Amigdala
AMİGDALA (Latince: Corpus amygdaloideum),
SÜRÜNGEN BEYİN ile bağlantılıdır
ve bu kombinasyon, KORKU yolu ile
KİTLESEL MANİPÜLASYONun tam ortasında yer alır.
———————————————–
Psikolog ve bilim muhabiri Daniel Goleman
1996 basımı ‘Duygusal Zeka: Neden IQ’dan daha önemli olabilir?’
adlı kitabında
‘Duygusal hal’i,
‘Amigdalanın gaspedilmesi’ olarak şöyle anlatıyor:
“Bir olaya duyulan duygusal tepki,
tamamen algılanan tehdit ve korku mekanizmasının,
düşünen zihni gaspetmesiyle oluşuyor.”
Amigdala, duygusal olaylara bağlı olarak
tepki ve hatırlamada merkezi bir rol oynar.
Amigdalanın gaspedilmesi,
insanların saldırmaları ya da kaçmaları şeklinde gelişen
‘savaş ya da kaç’ reaksiyonu olarak bilinir.
Buna bazıları ‘oradan uç/kaybol-savaş, ya da donup kal’ da derler.
Sonuncusu insan genetiğindeki,
tehlike karşısında donup kalma veya ölü taklidi yapma şeklinde görülen
hayvan programından kaynaklanır.
Böylece farkedilmezler ve şansları varsa kurtulurlar.
——————————————-
Evrimsel bir bakış açısından bakıldığında
beyin [encephalon],
insan bedenindeki en alışılmadık organlardan biridir.
Diğer organlarımız- kalp, karaciğer, bağırsaklar vb.-
o kadar iyi gelişmişlerdir ki,
insanlığın çağlar boyu süren evrimi boyunca aynı kalmışlardır.
Fakat son dört ya da beş milyon yıl boyunca,
beyin gelişmeye ve değişmeye devam etmiştir.
Bu evrimsel sürece de “Ensefalizasyon” denir.
——————————————-
Günümüzde bir ya da iki milyon yıl aralıklarla gelen
üç ayrı beynimiz vardır.
——————————————-
MacLean (1969) memelilerin beynini
üç tane iç içe geçmiş
ama işlevsel devamlılık ve bütünlük arz eden
tek bir beyin gibi telâkki ederek
buna “Triune” demişti.
——————————————-
İnsan olarak karşılaştığımız meydan okumalardan biri de,
bu farklı beyinler arasında uyumu sağlayarak
fiziksel ve duygusal hastalıklardan uzak kalmaktır.
Beynin dip kısmında beyin sapı vardır.
Yaklaşık 500 milyon yıl yaşındadır
ve SÜRÜNGEN BEYNİ [proreptilian brain: R complex]
olarak adlandırılır
( ve gerçekten de bir timsahın beyninin tümü gibi gözükür).
Sürüngen beyni sabahları sizi uyandırır,
akşamları uykuya yatmanızı sağlar ve kalbinize atmayı hatırlatır.
Beyninizin bu bölgesinin tüm işi,
pek fazla düşünme olmadan, etki – tepki üzerinedir.
Algılanan bir kriz durumunda donup kalmanızda neden olabilir.
——————————————-
Beyin sapının üstünde
ORTA BEYİN
[eski memeli beyni ,
paleomammalian brain:
limbik beyin veya viseral beyin]
bulunur
ve burası genellikle “Memeli beyni” diye de bilinir.
Kabaca 300 milyon yıl yaşında olan bu beyin,
şu ya da bu şekilde tüm memelilerde bulunan beyindir.
Orta beyin, bedenin iç ısısını düzenler,
duygularımızı barındırır
ve tehlike karşısında bizi canlı tutan savaşma ya da kaçma tepkisini yönetir.
Ortadaki bu memeli beyni duygularınızın yeridir.
(içinizdeki drama kraliçesi diyebiliriz 🙂 )
Güçlü duyguların , sevgi , sevinç, üzüntü, öfke, keder,
kıskançlık ve zevkin ortaya çıktığı yerdir.
——————————————-
Beynin üçüncü parçası ise
BEYİN ZARI ıdır (KORTEKS);
yeni memeli beyni [neomammalian brain: neocortical brain]
ve yaklaşık yüz milyon sene önce gelişmeye başlamıştır.
——————————————-
Yani zamanla beynin de tekâmül ettiği görülür
ve omurilikte iç kısımda bulunan gri madde en üst tabakayı oluşturarak,
bir zar gibi beyni çevirmeye başlar
ve ortaya serebral korteks çıkar (kortikalizasyon).
Son senelerde tesbit edilen ve nöral plastisite denen olgu
bu tekamülün beyin düzeyindeki ifadesidir.
——————————————-
Üst veya Primat beyin,
Uzay Yolu’nun Mr Spock’ı gibidir;
Bir durumu mantık ve akıl çerçevesinde tartıp
bilinçli bir eylem planı üreten bölümdür.
