felsefe taşı

ARTIK İYİ OLANLARIN DEĞİL, İYİ OYNAYANLARIN DÜNYASI BURASI

ARTIK İYİ OLANLARIN DEĞİL, İYİ OYNAYANLARIN DÜNYASI BURASI
Mart 12
08:19 2021

ARTIK İYİ OLANLARIN DEĞİL,
İYİ OYNAYANLARIN DÜNYASI BURASI..Shakespeare

Bir süredir sizlerden uzak düştüm, affola.. Ama artık yuvama döndüm. Bu platformda sizlerle buluşmak benim için her zaman apayrı bir keyif ve ayrıcalık. Kendimi tamamen apaçık ve gizlenmeden ifade edebildiğim bu özel yerdeyim yeniden. Öncelikle bunun için çok teşekkür ederim. Hem bana burada, bu değerli yeri verenlere, hem de siz okuyucularıma, bana bu takdiri gösterdiğiniz için.
Şimdiye kadar yazdığım tüm yazılarımda hep kendi yaşamımdan kesitler ve örneklerle yola çıktım. Zira gerçeklik kavramı benim için çok önemli. Yaşamadığım, gözlemlemediğim ya da hissetmediğim şeyler hakkında size satırlar dizemem, ahkam kesemem. Hayatım boyunca kendi hakkımda en gurur duyduğum şey, doğruluğum ve açıklığım olmuştur. Çok eleştiriler aldım bu konuda kendimi korumasız bir hale sokuyorum diye ama asla böyle olmaktan asla vazgeçmedim, vazgeçemem de. Varsın eleştirenler bu konuda yersinler beni. Yermek isteyen herkes bir sebep bulabilir zaten, bu istek ve amaçla alakalı bir şey. Her tür eleştiriye açığım, sonuçta ben kendimi bilirim ve kendimi kendim de eleştiririm hem de en acımasız olan tarafımdan gerektiğinde, hatta kendi kendime başımın etini de yerim.
Neyse, bu kadar girişten sonra gelelim başlık konumuza. 1500 sonları, 1600 başları yaşayan Shakespeare söylemiş bu sözü.Daha önceden de bilmeme rağmen bu sefer beni aldı götürdü bu satır. Çok doğru söylemiş ama sanki bir yandan da bugünleri görmüşçesine söylemiş. Ya da dünya hiç değişmedi, hep aynı çizgide devam ediyor insanlık. Belki döngünün de sürekliliği böyle sağlanabiliyor. Her şeyin rutin, dört dörtlük olduğu bir dünya ne kadar tatsız olabilirdi düşünsenize, inovasyon olmazdı, gelişim olmazdı.. Herkes iyi, herkes pozitif, herkes kültürlü, herkes edepli, herkes barışçıl.. Mümkün değil. İnsan doğasına aykırı. Ama keşke oranlar ters olsaydı da iyiler baskın çıkabilseydi.
Belki yine de denildiği gibi “bütün dünya bir oyun sahnesidir. Kadın erkek bütün insanlarda yalnızca oyuncu dur. Her birinin giriş ve çıkış zamanları vardır”. Her oyuncunun rolü farklı.. Hepsinin zaman ayarları farklı. Belki hakikaten de ve şahsi inanışıma göre de her şey ve herkes bir yerlerde yazılı ve kayıtlı. Yaşananlar ya da yaşanacaklar baştan belli, senaryo belli. Sadece hedeflere varılan yollar bizim seçimlerimiz. Kolayı ya da zoru seçmek bize kalmış, zamanlama buna göre koordine oluyor.. Giriş ve çıkışlar yollardakilerle şekilleniyor. Hedef şaşmıyor ama asla. Başlangıç ve son belli varılacak olan.
“Yaşlandığımız için vazgeçmeyiz oyun oynamaktan, oyun oynamaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanırız” demiş Bernard Shaw. Bu da aynı düşüncenin devamı aslında işte.. Döngüden çıktığımızda, yorulduğumuzda başlıyor yaşlanma süreci, ister fiziksel, ister ruhsal. Yaşlanmak illa yaş almakla olmuyor. Daha doğrusu yaş almak gerekmiyor, genç yaştaki biri de yorulabiliyor. Yorulup da ben artık oynayamıyorum dediği anda oyundan düşüp, yaşam enerjisini kaybediyor bir nevi. Ama buna karşın bazıları da var ki, her ne kadar yaş alırlarsa alsınlar asla yaşlanmıyorlar ve her daim oyunda kalıyorlar, ta ki yazılanın sonuna varana dek. Bu da bir sonraki oyuncuya yer açıyor. Süregelen yaşam döngüsü bu…
Yaşamdaki her şey farkındaysanız oyun ve oyuncularla ilgili, yani söylenmiş ve yerleşmiş tüm belirleyici cümleler şu kısa yaşam süreci ile alakalı olan.. Hep oyun, hep oyun! Oyuncular değişken, oyun tarzı ve çeşidi değişken!
“Arkandan oynanan oyunları bilmediğini sansınlar, sen çocukların beyin gelişimi için oyuna ihtiyaç duyduklarını bil sorun olmaz” demiş bu sefer de Bob Dylan. Bu da işte iyilerle kötülerin oyunu aslında, yoksa kastedilen çocuklar değil, erişkinliğe ve iyiliğe ulaşamamış olanlar kastedilenler… Herkes doğarak katılıyor oyuna, ama herkes büyüyerek ya da gelişerek devam edemiyor. Herkes sosyal gereklilikleri olması gerektiği şekliyle alamıyor içine ve şekillendiremiyor yaşamında. Ama bu cümledeki farkındalık önerisi üstün bir otokontrol gerektirir. Her oyunun kendine göre kuralları ve bu kuralların belirleyicileri ile uygulayıcıları vardır. Aslında hepsi de oyuncu olabilir. Ama bir de kural ihlalleri vardır ki, işte bunlar da suistimalcilerdir, oyun bozanlardır yaşam oyunundaki. Sessiz ve derinden ilerlediklerini zannedenler. Aslında hep derim ki; görünmez olduğunu zannedenler en çok görünenlerdir, görünmeyi umursamayanlar en az fark edilenlerdir ve görünmek için çaba harcayanlar ise en çabuk unutulanlardır.
