felsefe taşı

Arkadaşlık

Arkadaşlık
Haziran 19
14:17 2023

Arkadaşlık İlişkilerimiz de Dinamiktir…
Fiziksel alanımız, yaşamımızda alan verdiğimiz şeyin bir temsilidir. Nasıl ki evimiz bizim bir uzantımızdır, dostlarımız da öyledir. Kasıtlı olarak arkadaş demedim, aradaki fark malum…
Zira dostlarımız tamamen bizim seçimizdir.
Hayatımızın bir noktasında, arkadaşlıklarımızı sorgulamaya başlarız.
Çünkü İlişkilerimiz, psikolojik olarak içinde büyüdüğümüz topraktır.
Kişinin psikolojik gelişimi için iyi bir ilişkiye ihtiyacı olduğu su götürmez bir gerçek…
İyi bir ilişki, bir insanın hayatında bir zorunluluk,
İnsan iyi bir ilişki içinde öğrenir ve gelişir.
kötü bir ilişki ise içimizdeki kötünün açığa çıkması, sabitleşmesi sonucunu doğuracaktır.
Zamanımız bu kadar hızlı akıyorken bizim için kimin ve neyin önemli olduğuna öncelik vererek
-başkalarının davranışlarını ve seçimlerini değiştiremesek de-
hayatımızın halkasına kimlerin girmesine izin vereceğimizi seçebiliriz

Bazı arkadaşlıklar zamana meydan okumuştur
ve hala karşılıklı zevk ve gelişme kaynakları olarak kabul edilebilirler,
ve onlar dostlarımız olarak daima ayrılırlar.

Onlar sahip olduğunuz en iyi yansımalardır

Yaygın bir söz, “ne yersen osun” şeklindedir

ama bence bu “birlikte yemek yediğin kişisin” gibi

hatta ” Sen en yakın dostunsun ”

gibi bir şeye gerçekten daha yakın sanki…

Farkında olsanız da olmasanız da,
çevrenizdekilerden alışkanlıklar ediniyor
ve huyları kapıyorsunuz.
Konuşma, düşünme ve eğlenme şeklimiz, zamanımızı birlikte geçirdiklerimizin etrafında şekilleniyor.

Onlar gerçek aynalardır,
önünde durmamız gereken gerçek aynalar,
gerçekte de göründüğünden sayıca azdırlar.

Bu arkadaşlarınız kim olduğunuzun bir temsilidir.

Bu Aynalama,
aktif olarak veya bilinçaltında

başka bir kişinin davranışını kopyalama sürecidir

Kiminle takılmayı seçtiğimiz,
kiminle bağlantı kurduğumuz
ve dünyadaki tüm insanlar arasından seçtiğimiz kişi
sadece onlar hakkında değil,
senin hakkında da bir şeyler söyler…

En iyi arkadaşın, grubun,
– hepsi senin uzantın.

Kendi kimliğiniz ve benzersiz kişiliğiniz olsa da,

sizi onlara, onları da size bağlayan bir şey var.

Sizler birbirinizi temsil ediyorsunuz; birbirinizin sembolüsünüz.

“Dost ayna gibidir; senin ışığını en doğru yansıtan odur.
Ancak bu yakın arkadaş,
sadece senin benliğini yansıtmakla kalmaz,
onu geliştirir ve güzelleştirir.”

diyor pedagog yazar Charbel Tadros

Ancak zamanla kişiliğimiz değişebilir

ve
buna bağlı olarak ilişkilerimiz de değişir.

Enerjik bir bakış açısı ile
Auralar her zaman değişiyor.

Enerji veya titreşimler her zaman bir akış halinde…

İlişkilerdeki sorunlar,
bir zamanlar aynı olan enerjiler artık değiştiğinde
veya farklı frekanslarda titreştiğinde ortaya çıkar.

Bu olduğunda, bir zamanlar uyum içinde olan düşünceler de değişmeye başlar.

