ASANSÖRDEKİ KADIN
Küllükte bitmiş sigaralar,
Masada boş şişeler
Nemli duvarlarda eski anılar
Evin önünde bir kevaşe
Kendini jiletle doğruyor
ve
Olabildiğince hayata küfrediyordu.
Bir ipin ucundaydı hayat
O kevaşe kadar cesareti olsa…
Viskiye biraz su ilave etti, yazdığını tekrar okudu. Hiç beğenmemişti bu şiiri. Bir süredir üretemiyordu. Hep o garip sabah yüzünden. Tekrar o güne döndü.
Her zaman ki gibi işe gitmek için asansöre binmişti. Bir kadın 2 kat aşağıdan bindi. Günaydın dedi. Kendiside günaydın demişti.
Kadın ” Ne ilginç değil mi güne başlamak için önce aşağı iniyoruz. Aslında her başlangıç için inişler gerçekleşiyor hayatımızda hiç dikkat ettiniz mi? İnsan aslında her akşam bir miktar içine dönebilse, karanlık kuyudan biraz inebilse ve o nemli duvarlara sırtını yaslayıp düşünse. O duvarlarda çivi izleri olduğunu düşünün. Zamanında bir anıyı taşıyan çiviler. Şimdi yerinde yok o çivi ama izi kalmış işte. Bizim de içimizde o kadar çok çivi izi var ki. Yerlerine yeni bir şey asamadıktan sonra, öylece durur ve bize taşıdığı anıyı hatırlatır.
Sizi de sabah sabah yordum. Ama yüzünüz gecenin yorgunluğunu taşıyor, taşımayın bu kadar yükü…
Evet zemin kat. İyi bir başlangıç için indik….
Dedi ve gitti. Adam arabaya bindi ve üşüdü. Bütün gün üşüdü.
Bugün o kadını gördüğü 5.gündü. Hiçbir şeye tam odaklanamıyordu ve üşüme hep geliyordu. O kadının dediklerini unutamıyordu belki de o gün kuyuya inmiş nemli duvarlar yüzünden üşüyordu.
Viskisinden büyükçe bir yudum aldı. Ağlamaya başladı.