Şamanizm ve Çalama bağlama geleneği
Şamanizm ve Göktanrı İnancı kökenli “ÇALAMA” bağlama geleneği
bir tür kansız kurban kapsamındadır ve genellikle “iye, eye” olarak adlandırılan ruhlara, özellikle de orman ve dağ ruhlarına kurban sunma ve dilek dileme amacı taşır. Sadece Türk değil Moğolistan, Nepal, Çin ‘ de de görülebilen bir uygulama…Stupaların etrafında bolca gördüğümüz gibi …
Türk halk inancında kutsal sayılan bir nesneye veya varlığa (ağaç , direk, at , koç vs) çaput bağlamak şeklinde gerçekleştiriliyor.Gök ve yer arası aracı genellikle Ağaçtır.
“Saçı” ile “Yalama” adı altında ağaçlara bağlanan Çaput dediğimiz bu bezler bizim Şamanist geçmişimizle de bağımız ve Ağaç kültü ve Atalar Kültü bağlamında / İyelere olan inancımızla ilgilidir.
Gelinliğin üzerine bağlanan kırmızı kurdeleler,
nişan törenlerinde yüzüklere bağlanan kırmızı kurdeleler,
lohusa kadının başına bağlanan kırmızı kurdeleler,
mezar taşlarındaki kırmızı kurdeleler,
okumaya geçen çocuklarımızın yakasına takılan kırmızı kurdeleler gibi
dilek ve kötü ruhların şerrinden korunma amaçlıdır.
Yine bizzat Şamanın başlık ve giysilerinde de bulunur.
Ana terim Yalama ( Yakut. Salama , Tuv. Chalama ) kelimesinin eski Türkçe kelimesi – shal (yele) olması mümkündür.
Büyük olasılıkla, at yelesi saçı,
atın kurbanını simgeleyen dyalam olarak asıldı.
Dolayısıyla bu terim orijinal Türk kökenlidir.
Dyalam (Yalama) terimi ve konsepti
tüm Türk-Moğol dünyasında
ve Güney Sibirya’nın tüm şamanistlerinde daha arkaik ve içseldir
Şamanizmde, dyalam şeritler
tef sapına da tutturulur
Çalama denilen bu bezler ,
özellikle dağ eteklerinde ve geçitlerde
dağ, orman ya da ağaç ruhlarına saygı ifadesi olarak bağlanıyor.
Altay Cumhuriyeti’nin somut olmayan kültürel mirası listesine dahil edilmiştir.
Hakasya’ da bu çaputlara “selame” denilmekte…
Yapılan işin ismi ise “Alas” olarak biliniyor.
Günün her saatinde Alas yapılabilirken
Şamanlar “Alas Duası” nı gece yapıyorlar
Bazı kişiler sadece Alas yaptıkları için
“Alascı” olarak biliniyor.
Şaman olmadığı yerlerde ise
Alaş işini yaşlılar üstleniyor.
“Mayalamak” pek çoğumuzun kullandığı gibi
Türkçede
“Çalmak” olarak ifade edilir.
Aslında eylem
bir düşüncenin, isteğin
kutlu bir yere mayalanması içindir.
Kurbanlık koçlara kurdele bağlanması da
yine bu anlayışla alakalıdır.
Bugün hala Anadolu’nun birçok bölgesinde “Hıdırlık” denilen mesire yerlerinde mezarlık, yatır vb. gibi
çevre halkınca mukaddes kabul edilen,
adak adanan veya bez,
çaput bağlamak gibi bazı geleneklerin sergilendiği yerleri
hepimiz biliriz.
Özellikle Hıdrellez dönemlerinde…
Ayrıca ülkemizde köy düğünlerinde,
düğün evine asılan bayrağın sopasına,
üzerine kuş tüyü saplanmış elma ya da soğan da geçirilir.
Moğolistan’da da
“Ovoo” denilen taş yığınlarının üstüne
ve Čiŋgis Qan (Cengiz Han) tasvirlerinin kenarlarına
koyu mâvi bez bağlama geleneği devam etmektedir.
Mavi renk,
berrak gökyüzünün sembolüdür,
Cennet’e (Khan Tigir),
Kozmos’la “üst dünya” ile bağlantıya hitap eder.
