bir ölümsüzlük besinidir.
İlahi bir anne tarafından emzirilmek,
benimsenmenin ve dolayısıyla mutlak bilginin bir işaretidir.
İbn Ömer tarafından kaydedilen bir hadise göre
Muhammed ‘sütün rüyasını ,
öğrenme veya bilgi hayalini kurmak’ olduğunu söylemiştir.
Aziz Pavlus’un ruhani bebeklerin sütle beslenmesi
gerektiğine dair iması da bu yönde bir ifade olsa gerektir.
Tantrism dilinde, ‘süt’;
hem ‘düşünce’ hem de ‘meni’ anlamına gelen,
manipura-çakraya veya göbek merkezine yükselen
Bodhicitta’ (*) dır.
Sütün,
Yaşam ve Bilginin sembolik aracı olmakla birlikte
ağırlıklı olarak dişil olan
ve doğanın baharın yenilenmesine bağlı
bir Ay sembolü
olduğunu da eklemeliyim…
Tanrıça Hathor da
erken dönemlerde her daim
süt veren inek şeklinde sembolize edilir.
Zeus’un karısı Hera’nın
ineğe dönüşmesi veya inek kılığına girmesi gibi…
Ay sembolizmi
hem Sütün
hem de Mayıs ayının Bahar festivalinde Yakutların
sütünü serptiği
ve bir şekilde sembolün içindeki güçlerin alanlarına aktarımını sağladığı
inek olarak
kurbanların
temel niteliğidir.
Özellikle Klostrum’un
(Süt gelmeden önce meme ucundan gelen tatlı, sulu sıvı)
kesintisiz ve akışkan bilinçli deneyimin yaratılmasına vesile olan ve destekleyen neokorteksin
koordinasyonuna yardımcı olduğu varsayılmış.
Anne sevgisini de sembolize edebilen
Süt
Kişisel genişlemenizi sağlayarak
ruhsallığınız için beslenmeyi ifade edebilir.
Süt içmek
ilahi yaşamda veya bilinçteki paylaşımı sembolize edebilir;
ya da tüm yaşamın tek kaynağı,
bir yaşam gücü farkındalığını…
Dini gelenekler de
bir sıvı veya içecekten bahseder
– ağaçlarda, kanda vb.
-ve buna çeşitli isimler verilmiştir:
Süt, ambrosia, bal / mead, nektar, vb.
Aslında Vagus Sinir
ile ilgili bir döngü var gibi görünüyor
( Vagus ;Yaşam Sinir Ağacı;bazılarının dediği gibi)
– Beyin omurilik sıvısı (veya kısaca SCF)
ve insan omurgasındaki 33 omur,
33 yıl süren Mesih’in yolculuğu,
Masonların 33 dereceleri vb…
Aydınlanmanın,
Epifiz Bezinde oluşan
ve daha sonra “Klorum” * (başka bir ilginç kısım)
içinden geçtiği bilinen
bu yağlı sıvıya
/ Chrism veya “Kutsal Salgı” ya
izin vermek
anlamına geldiğine inanıyorlar.
bu “Kutsal Salgı”nın
önce Omurganın 33 omurundan
aşağı doğru,
omurgada 5 omurun kaynaştığı tek yer olan Sakral Pleksus’a (veya “Kutsal Yer”) gitmesi gerekir
(5 duyusal farkındalığımızın bir sembolü olarak)
Muhtemelen, önemli fizyolojik görevleri ve işlevleri gerçekleştirdikten sonra,
bu “Kutsal Salgı”nın yukarı dönmesi gerekiyor.
ve sonunda
Epifiz Bezinin DMT ,
ve Hipofiz Bezinin de ilgili salgılarını üretmesine neden olur ;
bu ezoterik felsefeye bağlı olanların
İncil’deki “Süt ve Bal Ülkesi” olduğuna inandıkları
veya İbrani inanışta Kenan diyarı olarak geçen
ya da Kuranda
Cennetteki süt ve bal ırmakları olarak geçen şey
(Süt = Serotonin / Bal = DMT)
olarak da düşünülür.
