felsefe taşı

Ruhuma Yolculuk – Beşinci Hafta

Ruhuma Yolculuk – Beşinci Hafta
Kasım 23
12:36 2021

36. Günden selam dostlar. Bugün Şavşat’ta kuzenlerimin yanında dinleniyorum. İlk kez tanıştığım için (ne ayıp di mi?) arayı kapatma gayreti içinde sohbet ediyoruz. Hakli olarak bırakmıyorlar, ben de bırakmak istemiyorum zaten. Dolayısıyla 1,2 gün buradayım. Anne babası dedemin ata topraklarına bir rota yaptım. Yarın planım Gürcistan Ahıska’ya günübirlik gidip dönmek (300 küsur km) ve yol üstünde dedemin doğduğu köyü Ardahan Sulakyurt köyünü ziyaret etmek.
Sonraki gün yine dinlenme ve devam…
Vagabond’da bi kendine gelsin. Geride bıraktığımız 35 günde 7.936 km yol kat etmişiz. Önümüzde daha da yolumuz var.

37. Gün (31. Aktif Sürüş Günü)
Merhaba dostlar.
Şavşat Ciritdüzü Köyünde kuzenim sevgili Eribe ve eşi Halit Oral’ın misafiri olarak kalmaya devam ediyorum. Halit ağbeyin kızkardeşi Hamide Atabek ve eşi Cengiz ağbey de buradalar. Evlerinde tatilat olduğu için hep birlikteyiz. Aman allahım ne şımartıyaorlar beni anlatamam. Bir elim yağda, bir elim balda’nın tam tarifini yaşıyorum.
Bugünü Ata izlerini sürmeye ayırdım. Ve rotamı Ahıska (Gürcistan)’ya gitmeye göre hazırladım ve sabah erkenden marşa bastım. Önce Şavşat üzerinden Ardahan düzlüğüne yine muhteşem bir yoldan tırmandım. Bu kısa tırmanışta hava 25 derece ile başladı ve 16 dereceye düştü. Ardahan’dan sonra Türkgözü sınır kapısına giden yol yine dağlık, ormanlık bol virajlı bir hale evrilmeye beşledı. 2550 mt’lik Ilgar Dağı geçidinin yakınında gürül gürül suyu akan bir çeşme var. Tüm sularımı tazeledim. Pet şişelerim anında soğuk sudan buharlandı. Lezzdette harika. Oradan döne döne ormanlar içinden Posof’ iniyor. Posof görülmesi gereken yamaçta kurulu hoş bir kasaba. Posoftan bir kaç km. sonra Türkgözü sınır kapısına vardım. Hedefim Ahıska’dan 19 km. uzaktayım. Gümrük memuru arkadaşla sohbete koyuldum. Ne dese beğenirsiniz? “Abi Gürcistan pandemiden dolayı Sarp hariç diğer kapılarından araç ve yolcu girişini yasakladı. Sadece TIR’lara serbest” haydaaa… 19 km kala bana yine gerisin geriye dönmek kaldı. Dedemin Annesi Asiye ninenin memleketi toprakları görmek başka bir bahara kaldı. Sınırın hemen yanında İstanbul’dan memleketi Posof’a geri dönerek ‘Kızıl Elma’ adında küçük hoş bir mekan açmış olan Volkan Bozkır’la sohbet ettik ve birşeyler atıştırdım. Volkan kardeş sağolsun teselli için “buralarda Ahıska sayılır abi” diyerek gönlümü rahatlattı :)))
Aynı güzellikteki yolu geri dönerek Ardahan’ı 5 km geçince anne babam dedeim doğduğu köye bugünkü adı Sulakyurt olan Sarzeb’e gittim. Annemin amca çocukları Cengiz ve Erdal Arayan, Hürriyet Kocaman’la tanıştım. Anılar hikayelerle dolu bir sohbet sanırım hepimize iyi geldi. Cengiz’in oğlu Zafer’in eşi ve tatlı çocuklarını gördüm. Kardeşi Doğan çalıştığı için maalesef tanışamadım.
Ardından dedemin doğduğu eve gittim. 1982 yılında kaybettiğim dedemin çocukken koşturduğu bahçe ve yaşadığı evi görmek hoş bir deneğımdi. Yine orada evleri olan ancak İstanbul ve Aydın’da yaşayan Zakir, Cevdet ve Cemil Arayan’la da tanıştım. Ve saat geceye kalmamak için Cengiz’in tüm kal ısrarlarına rağmen yine geleceğime söz vererek Ciritdüzü’ne doğru yola koyuldum. Güneş batımı ile indim tepelerden Şavşat’a doğru.
Şavşat girişinde navigasyonu kontrol için durduğumda 3 motosikletli arkadaş durdu yanımda. Yine Karma iş başında :))) Artvin Motosiklet Spor Kulübü Başkanı Hüseyin İnce, Anıl ve Aykan Yenigün. Kısa ama hoş bir sohbet, karşılıklı telefonları almaca ve nihayetinde sonraki gün Ardahan’da buluşmak üzere sözleştik ve yollarımıza devam ettik.
Evinde misafir olduğum kuzenim Edibe bir vesile ile Ünye’deydi. Bu akşam gelecekti. Geldi ve kucaklaştık. Detayları sonraki güne bırakıyorum.
İstatistik: Mesafe 299 km / 5 saat 10 dk. Aktif sürüş / 10 saat 32 dk. Yol süresi / en yüksek rakım 2679 mt / en düşük rakım 1048 mt. / haca sıcaklığı 25-16-28-14-26 dereceler arasında değişken)
Yarın görüşmek üzere kendinize iyi bakın…

