İki parmak…
Ne acayip değil mi?
Buruşmuş deriye “çirkin” gergin olana “güzel” diyoruz ve kimya ona göre fokurduyor.
Bir deri bu oysa.
İşte o kimya ki, hayata anlam katıyor.
O anlam ki, varoluşu biçimlendiriyor.
İyi de, bu mu varoluşumuzum anlamı?
Gergin deri…!
Pöh…!
Farkında mısın, bedenin maddesi bizi nasıl da yönetiyor?
Kimya nasıl da kendi iktidar alanına sıkıştırıp, esir etmiş benliği.
Senin kim olduğuna da, nereye gideceğine de beden karar veriyor.
İki parmak, bak çok değil, sadece iki parmak dışarı çıksak o bedenden.
O kimyaya iki parmak dışarıdan baksak.
O “haz” dediğimiz, belleğin kimyasal şelalesine iki parmak mesafe koysak.
Ve sadece iki parmak, bedenimizin ötesinde bir bütünün varlığı olduğumuzu düşünsek.
Uçsuz bucaksız bir zenginliğin bir parçası olduğumuzu idrak etsek.
Ve gerçek özgürlüğü toplanarak değil, bırakılarak elde edebileceğimizi anlasak.
Sizce biz nasıl bir şey oluruz?
Buruşuk deri…!
Sanki insan davuldan öte bir şeydir.