Enerjinin veya auranın titreşimlerindeki bu fark,

uyum içinde olmadığı kişiyi/enerjiyi

itmeye başlar.

Örneğin 3. çakra, bizi besleyen ve kendi enerjimizle kendimiz olma duygumuzu sürdüren bir enerji santrali gibidir.
Bu Güç çakranızı açtıkça,
ilişkinizi daha iyiye doğru değiştireceksiniz denmekte…

Böylece yaşamın her aşamasında, insanlar
farklı türde sosyal ağlar geliştirir
ve bu ağlar zaman içinde gelişir.

Ancak bireyleşme süreci
aile, kabile, etnik grup vb. kimlikten
“doğmayı” gerektirdiğinden
bireyleşen kişi orijinal sosyal ağına geri dönmez.

“İçeride olduğu gibi, dışarıda da:”

içsel olarak değiştikçe, bireyselleşen insanlar,
sosyal ilişkileri ve arkadaşlıkları da dahil olmak üzere
dış yaşamın da değiştiğini keşfederler.

Jung ayrıca, bireyleşme yolunu seçen kişinin
kendisini daha küçük gruplardan -aile, arkadaş çevreleri, etnik ve diğer topluluklar- “farklılaştırması” gerektiğini kabul etti .

Bunun nedeni,
bireyselleşmenin,
kişisel şeylerden -bireyin zaman içinde bilinçsizce edindiği
bir dizi sosyal beklentiden
ve gerçek olmayan rollerden- vazgeçmeyi gerektirmesidir

Alışkanlıklarımız, olacağımız kişiyi belirler.

Jim Rohn’un bu sözünü hepimiz duymuş olabiliriz;
“En çok zaman geçirdiğiniz beş kişinin ortalamasısınız.”

Çevre optimizasyonu,
refahımız üzerinde derin bir etkisi olabilecek önemli bir optimizasyondur.

Kısacası Arkadaşlık için tek bir şablon yoktur.

Bireysel özellikler arkadaşlığa anlam yüklemesinden dolayı
her bireyin arkadaşlık amacı ve düşüncesi farklı olabilir,
zamanla da değişebilir

Bu sebeple
“bir arkadaşlığı bitirmenin
yansıtıldığı kadar sorun olmadığını kabul etmek gerekir.”
diyor psikolog Aliya Moore…

Moore, “Bir arkadaşlığı bitirmek zor olabilir, ancak bazen akıl sağlığınız ve esenliğiniz için gereklidir.” diye ekliyor.

Danielle Bayard Jackson (arkadaşlık koçu olarak geçiyor) ise
Bir arkadaşlığın karşılıklı geri çekilmesinden
“arkadaşlığın sönmesi”
olarak söz ediyor.

Bazı insanlar
tarihimizin nadide bir parçasını taşıdıkları için hayatımızdayken,
bazıları da şu anki tutkularımızı ve önceliklerimizi yansıtırlar.

Virginia Woolf’un dediği gibi,
“Arkadaşlarımı kaybettim, bazılarını ölümle,
bazılarını da karşıdan karşıya geçememek yüzünden.”

Yaşadığımız deneyimler bizi şekillendirdikçe
farklı yollarda seyahat etmeye,
farklı değerlere bağlı kalmaya
ve temelde yeni insanlar olmaya başlarız

Birçoğumuz hayatın yeni aşamalarından geçerken
‘arkadaşlık budaması’ çok yaygındır.

tabii eğer
-bir New Age terimi olarak algılansa da-
frekansımızı değiştirmezsek,

( bakış açımız, ufkumuzu değiştiremezsek )
ilişkilerimizin de aynı frekansta kalması mantıklıdır.