38. Gün (Sürüş yok)
Bu sabah kuzenim Eribe Oral’ın özenle hazırladığı kahvaltıyı geniş aile formatında kakara kikiriyle yedik. Kahve faslından sonra diğer kuzenim Hamide ve eşi Cengiz Atabek’in restore etmeye çalıştıkları evlerini gezip ardından Cevizli Köyüne kilise harabesini görmeye gittik. Tarihi 900’lü yılların başına denk gelen kilise maalesef 1940’lı yıllarda cahil zihniyetle dinamitlenmiş ve bir diğer klasik olan gömü aramalarının kurbanı olmuş.
İşte bugün gizli hazinelerle dolu Şavşat’ta bu kiliseyi gezdim. Şavşat’tan yola çıkıp şunu söyleyebilirim ki Karadenizde google map ile kısa bir gezinti bile yapsanız; gölleri, yaylaları, arkeolojik yerleri, köyleri vs. gezmeye sanırım her bir bölge için en az 15’er gün ayırmak bile yetmeyebilir. Üstelik görünen o ki hiç düz yol yok. Viraj dolu, yukarı tırman, aşağıya in yollar :)))
Neyse yarın rotam; Karagöl / Balıklı Göl / Arşiyan Yaylası / Artvin / Borçka Karagöl Milli Parkı :))) Bu akşam ev yapımı mantı ve sanırım yarın da muhteşem yollar bekliyor beni.