Bu beyin sürüngen memeli beyinlerinden verileri toplar, ayıklar, inceler
ve uygulanabilir, akıllı ve ahlaka uygun kararlar alır.
Bedenin tümünü saran beyin zarı
insan olma mucizemizin sorumlusudur.
Uygarlık, sanat ve müzik burada yer alır.
Mantıklı düşüncelerimizin ve yaratıcı itkimizin bulunduğu yer burasıdır.
Bir değişikli yapmak ya da yaratıcı bir sürece geçmek istediğinizde,
beyin zarına ulaşmamız gerekir.
——————————————-
Bu üç beyin her zaman olumlu bir şekilde çalışmaz.
Mantıklı zihnimiz bize kilo vermemizi söyler fakat bir oturuşta bir paket cips yiyiveririz. Ya da yeni bir projeyle yaratıcı bir atılım yapmak isteriz ama zihnimiz taze dökülmüş beton kadar boştur.
Bir değişiklik yapmak istediğiniz halde bir engelle karşılaşıyorsanız,
genellikle işleri bozduğu için orta beyni suçlayabilirsiniz.
Orta beyin amigdala denilen bir parçayı bulacağınız yerdir.
Amigdala, hayatta kalabilmemiz için
kesinlikle yaşamsal derecede önemlidir
tüm diğer memelilerde olduğu gibi bizde de bulunan bir alarm mekanizması olan savaşma ya da kaçma tepkisini kontrol eder.
Ani bir tehlike karşısında bedenin parçalarını uyarıp
harekete geçirecek şekilde tasarlanmıştır.
Bunu yapmasının bir yolu, mantıklı ve yaratıcı düşünce gibi
kaçmak ya da savaşmak için gerekli fiziksel becerileri engelleyebilecek
diğer işlevleri durdurması ya da yavaşlatmasıdır.
Savaşma ya da kaçma tepkisinin pek çok anlamı vardır.
Eğer bir aslan size saldırıyorsa
beyin bu sorun hakkında dikkatle düşünerek zaman harcamanızı istemez.
Bunun yerine beyin,
sadece sindirim, cinsel arzu ve düşünme süreci, gibi
o an için esas olmayan işlevleri susturur
ve bedeni hemen hareket geçmeye zorlar
binlerce yıl önce,
biz de balta girmemiş ormanlar ve savanalarda
diğer memelilerle birlikte dolaşırken bu mekanizma ,
insanların güvenlikten ve alışıldık olandan ayrıldıkları sırada
tehlikeyle her karşılaşmalarında devreye girmişti.
Çok hızlı koşamadığımız,
avlanarak yaşamını sürdüren yırtıcı hayvanlardaki güç bizde olmadığı
ve onlar kadar iyi göremediğimiz ve koku alamadığımız için
bu ürkeklik bizim için yaşamsal derecede önemliydi.
Savaşma ya da kaçma tepkisi günümüzde de yaşamsaldır,
örneğin otobanda araba sürerken
bir araba sizin yönünüzden üzerinize doğru geldiğinde
ya da yanan bir binadan kaçmanız gerektiğinde bu tepkiyle cevap veririz.
Günümüzde amigdala
ya da bunda kaynaklanan savaşma ya da kaçma tepkisi ile ilgili asıl sorun,
biz ne zaman alışıldık,
güvenli düzenimizden çıkmak istesek
amigdalanın alarm zilleri çalmasıdır.
Beyin, herhangi bir yeni mücadele veya fırsat ya da arzu durumunda
belli bir düzeyde korkuyu tetikleyecek şekilde tasarlanmıştır.
Bu mücadele, ister yeni bir iş, isterse sadece yeni biriyle karşılaşmak olsun, amigdala harekete geçmek için bedenin uzuvlarını uyarır
ve beynin düşünen parçası olan beyin zarına olan ulaşımımız kısıtlanır,
hatta bazen durdurulur.
Bu olayı
bir sınav sırasındaki sinirlilik durumunda da deneyimleyebilirsiniz.
Bu sınavın ne kadar önemli olduğuna inanırsanız,
sonuçtan o kadar çok uzaklaşır, o kadar fazla korku hissedersiniz.
Sonunda dikkatinizi odaklamanız giderek zorlaşır.
Bir önceki gece kafanızda olan bir cevap,
sanki o sırada hafıza bankanızda kendini saklıyor gibi gözükebilir.
Büyük hedef—–korku—–beyin zarına ulaşım engelleniyor—–başarısızlık
Küçük hedef—–korku aşılır—–beyin zarı işe karışır—–başarı
Bazı şanslı kişiler bu sorunun üstesinden gelmeyi başarır,
korkularını başka bir duyguya, heyecana dönüştürürler.