( Buradaki frekans nitelemesi
kesinlikle doğru bir yaklaşımdır

Zira California Üniversitesi’nde çalışan bir psikoloji profesörü olan Carolyn Parkinson tarafından yürütülen yeni bir çalışmada
yapılan analiz,
arkadaşların uyumlu duygusal tepkileri,
dikkatle ilgili geri bildirimi ve karmaşık akıl yürütmeyi gösteren beyin aktiviteleriyle genel olarak en benzer nöral tepkilere sahip olduklarını doğruladı.

http://www.epsikologtv.com/gercek-arkadaslarin-kim-beyin…/ )

Fakat eğer bir arayış içindeyseniz,
bir hayalperestseniz, bir vizyonerseniz… cesursanız, cüretkarsanız
ve Gerçek Benliğinize hizalanmaya kararlıysanız…

Kaçınılmaz olarak yeni yollar keşfedeceksiniz,
alışılmışın dışında düşüneceksiniz, yeni paradigmalar deneyeceksiniz, keşfedilmemiş bölgeleri ziyaret etmek için can atacaksınız, risk alacaksınız…

Ve tüm bunlar,
titreşim frekansınızın / bakış açınızın ve arayışlarınızın
sık sık değişeceği anlamına gelir,

dolayısı ile çevreniz de az , çok , yavaş, hızlı değişecektir.

“Birçok insan hayatına girip çıkacak

ama sadece gerçek arkadaşlar kalbinde ayak izleri bırakacak.”
Eleanor Roosevelt

Ama bu arkadaş veya arkadaşlarımızın dışındaki
diğer arkadaşların

hayatımıza onlar kadar bir değer kattığı,
anlamlandırdığı söylenemez.

Ya da daha kötüsü:
herhangi bir arkadaş ilişkisi düpedüz yıkıcı bile olabilir.
Bu kategoriye genellikle ‘toksik arkadaşlar’ denir.

Ancak bir arkadaşın zehirli (literatürdeki isim bu 😃 )
olup olmadığını belirlemek zor olabilir.

Önemli bir kısım için,
birinin davranışının arzu edilir olup olmadığı oldukça özneldir.
Ayrıca, insanlar nadiren çok kötüdür;
çoğu insanın da oldukça olumlu yanları vardır.

Peki, buna nasıl karar veririz?

Toksik bir arkadaşın belirtileri nelerdir?

Ve zaten bu kategoriye biz de dahil olabiliriz.

Nitekim Psikoterapist Ginnie Love Thompson’a göre

her ilişkinin bir toksisite düzeyi vardır.

Duygusal, psikolojik, fiziksel şiddet ve istismarın olduğu ilişkilere
kolaylıkla toksik diyebiliyoruz.

Fakat bazen ilişkideki sağlıksız davranışlar bu kadar görünür olmayabiliyor ve biz de hissettiklerimizi bir kenara itebiliyoruz.

Ancak sağlıksız davranışların bu kadar belirgin olmaması ilişkimizde toksik özellikler olmadığı anlamına gelmiyor.

Bazen içinde bulunduğumuz ilişkinin toksik olduğuna karar vermekte ve iletişimimizi bu şekilde adlandırmakta zorlanabiliyoruz.

Değişim kayıp gerektirir,

bu nedenle bir arkadaşlığın artık eğlenceli veya enerji verici olmadığını kabul etmek
acı, keder ve hatta öfke (karşılanmamış ihtiyaçların varlığının göstergesi) gibi duygularla birlikte gelebilir.

“Gerçek şu ki, herkes sana zarar verecek.
Sadece uğrunda acı çekmeye değer olanları bulmalısın.”
Bob Marley

Değer ve emek verdiğimiz bir ilişkinin
bize aslında iyi gelmediğini kabul etmek de
o anda canımızı acıtabilir.

Oysaki bu tanımdan kaçarak
psikolojik ve fiziksel sağlığımızı tehdit eden davranışlara sürekli maruz kalmaya devam edebiliyoruz.

Bir ilişkide inişler ve çıkışlar olması normal olsa da,
bırakma zamanının geldiğini bilmek de akıllıca bir farkındalıktır.

Ancak çoğu zaman ayrılmayı söylemek ,yapmaktan daha kolaydır.