39. Gün (32. Aktif Sürüş Günü)
İstatistikler: Mesafe 300 km / Sürüş süresi 5 saat 46 dk. / Yol süresi 10 saat 15 dk. / En yüksek rakım 3756 mt. / En düşük rakım 1186 mt. / Hava 27 – 35 derece, Güneşli – Parçalı Bulutlu – Sağanak yağışlı / En’ler; Karadenizin Türkiye sınırları içerisinde kalan en doğu noktası. / Bu turun son sınır kapısi ziyareti.
Selam dostlar,
Bu sabah zor bir vedayla saat 10.30 gibi yola çıktım. Şavşat – Artvin yolu çok ama çok eğlenceli idi. Tam döne döne Bağdat bulunur misali Çoruh nehri bir solumda bir sağımda onun yılankavi akışına uyan yolda virajları ala ala ilerledim. Tabi zırt pırt ta fotoğraf çekmek için durarak. Nihayet Artvin’e yaklaşınca tırmanma başladı. Epey tırmandıktan sonra aynı şekildel Çoruh seviyesine kadar tekrar inişi yaptım ve İki gün önce sözleştiğimiz gibi Artvin Motosiklet Spor Kulübü Başkanı Hüseyin İnce kardeşimi aradım. Bu sefer tarif ettiği buluşma noktası için Artvin’in şehir merkezine tırmanmaya başladım. Gerçekten ilginç bir şehir. Hiç düzlüğü yok. Haritasını fotolar arasına koydum. Yukarıda Hüseyin ve Anıl kardeşlerimle buluştuk. Dünyanın en büyük Atatürk heykeline tırmandık motorlarla. Gerçekten heyecan verici bir deneğim oldu bana. Ardından ikramları eşliğinde güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Hüseyin kardeşim ve yönetim ekibi kolları iyi sıvamışlar. Artvin’de artan kurye sayısının gereği onların güvenlikleri için bu gün benden hemen önce Emniyet Müdürlüğünde toplantıdalarmış. Bravo kardeşlerime. Güzel gelişmelere imza atacaklar. Yolları açık olsun. Son olarak sticker seramonisinide yaptıktan sonra vedalaştık.
Gün iyice ilerlediğinden Borçka Karagöl’e gitmekten vazgeçip direk Sarp1a sürdüm. Artvinden sonra önce Hopa’ya kadar sonrada Hopa Sarp arası tam bir tünel cennetti. Tünel, virajlar, tünel virajlar derken Sarp’a vardım. Aşıya rağmen korona testi istiyorlarmış. Öyle bir vakit kaybı yaşamak istemediğimden Beni Batum’a davet eden dostum Murat Yumak’tan affımı istedim. Bakü’de bir başka zamana kaldı. O halde Of’a sürebilirdim. Öyle de yaptım. Rize’de fena sağanak yağmura yakalandım. Şimdiye kadarki Karadeniz tecrübem yağmur kısa yağar diyordu ancak bu sefer öyle olmadı. Olmayınca da epey ıslandım. Şeker miyim eriyeyim dedim ve devam ettim yola. Akşam 20.30 gibi Of’taydım. Otele yerleştim. Yemek işini hallettim.
Of’u merkez karargah ilen ettim 2-3 günlüğüne. Yarın Zigana geçidine çıkıp tekrar döneceğim. Ertesi günde Soğanlık Geçidi – Derebaşı virajlarının heyecanını deneyimleyeceğim.
O halde; “yarın akşama kadar iyilikle kalın”