“Oyun tecrübesi kavramlar içinde değil, gelişme ve sivrilmeler içinde kazanır” demiş bu sefer de Ernst Theodor Amadeus Hoffmann. Bu sözler boşuna literatürlerde yer almıyor, hepsi tecrübelerle, yaşanmışlıklarla varlıklarını sağlamlaştırarak değer kazanmışlar yıllar içinde. Oluşum çağları çok da önemli değil, insan doğası gelişim gösterse de, evirilse de bence öz hep aynı! Tecrübe dediğiniz nedir ki, yıllar içinde farkında olarak ya da hiç farkında olmadan edindiğiniz dersler, görüşler vs. Oyun oynarken ne kadar tecrübeliysek o kadar iyi oynayacağımızı zannederiz biz saflar, ama en iyi hileleri bilenler kazanır genelde bizleri uyutarak, ya da uyuttuklarını sanarak. Bazı hileleri biz görmezden geliriz, değmez deriz, varsın kazansın, sonuçta bu kazanç gerçek bir kazanç olmayacak. Çünkü gerçek hayat oyununda hilekarlar eninde sonunda kaybederler. Ama maalesef saf bir inanış bu işte. Her zaman oyunlar ve sonları adil olmuyor. Sivrilenler ve hilekarlar oyunu çok daha keyifli devam ettirebiliyorlar. Şahsen ben oyunu keyifli devam ettirmek yerine temiz bir vicdanla devam ettirmeyi her zaman tercih ettim ki başımı her gece yastığıma koyduğumda rahat uyuyabileyim diye. Ama galiba hayatımın hatasını yapmışım…
Meğer oyuna her şeyini veren, oyunun oyuncağı olurmuş. Köle gibi peşinde olduklarımızın esiri sayıldık hep. Halbuki biz bunu sadakat diye belirledik, iyilik ve doğruluk kurallarına. Hayat öyle bir oyunmuş ki, gerçek bir planınız yoksa ya da var olanın farkında değilseniz, tamamen pozitif duygularla içinde yer almaya çalışırsanız, başkalarının planlarının piyonu olmaktan ileri gidemezmişsiniz. Çıkmaya çalışıp da ardınıza baktığınızda ve kendi içinizle hesaplaşmaya, içinizi en yalın haliyle görmeye cesaret edebildiğinizde ortada kocaman bir boşluk ve ortasında minnacık bir yazı görebiliyorsunuz; “HATA!”…
Aslında kendi iç hesaplaşmam sonunda gördüklerim bu yazının arkasında çok dolu ve ayrıntılanmış satırlardı. Ve çoğu insanın, ki tecrübe yaşları ve dolulukları benden fazla dahi olsa da, öğrendikleri ve apaçık görebildikleri çok daha az. Burada ben derken, gerçekliğini sağlam kılmak adına, yoksa aslında söylemem gereken biz, bizler gibiler..
“Önce oyunun kurallarını öğrenmelisin sonra da herkesten iyi oynamayı” demiş Einstein. Kendisi bana göre gelmiş geçmiş en derin varlık. Çoğu söylemi benim için ders niteliğindedir. Doğruluğu düstur edinmemiş birine ağır gelebilir ama. Onlar fazla derine indiklerinde derinlik sarhoşluğuna kapılabilirler, kendi derinliklerini gerçeklik varsayarak, ve sonunda da boğulurlar.. Eğer iyi yüzme öğrenmeyi istiyorsanız, bundan keyif almayı istiyorsanız, bu sırada öncelikle kendinize zarar vermek istemiyorsanız kuralları iyi öğrenin ve açık olun kendinize karşı. Herkesten iyi olabilmek değil ama sizden iyi olunmaması kurallarınızdan olsun. Olduğunuz şey de iyi olun ya da varolmayın. Başkalarının kurallarını iyi araştırın. Onların hataları sizin kazançlarınız olabilmeli, oldurmalısınız. Bu hata değil, sizin kendi artılarınızı sağlamlaştırmanız olacaktır ki eskiden ben buna asla derdim! Başkalarının zayıf yönlerinden kazanç sağlanmaz diye düşünürdüm ama fark ettim ki, siz bunu yapmazsanız eğer, onlar sizin zayıf taraflarınızın en iyi suiistimalcileri oluyorlar.
Bu hayatta önceliğiniz daima kendiniz olmalısınız. Bu tek gerçeklik bu oyunda. Her tarz oyunu öğrenmeli ve kuralları ezberlemelisiniz, aynı zamanda da bu kuralların en incesine kadar boşluklarını ve dönüşebilecekleri varyasyonları. Bu hayat oyununa tek geldiniz, tek yaşıyorsunuz, tek veda edeceksiniz. Her ne kadar kalabalıklarda yaşıyor olsanız da, her ne kadar belki çok geniş ve harika bir aileniz olsa da. Oyunda ölüm kalıma gelindiğinde hep tekli kararla ayakta kalabilirsiniz. Unutmayın, bu çağda ya da belki de en başından beridir insan egositliği acil ve panik anlarında yönetimi hep ele alır.