Yani özünde, bu Kutsal Salgı’yı
aktif olarak tartışanlar,
bu Chrism dedikleri, yağlı maddenin
Beyin omurilik Sıvısı
olduğuna inanıyor gibi görünüyor .
Yani belli bir kesimce
Mesih’in veya bu Kutsal Ruh’ olarak da adlandırılanın
hepimizin içinde olduğunu …
Taç Çakraya erişmemize izin veren şeyin de bu olduğunu belirtiyorlar.
Eski Mısır dininde,
Horus, Osiris’in İsis’ten olma oğludur
ve Tanrıça Isis,
kraliyet tahtına otururken
Horus’u emziren bir kadın
ve
yine inek kültünün bir sembolü olarak
bir çift inek boynuz takmış olarak
sembolize edildi.
Oğlu Horus yaralandığında,
sütünün gücü ile onu iyileştirdiği belirtilir
ve bu da
Isis’in sütünün iyileştirici güçlerini yansıtır.
Eski Mısır’da
İsis
Ay tanrıçası figürü olarak
doğrudan doğruya “Ay kültü”nün öznesidir
Ay,
Simyasal dönüşümün
Beyaz aşaması
ve Kundalini’nin kadınsı doğası ile ilgili
sembolik bir görüntüdür.
“Horus” ‘u emzirmesi de
İsis’in sütünün
Pranik enerjinin bir metaforu olması
sebebi ile
daha yüksek bir farkındalık doğurma
ile ilgili idi.
Firavunu sütüyle emzirdiği söylenen İsis
zaten genellikle görsel olarak da
bu şekilde tasvir edilir
Mısır sanatı,
kralın Tanrıça’nın bu kutsal sütünü
üç önemli kez içtiğini gösterir:
doğumda, taç giyme töreninde ve yeniden doğuşunda.
Sembolizm açıktır.
Tanrıça sütü bebeğe,
kraliyet gücüne – ve belki de bilgeliğe ve ilahi bir dokunuşa
– yeni krala ve ölen kral için
ölümden sonra yenilenmeye hayat verir.
Benzer şekilde Herakles (Herkül)
Hera’nın göğsünde ölümsüzlük sütünü emmiştir denilir.
Binlerce ortaçağ Madonna tablosu da
aynı fikri görsel olarak sunmanın başka bir yoludur.
Ramayana’ya göre,
Yaşam nektarı olan Amrita,
Süt Denizi’nin çalkalanmasıyla üretildi.
Bu, diğer tüm içeceklerin
potansiyel durumunda bulunduğu ilk yiyecek ve ilk içecektir
ve bu nedenle süt doğal olarak
bolluğun, doğurganlığın ve bilginin sembolü idi.
Kelimenin anlamı ezoterik anlamda genişletildi
ve bir başlangıç kanalı olan süt
son olarak ölümsüzlüğün de simgesiydi.
Keltler de sütü ölümsüzlük nektarı olarak gördüler.
Hiçbir kutsal yazı
sütü
belki de Hindistan’ınki kadar kutsamamıştır.
Vedaların başlamasından bu yana her gün söylenen sabah ilahisi olan agnihotra,
‘ bu sütün ölümsüzlük kazandırdığını’ anlatıyor.
Orphic ilahilerin de sütün sadece içecek değil,
ölümsüzlüğün yeri olduğuna
benzer bir not içerdiği söylenir.
Jack’in Fasulye Sırığı masalını
hemen hepimiz biliriz.
Benzer Sembolizm orada da vardır.
Bu masalda babasız bir şekilde parasız kalan Jack’in
ilk görevi
tek varlıkları olan “Sütlü Beyaz” adlı ineğini satmaktır.
İneğin “beyaz” rengi,
Jack’in ileri bir meditasyon aşamasına geldiğini gösteren
gizli bir anlamdır;
Simya literatüründe öğretilen “Beyaz Aşama”
olarak adlandırılabilir.
Siyah, beyaz, kırmızı (altın) renkleri,
simya literatüründe
ve iç ışığın ilerici aşamalarını gösteren masallarda
görülen önemli renklerdir.
Sıradan bilinçte,
gözler kapalıyken (rüyalar hariç)
hiçbir iç ışık gözlenmez,
siyah rengin simgelediği
ilk farkındalık aşaması olarak kabul edilir.
