Ata
Atatürk paylaşımları yüzünden, dün akşamdan beri gözlerim hep nemli.
Neden bu kadar ağladığımı düşündüm.
Evet, elbette büyük şeyler yaptı, büyük bir insandı, Ata’mızdı.
Maddi ve manevi olarak ona çok borcumuz var, inşallah ödeyebiliriz.
Ama ağlamamın esas sebebi bu değilmiş.
Fotoğraflardaki gözlerine odaklandım.
Yalnızlığını, hüznünü, efkarını gördüm.
Kahvesini, sigarasını, rakısını ve kuru fasulyesini gördüm.
İçindeki erken büyümüş küçük çocuğu serbest bıraktığı küçük teneffüsler dışında, hep herkesin dertleriyle dertlendiğini gördüm.
Kapalı kalpleri, cahil zihinleri vizyonuyla açma çabasını gördüm.
Kendi kendisini bu milleti kurtarmak için bir adak haline getirirken, ne kadar kutsal bir özveride olduğunu gördüm.
Ve bütün bunlara rağmen, bazen zorlansa bile, herkese hep iyimserlik ve umut aşılamak için çabasını gördüm.
Benim ağladıklarım bunlardı.
Ben onun insan yönüne ağladım.
İlahi bir misyonu yerine getirirken, kendisini ihmal etmesine, ertelemesine üzüldüğüm için ağladım.
Hiçbirimizin bu cesaret ve adanmışlığı tekrar edemeyeceğini fark ettiğim için ağladım.
Ve bir de, aslında hepimizin bunun için ağladığımızı anladığım için ağladım.
Ama sonra başımı kaldırdım, onun da fotoğraflarda sık sık yaptığı gibi göğe baktım.
Evet, ilim ve fen de var, ama bize bıraktığı en büyük miras, ufka hep cesaret ve umutla bakmak.
Ona layık olabilmek için, cesaret ve umutta buluşalım.