NESLİ TÜKENMEYE BAŞLAYAN KİŞİLİK ÖZELLİĞİMİZ “VİCDAN”
Vicdan, kişinin kendi niyeti veya davranışları hakkında kendi ahlaki değerlerini temel alarak yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtiği bir kişilik özelliğidir der genel tanımı. Bazıları kurumsal tanımlara, kamusal adlandırmalara, dini kavramlara sokmaya çalışsa da bence bireysel bir özelliktir.
Geçmişte bir çok felsefi konuya girmiş, mistik tanımlamalarda da bolca yer almıştır. Ataol Behramoğlu köşesinde “benim anladığım akıl, sağduyu, adalet ve merhamet (acıma) duygularının toplamı olduğudur” demiş. Bana göre insanların diğer kişilere ya da olaylara bakışlarında ve dahil oluşlarındaki, olması ve kullanılması gereken kontrol mekanizmasıdır. Doğuştandır ama gelişimi kişinin karakter gelişimi ve bilgiye hakimiyeti, çevre etkileşimi gibi şeylerden ya yoğun biçimde kullanılır ya da yok olur. Ben kimsenin vicdansız bir şekilde dünyaya geldiğine inanmıyorum, ama yaşamda vicdansızlaşabildiklerini hep gördüm, yaşamımın sonuna kadar da göreceğim maalesef ve bu sayı süratli bir ivmeyle artacak gibi.
Vicdan bir kontrol mekanizmasıdır insan hayatında dedim ya, yani iyi ve kötüyü, doğruyu ve yanlışı ayırt etmesi gerekendir. Ama iyi ve kötü, doğru ve yanlış görecelimidir? Bana göre artık öyle.. Halbuki geçmişte genel ahlak kuralları geçerli idi, yasaklar belliydi, merhamet güçlüydü, vicdan en güzel hesap yeriydi. Kişiye göre yorumlar artık çoklu değişkenlik göstermede. Yoksa bu dünya bu kadar karmaşık ve kargaşalı bir yer haline gelirmiydi? Herkes iyiyi ve kötüyü kendi yarar ve getirilerine göre yorumluyor. Yorumlayanın statüsü ne kadar yüksekse ve inanışlarını ne kadar çok insana dikte edebiliyorsa, ne kadar çok kişiyi kontrol edebiliyorlarsa, onların doğruları ile yanlışları bunun paralelinde çoğalıyor. Sonuçta herkes birilerine bağlı ya da bağımlı yaşıyorhaliyle hayatı idame kuralları dahilinde. (çalışan ya da çalışmayan fark etmiyor, ayrım yok)Olmayanlar zincirin dışında kalıyor ve hayatları olması gerektiği gibi değil, oldurulduğu gibi şartlandırılarak devam edebiliyor. Bu da onları mutsuz ve bezgin insanlar grubuna dahil ediyor, ardından sağlık başta olmak üzere tüm hayati değerlerini kaybediyorlar.Ve bu devamlılık gösterdiğinde tüm düzenin ivediliği ve düzenliliği riske giriyor.
Freud’un oluşturduğu psikanaliz kuramına göre ruhsal yapının oluşumunda üç önemli bölüm yer alır. Bunlaralt benlik, ego yani benlik ve süperego yani üst benliktir.Bunlar zihnin işletme sistemi olarak görülebilirler. Üçü de birbiriyleiçgüdüsel olarak direk ilişki içersindedir. Onları sürekli doyurmak gerekir, haz açlığındadırlar. Ego hazları ve içgüdüleri ayırmaya başlar, ait olan ve olmayanları ayrıştırmaya başlar. İçten gelen dürtü ve doyum açlığıyla hakimiyetini ilanı sever. Benlik altbenlik ve üstbenlik arasında köprü vazifesi görmeyi sever. Görev zamanı üst benliğe geçtiğinde, kararlarını ve hizalamalarını iyi-kötü, doğru-yanlış gibi kavramlara göre yapmaya başlar. Ruhsal yapımızın düzenleyici, dizginleyici, yargılayıcı, suçlayıcı ve cezalandırıcı kavramıdırüst benlik. Yani vicdan ile eşanlamlıdır, görev dağılımı aynıdır, eştir. Suçluluk duygusunu oluşturan, sonuç olarak ortaya çıkartıp yargılama yapan işte bu üst benliktir, yani eşdeğeri olan vicdandır sonda.