Buda’nın “Arkadaşlık kutsal hayatın yarısı değil, tamamıdır”
sözü aktarılır( Samyutta Nikaya , 45.2).

Bununla birlikte, bağlam içinde bakıldığında,
Buda’nın ifadesi,
kurtuluş yolunda rehberlik ettiği için,
Aydınlanmış Olan’a

gerçek ruhani arkadaş olarak atıfta bulunuyor.

Sufilerin Tanrı’dan Dost olarak bahsetmesinin
daha derin bir nedeni olsa gerektir.

14. yüzyıl İranlı mutasavvıf Muhammed Şirin Mağribi, böyle bir deneyim hakkında şu şiiri yazmıştır:

O manevi arkadaş dün gece kapımı çaldı.
“Kim o?” Diye sordum. “Kapıyı aç” diye cevap verdi. O sensin!”
“Nasıl sen olabilirim?” Diye sordum. “Biz biriz
ama perde bizi ikilik içinde gizledi” diye cevap verdi.
Biz ve ben, o ve sen perde olduk,
Ve bu sizi kendinizden ne güzel perdeledi!
Bilmek istiyorsan biz, o ve hepimiz biriz,
Geç şu ‘ben’in, bu ‘biz’in, bu ‘sen’in ötesine.

“İki kişiliğin buluşması, iki kimyasal maddenin teması gibidir. Herhangi bir tepki varsa ikisi de dönüşür.”
demişti Carl Jung da …

“Hiçbir arkadaşlık tesadüf değildir.” — O.Henry

Eski bir atasözü “Öğrenci hazır olduğunda öğretmen ortaya çıkar.” burada da geçerlidir:
hazır olduğunuzda ve yoldaki diğerlerinin de arkadaşlığına ihtiyacınız olduğunun farkında olduğunuzda,
bu tür insanlar hayatınızda belirecektir
Sadece onları bulma niyetini belirleyin ve bulacaksınız.

Süptil enerji alanımızın
ilişkilerimizin biçiminde önemli bir rol oynadığı,

yakın partnerlerimize ek olarak,
ailemiz

ve arkadaşlarımızla da

kordon bağları kurduğumuz belirtilir

Bu bilgilere göre,
Çakralar, dış dünya ile etkileşimde bulunurken
diğer çakralarla da sürekli etkileşim halindedir

Kalp çakranız sadece romantik ilişkilerle ilgili değildir
– bu aile, iş bağlantıları, arkadaşlar ile ilgilidir

– temel olarak sahip olduğunuz
her etkileşim, iletişim ve ilişki,

kalp çakranız için güçlü ve etkili bir şeye dönüşebilir.

Kalp açık olduğunda,
kişi iyimser, arkadaş canlısı ve kendine inanmak için motive olmuş hisseder. Kalp çakrası dengelendiğinde tatmin edici ilişkiler kurmak daha kolay hale gelir.
Dengeli bir kalp çakrası, başkalarına karşı daha şefkatli ve anlayışlı olduğumuz anlamına gelir.

Farklı toplumlar ve kültürler ,
orada yaşayan insanların farklı çakra seviyelerinde tezahür eden , değişen enerji frekanslarından yapılmıştır .

Çakra sistemleri ile baskın üst yapıya sahip bir toplum
maneviyat ve iletişim etrafında dönen bir kültüre sahip olacak
ve bu insanlar bilgi ve eğitim için daha fazla susamış olacak
ve bu çakralar aracılığı ile iletişim ve dostluklar kurabilecektir.

Üst çakra gelişimi için Alt çakralar o kadar baskın olmadığından
bu tarz kültürler ne yazık ki daha az gelişmiş olabilir,
bu da istikrar, finansal güvenlik, koruma
ve materyalizm ihtiyacını zorlar .

