Zaman
Yaşlı bir adama ölüm döşeğindeyken sorabilsek ” onaltı ay daha sağlıklı yaşamak istermisin?” diye…
Yanıt elbette ki “Evet.” olacaktır. “Bu zamanı asker ocağında geçireceksin.” desek, yanıtın değişeceğini sanmıyorum.
Şu anda asker ocağında olanların geçmesi için dua ettikleri, bir an önce bitsin dedikleri günler, aslında kendi ömürlerinden gidiyor…
Onlar “bir gün daha geçti, ohh…” derken aslında son günlerine bir gün daha yaklaşmış oluyorlar.
Bunu güneydoğu’da ve/veya tehlikeli bölgelerde askerlik yapmayan kişiler için düşünmüştüm önce…
Ancak yazarken, şu anda, şöyle de düşünülebilinir diye düşünüyorum.
Eğer kaderde, yarın düşman kurşunu ile şehit düşmek varsa, bitsin diye dua ettiğimiz “bugün”, o kurşunla aramızdaki “zaman”dır.
Yaşadığımız an; çok değerli, iyisi ile kötüsü ile…
Yaşadığımız an… Çok değerli… Bitsin diye düşünerek, gamlanarak değil de, yanlış olan bir şeyleri düzeltmek için geçirmeliyiz zamanı…
Her şey hep iyi olamaz… Her şey hep bizim istediğimiz gibi olamaz…
Önemli olan; dün yaptığımız hatayı bugün tekrarlamamak.
Yapılan bir hata varsa, onarmaya çalışmak…
Yarın olmayabilir…
Bu çok önemli…
Yarın olmayabilir…
YARIN OLMAYABİLİR.