Ani
Çözdüm!!! Birden farkettim aradaki farkı… Oysa ki o kadar yakın ve gözümün önünde duruyormuş…
Son zamanlarda yine kayıplar yaşadım… Bedenlerinin nerede olduğunu biliyoruz. Onu “o” yapan ruhunu ise bir müddet sonra biz de gittiğimizde öğreneceğiz…
Uzun zamandır düşünmediğim “ölüm” kavramı üzerine yine akıl yordum biraz. Cemal Süreyya’nın söylediği gibi “her ölüm, erken ölümdür…”
Sanki hiç “ölmeyecekmişiz” gibi kurgulamışız yaşamı ve yaşıyoruz da… Halbuki yakıp yıktığımız insanlar, kırdığımız kalpler… Sonra birden bir gün, günün herhangi bir saatinde ve bizim “dur bir dakika daha şunu yapacaktım…” dememize bile fırsat olmadan…
“Ani”den meydana geliyor o hal… Ama denmiyor mu; “ölüm de doğum gibi yaşamda ne kadar önemliyse o kadar önemli” diye…
İşte bulduğum da bu oldu… Tabii ki ikisi de eşit… Aşık Veysel’in dillendirdiği gece gündüz gittiğimiz bu hanın biri bir kapısı öteki diğeri…
Ama aralarında çok ama çok önemli bir fark var… Ölümlerin bir kısmı hastalık veya yaşlılık veya bir süreç sonunda beklenen bir son olabilir; onlara bir şey demeyeceğim. Ani ölümler de var. Mesela kaza ile olan ölümler. Birden… Saniyenin binde birinde olan bir şey ile bitebiliyor yaşam…
Doğa’da herşeyin bir da zıttı var… Madem öyleyse bana bir tane “Ani doğum” vakası gösterin… Ama bu vaka aniden ölüm gibi “ani” olsun… Yani hiç beklenmeyen bir anda birden bir bebek doğsun… “Ani”den… 9 ay 10 gün beklemeden…
Gel de çık şimdi işin içinden…