40. Gün (33. Aktif Sürüş Günü)
İstatistikler: Toplam mesafe 228 km / Aktif sürüş süresi 5 saat 4 dk. / Toplam sürüş 9 saat 9 dk / En yüksek rakım 1809 mt / En düşük rakım -41 mt / Hava Yağmur, Sis ve aşırı rutubet
Dostlar merhaba,
Bugün ilkokul yıllarından beri hep duyduğumuz Zigana geçidini görmeye gittim. Hava yağışlı olduğundan yağmurlukları baştan giydim (ve bütün gün üstümde kaldılar :)) ). Trabzon’a yaklaştığımda navigasyon daha iyi bir yol var dedi ve macera başladı. İyi yol dediğinin hatırı sayılır kısmı bu yağmurda rampa yukarı mıcırlı inşa halinde yoldu. Arabalar yavaş gidince ben de rampada sık sık yavaşlayarak zorlu tırmanışlar yapmak zorunda kaldım. Neyseki gerisi dar ama asfalt köy yoluydu. Epey gittikten sonra Gümüşhane yoluna bağlandım ve tırmana tırmana Zigana tüneline, tünelin çıkışında da tepeye ulaştım. Fotoğraf çektim ve birkaç bardak çay içip Hamsiköy’e gitmek üzere tekrar tünele daldım.
Zigana tünelinden Trabzon istikametine giderken 3-4 km sonra Hamsiköy’e yol ayrılıyor. Dar ancak asfalt, yeşilden söz etmeye sanırım gerek yok, tatlı virajlı bir köy yolunda 9 km sürdükten sonra köye varılıyor. Bilmeyen birine uzaktan gösterseniz İsviçre der. Bakımlı, bol bol restaurantları olan, tabelalara kadar yansıyan Arap istilası dışında keyifli, sütlacı ile meşhur bir köy. 2 kase tereyağlı ve bol cevizli sütlacı gömdüm tabi :)) Sonra navigasyonu Maçka’nın az altına kadar köy yollarından gidecek şekilde ayarlayıp artık şiddeti bitmiş olan hafif çise yağmurda yolların ve muazzam manzaranın tadını çıkarta çıkarta aşağıya indim. Karadeniz’de dağların hakkını vereyim deseniz herhalde birkaç ay yetmez. Gerçekten büyüleyici…
Trabzon’a inince Ömer Faruk Demir kardeşimle tanışmak için Moto Garaj’da buluşmaya sözleştik. Böylece ilk fırsatta tanışmak istediğim mekanın sahibi İlhan Öksüz kardeşimle de tanışma fırsatını yakalayarak bir taşla iki kuşu vurmuş oldum derken mekana geldiğimde daha önce Ani Harabelerinde karşılaştığım motosikletli gruptan Ünsal Karaçomak’ı orada otururken buldum :)))) Keyifli bir sohbetle akşamın 7’sini bulduk. Aklınızda olsun, Trabzon ve çevresinde motosikletinizle ilgili bir sorun yaşarsanız Moto Garaj – İlhan Öksüz tam anlamıyla güvenebileceğiniz bir adres (not etmek isterseniz instagram adresi aşağıda yazılı, diğer bilgilere benden ulaşabilirsiniz).
Trabzon’dan Of’a parçalı bulutlu ama gündüz kadar kabus nem olmayan bir havada sürdüm, yemek işini halledip otel odama çekildim.
Yarınki rota “Derebaşı Virajları” Bir aksilik olmazsa Artvin Motosiklet Spor Kulübünden Anıl Yenigün kardeşim birlikte sürmek için gelecek. Gelemezse ben tek gideceğim. Sürüşüm vakitli biterse Giresun’a iki teker sevdalısı İsmail Kılıç’ın misafiri olmaya gideceğim :))
Yarın akşama görüşmek üzere, iyilikle kalın…

