Son Okuduklarım – 4
Son okuduklarım,
Bekir Ağırdır ” Hikayesini arayan gelecek” ( 384 sayfa )
Kitaptan alıntılar,
– Bu karmaşıklığa ve belirsizliğe gösterilen tepkinin birbiriyle ilişkili iki sonucu var. İlki, bireylerin ve toplumların lümpenleşmesi, fanatizm ve ayrımcılığın güçlenmesi. İkincisi ise insanların kimliklere sıkışmaları ,bu nedenle kutuplaşmaların derinleşmesi ,şoven tepkilerin ve hareketlerin yükselmesi. Bu iki tepki, popülist liderlerin ve siyasetin de başlıca besin kaynağını oluşturuyor.
– İnsanların kendilerine dair kararlara katılabilmelerinin önünde seçimler dışında başka bir imkanın olmadığı bir idare biçimi müşterek çözümler üretmeye yetmiyor. Temsili demokrasi ile katılımcı demokrasiye ulaşılamadığı gibi,onun oluşturduğu mekanizmalar seçilmiş otoriterlikleri yükseltiyor.
– Konda Barometresinin derlediği Şubat 2020 güncel verilerine göre Türkiye toplumunun %29 ‘ unun giderleri gelirlerinden yüksek. Bu insanlar ya borçlanarak ya aile içi dayanışma yollarına,geleneksel yöntemlere başvurarak ya da belediyelerin, devlet kurumlarının sosyal yardımlarına müracaat ederek hayatta kalmaya çalışıyor. Nüfusun yüzde 29’u aşağı yukarı 25 milyon kişi demektir.Bu kadar büyük bir nüfusun bu koşullarla yaşaması bir ülke için ciddi bir risk oluşturur. Nüfusun yüzde 55’inin ise geliri giderine neredeyse denk.Bu da çok daha büyük bir nüfusun, yalnızca hayatını sürdürmeye çalışarak yaşadığını gösterir.
– Bir ülkenin siyasetçilerinin , aydınlarının ve kanaat önderlerinin önemli bir kısmı için diğerleri, farklı kimlik, ihtiyaç,talep ve fikirler değil,can sıkıcı yaratıklardır. Can sıkıcı yaratıklarla ortak bir yaşam düşünülmez,onlar yok edilmeli, onlardan kurtulmaldır…..
– Bu gidişatın en somut örneklerinden birini son imar affında yaşadık.1950 yılından bu yana,tamamı seçim öncesi dönemlerde olmak üzere 14 kez imar affı çıkarıldı. 2018 yılında gene Türkiye 24 Haziran 2018 seçimlerine hazırlanırken İmar barışı adı altında bir düzenleme getirildi.Bu düzenleme imar planlarına aykırı kaçak yapılara yapı ruhsatı alma hakkı tanıyordu. Hükümet bu yolla başlatılan düzenlemeden yaklaşık 9 milyon yapının yaralanacağını bir gurur vesilesi olarak anlattı. Halbuki 9 milyona yakın yapının kurallara aykırı olarak inşa edilmiş olmasından utanmamız gerekirdi.
Evet kitaptaki alıntıları burada bitirirken son alıntının yaşamımıza verdiği acısının üzerinden daha 10 gün geçmedi maalesef . Belki o barış yasası olmasaydı,daha sıkı tedbirleri alsaydık tekbir diye bağıracağımıza tedbir diye bağırabilseydik…..
Moris Fransez ” Spinoza’nın Tao’su ” ( 361 sayfa )
Felsefe tarihinin okunulması en zor kitaplarından Ethica’yı yazan Spinoza’nın hayatı,çevresi,görüşlerini anlatarak Etik kitabının okunması için yol haritası çizen bir kitap.
Etik kitabının bir yardımcı kitabı gibi aslında bu kitap.
Etik kitabını anlatmaya başladığı yere kadar yaşamı,çevresi,etkiledikleri ve düşüncesinin ana temalarını çok rahat okudum ama Etiği anlatmaya, yol haritası vermeye başladığında yine çöktüm okuyup anlayamadım ki Ethica’yı da okuyamamıştım. Bu kitabı bir yardımcı kaynak gibi düşünürsek yol haritasına rağmen kayboldum.