İkinci aşama,
biyo-enerji veya Prana yoğunluğu arttıkça aydınlanır;
aklın iç kısmını aydınlatır,
beyaz renkle sembolize edilir.
Renklerin bu ilerleyişi,
kahramanın iç bilincindeki
psikolojik ve manevi aşamaları tanımlar.
Fasulye sapı ve süt,
Kundalini’nin vücut üzerindeki
psiko-ruhsal etkilerini yansıtmak için birlikte bulunur.
Bu yüceltilmiş cinsel enerji (Sütlü Beyaz),
Jack’in fasulye kabuğuna tırmanması gibi
omurgaya (fasulye sapı) yükselir.
Bu ağaç
Antahkarana’nın bir Sufi Sembolüdür.
(Antahkarana sanskritçe bir kelimedir
gökkuşağı köprüsü gibi bir anlamdadır.
Fiziksel beyin ile yüksek benlik
(yüksek benliğimiz kısaca saf katışıksız halimiz) arasında
bir köprü işlevi görür)
Siyah aşama, ya da maddenin öldürülmesi aşaması
Nigredo olarak adlandırılır.
ikinci aşamada
maddenin diriltilmesi olarak da bilinen
beyaz aşama,
yani Albedo ya,
oradan da Kırmızı aşama,
yani maddenin beslenmesi,
Rubedo aşaması gelinir.
kozmik Pranik enerjinin
veya “süt okyanusu” nun bir sembolü olarak da görülen
“Sütlü Beyaz” inek,
evreni bir “süt okyanusu” olarak kaplayan
evrensel kozmik Prana ile ilgili metafor
ve aynı zamanda omurgada (fasulye sapı) artan
yüceltilmiş cinsel enerjinin sembolüdür.
Kahramanın iç bilincinin iç ışığın
aydınlık beyaz olarak göründüğü
bir kilometre taşına ulaştığını
(cinsel enerjinin beyne süblimasyonunu) gösterir.
İnek ayrıca Hint Vedalarındaki
“Soma” ya da tanrıların yiyeceği ile ilişkilidir,
bu yüzden bu olay; ineği satmak,
beyaz sahneyi altına taşımak anlamına gelir.
İnek motifi Hint ve Mısır kültüründe merkezi bir ilkedir.
Örneğin, Mısır Tanrıçası Hathor da
İnek ile yakından ilişkiliydi.
Hathor bazı figurlerinde
memelerinden süt akan ilahi bir inek olarak çizilir.
Mısır inanışına göre
Ölülerin ruhları,
yedi Hathor ineğinin sütünden
sonsuz hayatı emebilir.
Süt ineği olarak dünyevi haliyle Hathor,
Hesat olarak biliniyordu
ve her zaman annelik, annelik içgüdüleri ve başkalarının bakımı ile ilişkilendiriliyordu.
Süt, gece gökyüzünde görüldüğü gibi
“ Hesat birası ” ve Samanyolu olarak biliniyordu,
Fasulye aynı zamanda
DNA’da geçmişi ve geleceği sembolik olarak içerdiği söylenebilen bir tohumdur,
bu yüzden bir anlamda bu sihirli fasulye
Jack için karmik kalıtımdır.
Fasulye sapı ve ağaç,
insan omurga ve sinir sisteminin
bir sembolü olarak düşünülmelidir.
Bu ağaç, Dini sembolizmde Cennet Bahçesi’nde,
gövdeyi çevreleyen yılanla görünür
Adem ve Havvanın elması ile
(Ölümsüzlük ve iyilik ve kötülük bilgisini veren bir elma)
tıpkı fasulye, canavar Ogre tarafından korunduğu gibi,
ağaç da
ölümsüzlük ödülü olarak büyük bir çaba ile kazanılırken yılan tarafından korunur.
Masallarda genellikle üç denemeden bahsedilir
ve buna göre Jack,
fasulyeye (veya omurgaya) her girişinde
daha fazla altın elde etmeye çalışır.
ilk denemesinde sadece küçük bir altın para seti alır;
sonra altın yumurtlayan kaz,
son kaçışında Altın Arp’ı alır.