41. Gün (34. Sürüş Günü) 15.07.’21
İstatistik: Mesafe 396 km / Sürüş süresi 6 saat 30 dk. / Yol süresi 11 saat 10 dk. / En yüksek rakım 2427 m / En düşük rakım 3m / Hava; 27 – 13 – 24 – 16 – 30 dereceler arasında yer yer sisli.
Merhaba dostlar.
Sabah otelden eşyalarımı toplayarak ayrıldım. Artvin Motosiklet Spor Kulübünden Anıl Yenigün kardeşim gece ciddi yağmur yağınca gelemedi. Derebaşı virajlarına yalnız gitmek kaldı geriye. Uzungöl yolundan yukarı doğru sürmeye başladım Çamlibel’de ana yoldan ayrıldım ve Çamlıbel’den sonrada Karaçam istikametinde yoldan ayrılarak devam ettim yola. Yol çok ama çok dar, bir yanı uçurum, birbirini takip eden virajlarla dolu asfalt bir yol. Sunduğu manzaraları zaten kelimeler anlatamaz. Karaçam’dan hemen sonra Hidroelektrik Santralinin güvenlik kulübesi var. Oradan itibaren yol toprak. Orada görevli Uğur Sivas çay ikram etti. Güvenlik amaçlı telefonlarımızı verdik karşılıklı ve düştüm yola. Bir kilometre var yok Derebaşı dinlenme tesisleri Turgut Yanık’ın binası görünüyor. Bu demektir ki tırmanacağım yere geldim.
Akşam fena yağmur yağmış bölgeye. Turgut’un mekanına 200 – 300 m. kalmıştı ki bir şelale alt tahliye kanalı tıkandığı için yolu bozarak zorlaştırmış, zorlaştırmış. O noktada Vagabond’u durmak zorunda kalarak devirdim. Kaldırmak ne mümkün. Yükümle beraber en az 320 kg. Turgut kardeşime el salladım. Sağ olsun geldi. Birlikte kaldırdık ve mekana geçtik. Sise az yakalanmak için iki çaylık sohbet ettik motosikletli maceracıların uğrak yeri o güzel mekanda. Ali Kettup kardeşim senin de kulaklarını çınlattık.
Sticker seramonisi sonrasında “haydi bakalım” diyerek başladım tırmanmaya. Yağmur yola irili ufaklı epey taş düşürmüş. İki virajı taşlar yüzünden durarak dönmek zorunda kaldım. Sonrasında bol bol gaz açarak motosikleti toparlamaca ile ve yer yer ard arda gelen derin çukurlarda hoplaya zıplaya, virajları saya saya çıktım zirveye. Yarı yoldayken Moto Garaj İlhan Öksüz’ün dün aradığı Levent Günher aradı. “Abi buluşalım birlikte çıkalım” dedi. Yolu neredeyse bitirmek üzere olduğumu öğrenince ihtiyaç olursa araşırız diyerek vedalaştık. İki teker sevdalısı Levent karde Uzungöl’de yamaç paraşütü yaptırıyor. İhtiyaç olursa bilgileri bende :))
Taa evdeyken ve rota planlarımı hazırlarken bugünün rotası endişe uyandırmıştı bende. İşte o tedirgin günü de arkada bıraktım. Gerçi benim planlamam yukarıdan aşağıya inmekti. Ancak planı spontan değiştirdim ve yukarı istikamete çevirdim. İnmek belki daha kolay olabilirdi yükten dolayı. Kim bilir…
Derebaşı virajları Çarlık zamanında Rus’ların el işçiliği ile yaptığı bir yol. RadBull bu yolu dünyanın en tehlikeli yolu ilan etmiş. Dolayısıyla Enduro motosiklet tutkunlarının bir nevi kutsal mekanı diyebiliriz. Eee Hacı oldum sayıyorum kendimi :)))
Bir müddet daha toprakta sürdükten sonra asfalt yola ulaştım. Soğanlık geçidi tabelasına sticker’imi yapıştırıp yola devam ettim. Bayburt’a giden yolun nefis virajlarını dönerek aşağıya inerken tırmanan iki motosikletli gezgine denk geldim. Durduk sohbet etmeye başladık. İki Fransız, iki KTM. Wilfried ve Guilaume Derebaşı virajlarına, oradan’da Of’a gideceklermiş. Sonrada kıyı kıyı İstanbul ve oradan da Fransa’ya. Yolları açık olsun. Bayburt çıkışında Araklı yoluna saptım. İleride görünen sisli tepelere bakarak, “sanırım bu tepelere çıkacağım” diye geçirdim aklımdan. Nitekim öyle de oldu. Bayburt’un boz tepeleri önce yavaş yavaş yeşermeye başladı sonra o tepelere ulaşınca orman, zirve, uçurum, viraj, viraj tekrar Karadeniz coğrafyası hoş geldin dedi. Aynını Ardahan’dan Şavşat’a giderken de yaşamıştım. Bu Karadeniz deli, ama çok deli bir mekan… Dilerim yakın gelecekte buralardaki dostların rehberliğinde bol bol dağlarda sürme şansını bulurum.
Araklı’dan son durağım Giresun’a sürdüm sahilden. Bu sefer yağmursuz berrak bir havada batıya doğru sürdüğümden denizde parlayan güneş ışıklarının şöleninde vardım Giresun’a.
Günlerdir haberleştiğimiz İsmail Kılıç kardeşim karşıladı beni. Sıkı iki tekerci Eşref Kanak da eşlik etti bize. Akşam İsmail’in köy evinde misafir oldum. Üçümüz hafif demli keyifli bir sohbete oturunca gecenin 3’ünü bulmuşuz. İşte bu yüzden yazım sabaha kaldı.
Bugün öğle saatlerinde Akçaabat’tan Avni Ortay kardeşim Samsun’a gitmek üzere gelecek. Sanırım bir müddet beraber süreriz. Benim yolum Ünye’ye. Bir iki gün akrabalarımla kaynaşacağım. İnsanın, daha önce hiç görmediği akrabalarını bulup tanışması(!) kaynaşması çok ilginç bir ruh hali oluşturuyor. Bunu Ardahan Sulakyurt köyünde ve Şavşat Ciritdüzü köyünde yaşamıştım. Sanki dün de berabermişiz gibi. Şimdi üçüncü mutlu olacağım Ünye’deki akrabalarıma doğru döndüreceğim tekeri.
Yarın (bu) akşam görüşmek üzere hoşçakalın…