Friedrich Nietzsche’ye göre vicdan, borçlanma ahlakına bağlı olarak gelişmiş, “söz verebilen bir hayvan yetiştirme” amacıyla icat edilmiş bir kavramdır. Bu da bir nevi terbiyedir bana göre, dinlerin de aslında yine bana göre birer terbiye olduğu gibi.
Felsefede metafizik anlayış, vicdanın doğuştan var olduğunu iddia eder, seküler yaşam ise insanın içinde bulunduğu toplumsal kural ve koşullarla belirlenmiş görgü ve bilgilerin sonucunda meydana geldiğini varsayar. Malum, sekülarizm dünyacılık olarak da tanımlanır, kendini dünyadaki hayata odaklar ve tüm din, ahiret vs gibi konulardan kendini soyutlar. Bazıları bunu laiklik olarak da tanımlasa da kanımca seküler yaşam içinde, o da dahil olmak üzere bir sürü kavram taşır. Bazıları vicdanı dine bağlamaya çalışır ki, yine kanımca direk bir bağlantısı yok. Dindar kişi vicdanlı kişi demek değildir ki çağlar boyu bunun nice örneği yaşanmıştır. Burada bu konuya fazla girmek istemiyorum, çünkü bu konu maalesef hala çok hassas ve her alanda tartışmaya ya da yorum açık bir konu değil. Ben deistim, vicdanım hür ve güçlüdür. Sadece bu kadarını buraya ilave etmek istiyorum.
İnsanlar farkında değiller mi ki, vicdan gibi bir şahit varken kim kimi kandırabilir? İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır. En mükemmel adalet ise dejenere edilmezse eğer, ilk doğuş anındaki gibi korunabildiği müddetçe vicdandır. Korumayanların en büyük ihanetleri aslında kendilerinedir, vicdanlarına müstakil ihanet ettiklerini zannederlerken. Gün gelir aklınız ile vicdanınız arasında karar ikileminde kalabilirsiniz, insanlığa değer veriyorsanız daima vicdanınız tarafında yer alın çünkü akıl çıkar tarafında çalım atabilir tereddütünüze… Son senelerde bana en önemli öğreti, kalp herkeste olsa da, vicdan sahibi olmak herkese nasip olmuyor. Bunu söylerlerdi de yaşamadan, fazlasıyla deneyimlemeden insanın içine bu denli kazınmıyor. Meğer çıkarlar yüksek sesle konuşmaya başlayınca, egolar şarkılarını bağıra bağıra söylemeye başladıklarında, vicdanlar sus pus olurlarmış. Aynaya baksalar da, fiziksel olmayan bu çirkinlik onlara gözükmüyor. İnsanlar fiziklerine harcadıkları kadar dikkat ve özeni keşke içlerine de harcasalar. Ya da bugünün teknolojisi fizikleri değiştirebilmek, düzeltebilmek için yaptıkları uygulamalardan bir tane de vicdanlara ve yüreklere photoshop gibi müdahale edebilecek bir uygulama yazabilseler, hayali bile güzel ama bir o kadar da aldatıcı. Nasıl maskeler ve makyajlar çıkınca gerçekler acı bir şekilde gözler önüne seriliyorsa, bu da aynı sonu paylaşırdı ve paylaşıyor da aslında! Hatta bu okul yıllarının başlarından itibaren keşke ders olarak okutulabilse, başlı başına bir ders olarak hem de. En büyük nimet vücut sağlığı derler ya, bence aynı zamanda vicdan rahatlığı, sayesinde yastığa başımızı gönül rahatlığıyla koyabilmek.
Yazımın sonunda hepinize, hepimize “vicdanı hür, irfanı hür” günler ve insanlar diliyorum. Sağlıkla ve sevgiyle kalın, merhametinizi dinç tutun, iyi niyeti paylaşın, büyütün… Yine ben, benden, bence, sizlere idi satırlarım…