Çünkü Etik Geometrik düzen üzerine kurulmuş ve yazılmış. Okul çağlarında belki de en zor geçtiğim ders Geometriydi.
Anım yapıyor,Aksiyom yazıyor, önerme koyuyor ve ilerliyor. Kitabın herhangi bir yerinden okumaya başlayamıyorsunuz çünkü önceki sayfalarda konuşan tanım, aksiyom ve önermeler gelişe gelişe başka aksiyom ve önermelerle ilerliyor.
Önsözden,
Batlı felsefecilerin felsefe yapmaya başlarken kendilerine sordukları ‘ Ne biliyorum? Bu bildiklerime ne kadar güvenebilirim ‘ gibi sorular iken ,Spinoza’yı düşünmeye sevk eden ‘ Acaba bu yaşamı kusursuz bir biçimde nasıl yaşarım ?, Acaba, öyle bir varoluş hali var mıdır ki ,onu elde ettiğimde,yaşamımı sürekli mutlu,dingin,akıllı bir biçimde sürdürebileyim ‘ gibi sorulardır.
Bu sorular birer Etik sorusudur ve Spinoza’ da bu nedenle,felsefesini sunduğu yaşamının yapıtına Etik adını verir.
İşte önsöz içindeki bu tanımdan yola çıkarak felsefesini ve Tanrı görüşünü ortaya koymuş bir felfeci Spinoza.
Tanrı görüşü derken şunları sormuş kendine ve çevresine,
– Kutsal kitaplarda karşılaştığımız Antropomorfik ( insan biçimli) Tanrı görüşü kabul edilebilir miydi ?
– İnsanlara has kusurları varmış gibi gösterilen ,kendi yarattıklarına kızabilen,onları yarattığına pişman olan bir Tanrı görüşü,Tanrı’ nın kusursuzluğu görüşü ile bağdaşır mıydı ?
– Felsefi olarak mucizeler yaratan yani doğanın akılına müdahale ederek onu değiştirmeye girişen bir Tanrı düşünüleblir miydi ? Spinoza’ya göre mucize kavramı,akla uygun düşmemekteydi . Doğa’nın gücü , Tanrı’nın gücünün dışında bir güç müydü ki Tanrı ona müdahale etsindi ? Tanrı’ nın mucize yapması,daha önce nasıl gelişeceğini belirlemiş olduğu bir olayda,fikir değiştirerek ‘ bu seferlik ‘ sonucu değiştirmeye karar vermesi anlamına gelirdi ki ,bu hem akla hem de Tanrı görüşüne aykırı düşerdi.
İşte daha okurken bunları sorgulamış, din adamlarını ,hocalarını ve kutsal kitapları irdelemiş kitaplar yazmış.
Sonuçta Spinoza, bütün şeylerin özlerinde bir tek ve aynı varlıktan ibaret olduklarını, içlerinde çalışan tek bir ve hep aynı,değişmez ilkenin onların varoluşlarını ve niteliklerini belirlediği ve yaşamı coşku ile yaşamanın sırrının bu gerçeğin anlaşılmasından ve ona sevgi ile bağlanılmasından geçtiğini söylemektedir.
Svetlana Aleksiyeviç ” Çernobil duası ” ( 460 sayfa )
1986’da meydana gelen tarihin en feci nükleer reaktör kazası Çernobil ve etkilenen çevredeki bireyler üzerine yazılmış bir kitap. Şu günlerde yaşadığımız büyük deprem felaketi ve kameralardaki görüntüler, tutulan mikrofonlardaki konuşmalar gibi yazar bu kitapta halktan, generale, parti yöneticilerinden itfaiye erlerine kadar onlarca insanın hikayelerini monolog biçiminde yazmış.
Kitaptan alıntılar,
Dünya üzerindeki en adil şey ölüm.Kimse parayla rüşvetle ondan kaçamadı henüz.Ve herkesi alıyor toprak : iyiyi de, zalimi de,günahkarı da . Bundan daha adaletli bir şey yok dünyada.
Okumak sağlıklıdır