42. Gün (33. Aktif Sürüş Günü) 16.07.’21
İstatistik: Mesafe 160 km / Sürüş süresi 3 saat 23 dk. / Yol süresi 7 saat 56 dk. / En yüksek rakım 565 m. / En düşük rakım -19m. / Hava; parçalı bulutlu, yüksek nem oranlı 23 – 30 derece arası
Selam dostlar. Dün bahsettiğim gibi sevgili İsmail Kılıç kardeşimin köy evinde misafirdim akşam. Deliksiz bir uykudan sonra sabah erken kalkıp yazı işimi tamamladım. Ardından akşam da birlikte olduğumuz Eşref Karnak’ta geldi ve epeydir haberleştiğimiz Trabzon’dan Samsun’a gitmek için yola çıkan Avni Ortay’la buluşmak üzere sözleştiğimiz Giresun kalesine sürdük. Avni kardeşimiz Adrasan Lazona Camping Kadir!in çocukluk arkadaşı, dağcı ve motosiklet tutkunu genç bir kardeşimiz. Güzel kızı Eylül’ü Samsun’a götürdüğü için arabayla gelmişti. Güzel bir sohbetten sonra Avni ve Eylül yola çıktılar. Eşref kardeşimde ayrıldı ve İsmail bana Ordu’ya kadar eşlik etti. Sabah yolluklarımı çantama koymuştu. Sonrasında bir kitap hediye etti. Teşekkür ederim İsmail kardeşim, kardeşlerim. Güzel Giresun anılarıyla ayrıldım trafiği hariç sevdiğim Giresun’dan :))
Ordu!nun içinden geçtim. Aydınlık görüntüsü çok etkileyiciydi Ordu’nun. Oradan eski yolun virajlarının tadını çıkarta çıkarta ve tekerlerimin lastik yanaklarını az kararta kararta sürdüm Fatsa’ya doğru. Perşembe’den sonra Yason Kilisesi çok kalabalıktı. Görmeden devam ettim. Bolaman fenerinin önünde bir mola verdim ve Fatsa, Ünye derken Terme ilçesine bağlı Sakarlı mevkiindeki akrabalarım Haznedaroğlu’ların evine geldim. Aynen Şavşat’ta olduğu gibi burada da çok sıcak kucaklaştık. İlk defa görüşüyor olmamıza rağmen sanki dün de buradaymışım gibiydi.
Evleri denize sıfır. Karadeniz’de kulaç atarak yorgunluğu giderdim ve dalga sesi eşliğinde yediğimiz balıkla akşam yemeği ile sofrada gece 2’yi bulmuşuz. Deliksiz bir uykudan sonra yazım yine sabaha kaldı. Yüzümü denizde yıkadım. Valla bırakmıyorlar. Sanırım 2 gün daha buradayım. Biraz çevreyi dolaşacağım, biraz deniz kabuğu toplamaca ve bol sohbet.
Teşekkürler Sevim Hala, Osman enişte, Perihan ve Hülya (Lili) :)))
Yarın’a (bugün) kadar iyilikle kalın…