Üç altın nesne,
bir anda gerçekleşmeyen
bilincin aşamalı olarak genişlemesine
işaret eder,
daha önceki genişlemeler üzerine sıralı bir açılım…
Vücudun ve beynin,
herhangi bir yeni biyo-enerji aktivitesine fiziksel olarak uyum sağlaması için
zamana ihtiyacı vardır.
Sinirler yeniden bağlanır ve yeni hormonlar oluşur.
Altın yumurtayı yumurtlayan Kaz da
çok ilginç bir semboldür.
Yaratılış mitlerinde bulunan mitolojide iyi bilinen bir motif olan
sıradan yumurta ile ilgilidir
Işığın iç dönüşümündeki son aşama
daha önce belirtildiği gibi
altın rengi ile sembolize edilir.
Jack, Ogre’nin karısının yardımıyla
altın kazı çalar
ve sonra eve kaçar
ve dönüşüm ateşinin sembolü olan fırının içinde saklanır.
Mutfak fırınının ateşi,
Hansel ve Gretel masalında da
çok önemli bir rol oynar,
çünkü kötü cadı yakılır,
kötülüğü ortadan kaldırmak veya arındırmak için
ateşin gücü dahil edilir.
Külkedisi’nde de
iç arınma ihtiyacını yansıtan
şömine motifi benzerdir.
Bu nedenle, arınma ateşi unsuru
tüm eski simya metinlerinde göründüğü için,
Ateş,
iyiyi kötülükten,
saf olmayandan saf olarak ayırmak için kullanılan elementtir.
Altın Arp
Şarkı söyleyen Altın Arp,
Jack tarafından çalınan son nesnedir.
Çoğu manevi literatürde
ruhsal bir uyanıştan sonra duyulan
iç sesler veya müzik
gözlemlenmiş ve yazılmıştır.
Güzel melodiler üreten altın arp,
iç dönüşümün son aşamasının bir sembolüdür,
çünkü Pranik enerjinin
altın ışık ve ses olarak
görünür hale gelmesini ifade eder.
Bazen bu ses
bir grup arı veya bir iç nehir olarak tanımlanır.
Yoga geleneğinde, ses “nada” olarak adlandırılırken,
Çin müşriklerinde de “Hu” olarak adlandırılır.
Bu iç melodi, kandan akan
ve müzik ve işitme ile ilişkili
belirli beyin merkezlerine ulaşan
Pranik enerjinin
artan yoğunluğu ile oluşturulur
Dev
Dev sembolik olarak manevi gelişimimizi tehdit eden ‘gerçek benliğimiz’ olduğuna inandığımız
ego-benliğimizi ya da sahte benliklerimizi temsil eder ;
Daha sıradan bir anlamda,
dev aynı zamanda günlük yaşamımızda yüzleşmek
ve fethetmek için çağrıldığımız
tüm zorlukları ve düşmanları da temsil eder.
Dev, Jack’in rafine edilmemiş arzularının kişileşmesi için uygun bir metafordur
ve son altın hazinesini elde ettikten sonra
çirkin devin neden ortadan kaldırıldığını da açıklar.
Bir dizi masalda
Devler veya kötü üvey anneler, ejderhalar
kahramanın
mutluluğu elde etmeden önce
geçmesi gereken yoldaki engellerdir.
Başlangıçtan sonuna kadar masal,
Kundalini uyanışına eşlik eden
ruhsal dönüşümle ilgili
karmaşık sembolik bir alegoridir.
Fasulye sırığına tırmanan Jack,
omurgada yükselen daha yüksek bilinç (altın) ödülünü
elde ederken
ve Devi öldürürken,
kişinin olumsuzluğunu veya gölge benliğini yakan
sert iç çalışmayı yansıtır.
Altın arayışı,
daha yüksek bir bilinç durumunun kazanıldığını
ifade eden motiftir
Jack and Beanstalk’ masalının ‘mesajı’ basit,
ancak uygulamaya konması öyle kolay değil…
Bizlerin de,
Sütü içmek
yani
daha yüksek, yani daha doyurucu ve canlandırıcı
bir varoluş elde etmek için
mecazi olarak
gökyüzüne ‘tırmanmamız’ gerekiyor
diyor adeta…