Emzik Endikasyonu – Alkışlar – Üç Kere Kutsal “Like!”
Gel Hele Başa Dönelim Teyzemin Oğlu
(İki nakaratın kafa kafaya verdiği grotesk sentez ve nevroz)
Memlekette Bayram Sabahı:
“Örümcek Adam kostümüyle çocukları sevindirmek için İzmir’den yola çıkan Ayaz Koç, Örümcek Adam kostümüyle Hatay Kaptan Paşa Camisi’nde bayram namazı kılmaya kalkınca, güvenlik güçleri tarafından yaka paça dışarı atıldı.
Örümcek Adam’ın yakalanması sırasında hoca duayı kesip tekbir getirmeye başladı.”
Teyzemin oğlu, Örümcek Adam camide ağ mı örüyordu?
Tövbe de!
Belki de kutsalı güncelleyerek, mevcut ağa katkıda bulunacaktı.
Güncellemeyi boş ver teyzemin oğlu, gel biz en başa dönelim.
O baştaki kutsalların kutsalına, o en saf, en masum, en taze olana.
Sanki işler boka sarmamıştı da sanki daha kirlenmemiştik de sanki varoluş o anda pür-i pak idi de…
Ve o saflık anından, o kutsal zamandan ve kutsal mekândan doğup yeniden başlayalım.
Gel hele başa dönelim.
(Nakarat)
Zaten başı sonu olmayan bir ağın içinde dönüp duruyorsun; ağ seni sen de ağı, karşılıklı birbirinizi bozup bozup yapıyorsunuz, buna da yapıcı ustalık diyorsun teyzemin oğlu.
De git Allah aşkına dönülecek baş mı var?
Emzik Endikasyonu – Alkışlar – Üç Kere Kutsal “Like!”
(Nakarat)
Bıktım ama anlasana, bu sürekli kendi içinde kendine dolana dolana genişleyen yün yumağından, anlasana bir yere gitmiyor, yakalım diyorum yumağı, alev alev yakalım.
Elbet yeni bir düzen doğururuz bu kaostan.
Gel hele başa dönelim.
(Nakarat)
Baksana bir haline teyze oğlu, bildim bileli bu oyunu oynuyorsun. Bayramların onun için, ilahi paradigmaların onun için, belleğe depoladığın efsaneler onun için.
O en başa koyduğun saflık anını kutsal ilan edip, o anı yaşatacak ritüellerle kutsalın zamanına erişmeye can atıyor, cana kıyıyorsun. Mit ile bozduğunu rit ile düzeltmeye çalışıp, kendini oyalıyorsun, sonra da sıkılıp, yorulunca, “hadi oyunu değiştirelim”.
Emzik Endikasyonu – Alkışlar – Üç Kere Kutsal “Like!”
(Nakarat)
Ahh bir kere daha baştan başlasak var ya teyze oğlu, bir kere dönebilsek kutsal anamıza, yücelerin yücesi babamıza. Yuvamız olan ana vatana gidip, bir kez olsun yeni baştan doğabilsek temiz bir varoluş düzlemine. O zaman gör neler olacak?
Yorulduk işte bu kirlenmiş havuzdan teyze oğlu, gel diyorum yeniden doğalım, özgürleşme arzusu ile sıfırlansın şu kader.
Gel hele başa dönelim.
(Nakarat)
Bak şu haline teyzemin oğlu.
Tez – Anti Tez – Tez – Anti Tez – Tez – Anti Tez …
Sen sandığın şey
Hep sentez hep sentez.
Kendini arama oyununda, olmayanda erginmece.
Var olma arzusunun esiri olmuşsun, ölümü aşamıyorsun. Bilmediğin ve hiçbir şekilde bilemeyeceğin bir özlemin peşinde perişansın. “İçimde bir boşluk var, onu doldurmak istiyorum” diyorsun. Doğarak düştüğünü varsaydığın uçurumu, derin bir vadi gibi görüyor ve yere çakıldığın anda boşluğun dolacağını, o andan yeniden doğacağını arzuluyorsun.
Bile isteye içine girilen muhtaciyet rejiminde, bir baba icat edip, onu da ha babam de babam öldürüp; öldürdüğünde, muhtaç olunan anadan doğmak ve yine öldürülmek için baba olmak ve bu hal ve gidişten bıkıp yorulmak, yeniden başlamayı hayal ederek, yine aynı bağlaşma teranesini kurgulayıp aynı ağda aynı oyunu sahnelemek.
Bu büyük riyayı görmek lazım teyzemin oğlu. Ağlaşmadan ve bağlaşmadan bıkmadın mı?
Emzik Endikasyonu – Alkışlar – Üç Kere Kutsal “Like!”
(Nakarat)