“Hayatla oyun oynuyorum hep düşeş atıyorum kendimi seviyorum” diyebilin daima. Her zamanki gibi ben, benden, bence, sizlere idi satırlarım… Bir sonrakine kadar hoş kalın…

4.238 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Olmak ya da…Olmak ya da… "Neden olmuyor?!?!?!" diye içinden sağlam bir çığlık attı. Oysa ki, kulakları dahil kimse işitmedi. İstekleri vardı. Ve istekleri 4 yaşında bir çocuk gibi istediği an olsun istiyordu. […]
  • Hayatın GrameriHayatın Grameri Hayatın bir grameri, ve dil bilgisi sınırları var. Eğer hayatı yaşarken, kendi özgün cümlelerimizi kuramazsak, başkalarının metinlerinde, onların kurguladıkları karakterler olur, ve […]
  • Hayatın GrameriHayatın Grameri Hayatın bir grameri, ve dil bilgisi sınırları var. Eğer hayatı yaşarken, kendi özgün cümlelerimizi kuramazsak, başkalarının metinlerinde, onların kurguladıkları karakterler olur, ve […]
  • Petra ve Ölü DenizPetra ve Ölü Deniz Petra Dünyanın yeni yedi harikasından biri olan Petra hakikaten görülmeye değer. Harabelere inmek için jeolojik devirlerde oluşmuş olan 2 km’ lik bir fay hattını yürümeniz gerekiyor […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Kasım 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  

Arşivler