Hakas halkının mitolojisindeki
beyaz şeridin rengi,
eylemlerin ve düşüncelerin saflığı anlamına gelir.
Beyaz bir “chalam” a düğüm atmak,
sağlık istemektir.
Bugün Tacin Tuvalılar,
yüksek zirvelerde bitmiş gür budaklı,
seyrek yerleşmiş sedir ya da köknar taygasında,
kutlu ağaca bez parçaları ve at kılı bağladıktan sonra
dua etmekte ve kurban kesmektedirler.
İyi şans, mutluluk, iyi av dileklerinde bulunmaktadırlar.
Sayan Altaylılarda aynı gelenekleri sürdürmektedirler.
Altaylılar ava çıktıklarında Dağın tepesindeki taygada seçilmiş bir ağaca çaput bağlamaktadırlar.
Altay Kutay inancına göre
Kayın ağacı veya çalılara bağladığı çaputun ismi,
Kıyra veya çalamadır.
Çalamayı, kadın, erkek ve çocuk herkes asabilir.
Bu inanışta
Kişinin mescidi yoktur ;
adeta her yer mescittir.
Bir ağaç veya kaya ibadet için yeterlidir.
Türk kültüründe yalnız ağaç
Tanrı’yı, tekliği, kutsalı temsil eder.
Burada dilek ağaca değil
Gök Tanrı’ ya yapılmaktadır.
“Günümüzde de yaygın bir ritüel olan
ağaçlara çaput ya da bez bağlamanın,
ağacın Tanrı’yı sembolize etmesi nedeniyle
Tanrı’ya ulaşmak için bir araç olarak görüldüğü,
aynı zamanda ağaca bağlanan adakların
veya dilenen dileklerin,
Tanrı’ya kansız kurban sunmanın
örneklerinin en yaygını (Ergun) olduğu söylenmekte
ve ağaca bağlanan çaputların
ya da bez parçalarının
sıradan eşyalar olmaması gerektiği belirtilmektedir.
Buna göre, ağaca çaput bağlamak
bir yandan da enerjinin aktarılması
anlamını taşıdığından,
ağaca bağlanacak olan bezin/çaputun
kişinin enerjisini aktardığı ya da yansıttığı
şahsi bir eşya olması beklenmektedir.
Ağacın ulu enerjisinin,
dileğin evrene yansıtılarak gerçekleştirilmesinde
bir aracı olduğu
söylenmekte
ve “enerji yüklenmiş bez,
ağaca bağlandığında enerji ağaca aktarılır
ve ağacın bunu evrene taşıması beklenir” (Elmas)
denilmektedir. (Eda TURANCI, Özlen ÖZGEN) ”
“Uygurlarda Yörün-Jörün kelimesi Peri kelimesi
ile bağlantılı görülmektedir.
Şaman baksıları kendilerini diğer insanlardan ayrı tutup giysilerine “yurun” dikerler,
şeklinde bilgi verilmektedir.
Yurun,
Anadolu Kuzey Mezapotamya ve Azerbaycan’da “
Adak Bezi” “Adak Çaputu”
olarak bilinir.
Adak çaputunun pek yaygın olmamakla beraber
özel bağlanma biçimi vardır.
Her renkten bez şerit kullanılmakla beraber bazı renklerin özel durumları vardır.(Yaşar Kalafat ) ”
“Chalam” ın her rengi,
bir kişinin “chalam” ı çevirdiği belirli güçlere karşılık gelir.
“Chalam” üzerine düğümler bağlayan bir kişi
her düğüm için bir dilek tutar.
Çalamaların renk sembolizmi çok anlamlıdır ;
Siyah çalamalar, insanın kötülükten (hastalıklar, kavga, mutsuzluk) ve tüm düşük duygulardan arınma sürecini sembolize etmekte
Beyaz – Şans, Ruhun lütfu
Mavi – Büyük Gökyüzü
Yeşil – Doğa
Sarı – Evren
Kırmızı – zenginlik, sağlık.
Dilek ağacı
hiç tükenmeyen insan umudunun
simgesi olmaya devam etmektedir
Ne yazık ki
Ayinin özünün anlaşılmaması,
yerel geleneklerin
kültürel temellerinden uzak olan,
dışsal tezahürleri taklit etmeye çalışan
insanların elinde
çok farklı algılanmasına sebep olmuştur.