43. Gün (Sürüş yok) 17.07.’21 (dün)
Ünye – Terme arasında olan Sakarlı’da aslen Artvin – Şavşat’lı olan akrabalarım Haznedarolu’larda misafirim. Deniz kıyısındaki şirin evlerinde sabah ve akşamları Karadeniz’in ferahlatan sularına teslim olarak dinleniyorum. Sanırım arifeyi de burada geçirip bayram günü yola devam edeceğim. Sevim Halam, kızı Hülya ve gelini Perihan’la hem birbirimizi tanıyoruz hem de anıları kah gülerek, kah üzülerek canlandırıyoruz. Adaşım Osman dayı ayakta ama yaşa dayalı demanstan dolayı pamuklar üstünde tutuluyor.
Sanırım 16-17’li yaşlarımdayken Sevim Halanın oğlu Arif Oktay Haznedaroğlu eğitimi için İstanbul’a gelmiş ve bizde kalmıştı. Benden iki yaş büyüktü ve ben ve kardeşime örnek olmuş 80 ihtilali öncesinde daha temkinli bir delikanlılık dönemi yaşamamıza vesile olmuştu. Seneler sonra elim bir trafik kazasında kaybettik Arif’i. Şimdi İstanbul’a dönünce oğullarıyla tanışacağım. Ruhun Şad olsun güzel insan…
Hülya bena Bolaman ve Ünye’yi gezdirdi. Eski konaklar, bakırcılar, dar eski sokaklarıyla güzel ve modern bir ilçe Ünye. Ha bir de ilçenin bütün sahil bandında denize giriliyor. Su sporları, kum voleybolu ne ararsanız var. 43 günlük yolculuğumda ilk kez arabayla klima ferahlığında seyahat ettim. Diğerinden şikayetçi miyim? “Zinhar” :))))
Hem dinleniyorum hem de annemin babası dedem’in ailesi ile kaynaşıyorum. İnsan daha ne ister. Çok güzel geçiyor. Jhonattan Livingston’un dediği gibi, sanki; “zaman ve mesafeyle sınırlı olmayanı yaşıyoruz”
Ardahan Sulakyurt (Sarzep), Şavşat Ciritdüzü köyü şimdide Ünye. Buralarda yaşayan akrabalarım çok samimi ve içten kucakladılar beni. Tabi ben de onları. Bu yolun belki de en kıymetli taraflarından biri oldu bu yaşadıklarım.
Hep iyi olun e mi? :)))
Karadeniz bandı da bayramdan nasibini alıyor. Yollar fena kalabalık. Onun için 2 gün daha buralardayım :))))
Yarın (bugün) görüşmek üzere esen kalın dostlar.

46. Günden merhaba. 5 gün dinlenme iyi gekdi. Yarın yollar bekler….

1.161 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • D vitamini eksikliğine dikkat!D vitamini eksikliğine dikkat! Geçen hafta bir sohbette doktor arkadaşım söyledi "son yıllarda D vitamini eksikliği çok yaygın. Sen de bi baktır". Baktırdım ve gerçekten de eksik çıktı. D vitaminini genelde kemik […]
  • Kapitalist Dünyada Çocuk OlmakKapitalist Dünyada Çocuk Olmak Ben çocukken, yuvarlak bir topum vardı, dünya şeklinde, üzerinde dünya haritası olan. 3 katlı apartman dairemizin bahçesinde, çiçeklerin ortasında üst kat komşumuzun kızıyla, o topun git […]
  • EmpatiEmpati Empati… Sanırım, son zamanlarda en çok prim yapan kelimelerden biri bu… Eh, hakkını yememek lazım, evet “cafcaflı” bir kelime”… Telaffuzu da melodik, ağza güzel […]
  • ASANSÖRDEKİ KADINASANSÖRDEKİ KADIN Küllükte bitmiş sigaralar, Masada boş şişeler Nemli duvarlarda eski anılar Evin önünde bir kevaşe Kendini jiletle doğruyor ve Olabildiğince hayata küfrediyordu. Bir ipin […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Kasım 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  

Arşivler