Meydan okunan şey ne kadar büyük olursa,
o kadar fazla heyecan duyar, üretici ve çoşkulu olurlar.
olasılıkla böyle birkaç kişi tanıyorsunuzdur.
Bir meydan okumayla karşılaştıklarında canlanırlar.
Fakat geri kalanlar için büyük hedefler büyük korkuları tetikler.
Savanalarda dolaşan atalarımızda olduğu gibi beyin,
aslandan uzaklaşmamızı sağlamak için beyin zarını engeller,
ama şimdi o aslanın yerini,
sınav denilen bir kağıt parçası
ya da kilo verme hedefi,
bir eş bulmak
ya da satışları arttırmak almıştır.
Yaratıcılık ve bilinçli yapılan eylemler
tam da onlara en çok ihtiyaç duyduğumuz sırada bastırılmışlardır.
Kaizen’in küçük adımları,
beynin bu özelliğine karşı bir tür gizli çözümdür.
büyük hedeflere ya da profesyonel amaçlarınıza ulaşmaktan
niye korktuğunuzu anlamak için yıllarca danışmana gitmek yerine,
bu korkuların çevresinden ve altından dolaşmak için kaizen’i kullanabilirsiniz.
Küçük, kolaylıkla ulaşılabilecek hedefler-
örneğin, sürekli olarak darmadağınık bir masadan tek bir kağıdı alıp yerleştirmek-
amigdalanın yanından, parmaklarınızın ucunda geçmenizi,
onu uyandırmamanızı ve alarm zillerini çalmamasını sağlar.
Küçük adımlarınıza devam ettikçe ve beyin zarı çalışmaya başlayınca,
beyin arzu ettiğiniz değişiklik için bir “program” yaratmaya başlar,
yeni sinir yolları döşer ve yeni alışkanlıklar oluşturur.
Kısa süre içinde, değişime karşı direnciniz de uyanmaya başlar.
Değişikliğin gözünüzü korkutmaya başladığı yerde,
yeni zihinsel programınız, sizin beklentilerinizin bile
üzerinde bir hızla sizi nihai hedefinize doğru götürecektir.
Kaizen, bir başka şekilde de değişim korkunuzu yenmenizi sağlar.
Korktuğunuzda, beyniniz
ya kaçacak ya da saldıracak şekilde programlanmıştır
– her ne kadar bunlar her zaman en işlevsel seçenekler olmasa da.
Örneğin, eğer hep bir şarkı sözü yazarı olmak istiyorsanız,
korku ya da yaratıcı tıkanıklık nedeniyle
piyanonun başından kalkar ve tüm gece televizyon seyrederseniz
hedefinize ulaşamazsınız.
Küçük eylemler (örneğin sadece üç nota yazmak )
beyninizin bir şeyler yapma ihtiyacını tatmin edecek
ve üzerinizdeki stresi yatıştıracaktır.
Alarm zilleri sustuğunda, yeniden beyin zarına ulaşabilecek
ve yaratıcı öz tekrar akabilecektir.
——————————————-
Gelişme sürecimizde, beynimizin daha yeni olan bölümleri,
daha eski olanları yok etmemiştir.
Bunun yerine, bir ağaç gövdesindeki halkalar gibi,
her bir yeni bölge, daha ilkel olanları sarmıştır.
Orta beyin alt beyni,
üst beyin orta beyni sarar.
Ve üçünün de her gün nasıl düşündüğünüz
ve hareket ettiğiniz üzerinde etkisi vardır.
——————————————-
Küçük bir ölçüde bu 3 beyin birlikte çalışır.
Ancak daha büyük ölçüde birbirlerinden ayrılıp
bağımsız çalışma eğilimindedirler,
özellikle de stres altında olduğumuzda.
Bu gerçekleşip sürüngen veya memeli beyni kontrolü ele geçirdiğinde,
düşünen insani beyin tutulur
ve biz ilk beyin fonksiyonlarımıza geçeriz.
——————————————-
Bütün bunların insanlara ulaşmakla ne ilgisi var?
Basit:
Birisine ulaşmak için üstteki insan beynine hitap etmeniz gerekir.
Kendisini öfkeli, küstah, üzgün veya tehdit altında hisseden birisinin
kabul etmesini sağlamaya çalışıyorsanız işiniz zor demektir,
çünkü bu durumlarda kişinin
üst beyninin borusu ötmez.
Kontrolü alt veya orta beyni ele geçirmiş bir patrona,
müşteriye, eşe veya çocuğa konuşuyorsanız,
köşeye kıstırılmış bir yılanla
ya da en iyi ihtimalle kendini kaybetmiş bir tavşanla
konuşuyorsunuz demektir.
—————————————
Yazı :David Icke (Gerçeğin Titreşimleri) ve Robert Maurer tarafından yazılmış “KAİZEN YOLU” kitabından da alıntılar içeren bir derlemedir.