Bir toplum baskın alt çakralardan oluştuğunda,
cinselliğe, paraya ve hayatın maddi yönlerine
daha güçlü bir vurgu yapılır.
Kültür daha az manevi veya duygusaldır
ve bunun yerine ağırlıklı olarak
hiyerarşiye, maddi mülklere, zenginliğe ve şöhrete odaklanır.

Üst çakralarda enerji eksikliği olduğu için,
bireyler arasında
bağlantı ve dürüst iletişim eksikliği vardır
ve toplumun çoğu

ilişkilerinde
-arkadaşlık, partner-

illüzyona dayalı olacaktır. 🙁

Ne yazık ki bu sebeple
her geçen gün
Derin/Samimi Arkadaşlıktan
Kısa Vadeli/Yüzeysel Arkadaşlığa geçiş artmaktadır.

Bir Budist metni olan Sigalovada Sutta ,
Buda’nın

dostluk

hakkındaki görüşlerinden söz ediyor.

Kendi iyiliğimizi düşünürsek
neden belirli insanlarla takılmamamız gerektiğini
ve ne tür insanlarla ilişki kurulması gerektiğinden bahsediyor.

Buddha’ya göre kaçınılması gereken insanlardan
“dost kılığına giren düşmanlar” olarak söz etmekte…

Kaçınmanın düşmanlığa eşit olmadığını belirtmek önemlidir,

çünkü düşmanlık,
‘metta’ olarak da bilinen
Budist sevgi dolu nezaket kavramıyla çelişir.

Yani bir Budist, zehirli arkadaşlarını
düşmanlığından değil,
kendini korumasından dolayı salıverir.

Çünkü bazı insanlardan uzak durmak
daha iyi olsa da
bu onlara karşı sevgi ve şefkat hissedemeyeceğimiz
anlamına gelmez.

Budizm’de düşmanlık duyguları (nefret gibi)
beş engelden birine aittir: öfke …
Diğer dört engel arzu, durgunluk, çalkantı ve şüphedir.

Beş engel, meditasyonda ve günlük hayatımızda ilerlememizi engelleyen zihinsel durumlardır.

“Alıp giden dost,
Boş sözlerin dostu,
Dalkavuk dolu dost,
Ve pervasız dost;
Bu dördü dost değil, düşman;
Bilgeler bunu anlar
Ve onları tehlikeli bir yola girer gibi
uzak tutar .

Buda, Sigalovada Sutta , 20”

Sonuçta
Hiç kimse

bir ada değildir

“Gerçek bir arkadaş,
dünyanın geri kalanı dışarı çıktığında

içeri giren arkadaştır.”
walter winchell

“Gerçek arkadaşlar,

seçebileceğiniz ailelerdir.
Audrey Hepburn”

575 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Ne bilecen abey?Ne bilecen abey? Ne bilecen abey? Konulu mahsun eser. Geçenlerde Ankara'da yıllardır görmediğimiz dostlarımızla buluştuk. Hasret, hasret, hasret... Özlemişiz tabii ama merak da var işin içinde, bunca […]
  • Seçimler ve İnsanlıkSeçimler ve İnsanlık Yaptığımız seçimler geleceğimizi önemli ölçüde etkileyebilir. Bu konuda insanların özgür iradesine güvenmek ise beklenmedik sonuçlar doğurabilir. Zira eğitilmemiş bir irade kolayca […]
  • Biz nasıl bir mahlukatız?Biz nasıl bir mahlukatız? Efendim, konumuz, hep aynı: “Biz nasıl bir mahlukatız?” Yıl 1995… O günlerde Doğal Hayatı Koruma Derneği’nde (Şimdi WWF-TR oldu) çalışıyorum. Çalıştığım alan sulakalanlar ve su […]
  • Yaşam Nedir?Yaşam Nedir? Geçtiğimiz günlerde üniversiteden arkadaşlarım arasındaki e-posta grubunda bir fikir alışverişi yaptık. Yaşam üzerine konuştuk biraz. Yaşamın ne olduğu konusu biyolojinin en temel […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Kasım 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  

Arşivler