Tut ki öldün. “O nasıl söz?” Olacak iş değil de, şu ‘tut ki’ aleminde oluyor bazen. Ölüyor insan. Kültür, inanç ne olursa olsun, değişmeyen bir şey var ki, o da insan evladının “bak gidiyorum ama, sanma ki bu bir son” umudu. Gerçeğin tüm nesnel sınırlamaları ve kırılganlığına karşı, hayalin taşıdığı sınırsızlık umudu. Y [...]
Sunay Demircan
"Ne bileyim kardeş." Adlı mahsun eser. Kula'daki tarihi lokantanın vitrininde güveç kabında mis gibi kuru fasulye. Yanında güveçte sarma dolma, güveçte kavurma, güveçte türlü… Yemeklerin tencerede pişip toprak kaba boşaltıldığını öğrendiğimde uyanmam lazımdı. "Olsun, yemek yemektir" deyip, yediydim. Yemeyeydim iyiydi. Ne bileyim kardeş böyle olacağını. 2000’lerin başıydı galiba. Bir [...]
Parmağıma yumurta kabuğu battı. Şaş da kal! Selim "Kurcalama, çıkartmaya kalkarsan içeride parça kalır, hastaneye gidelim." Dedi. Dedim "Yok deve! Kalsa ne olur ki?" Dedi "Arkandan konuşurlar, hoş değil." İyice abarttı bu da, ne diyebilirler ki? "İnsan bu belli mi olur, akla hayale gelmeyen şeyler bulurlar, hayatın söner." Dedim, "Demee...Gidelim o zaman." Dedi, [...]
Anadolu’da buğdayın yerini çimentonun; tutku dolu gelecek hayallerinin yerini de ‘hemen – şimdi’ nin aldığı günlerde, deprem sonrası yeniden yapılanmayı konuşuyoruz. Akla ilk gelen inşaat, başımızı sokacak dam lazım, doğru. [...]
Acayip bir şey olacak, anlatayım mı? Geleceğin sanatının izleyiciyi pasif konumdan tümüyle çıkartan; üretimi dinamik / süreçsel bir oluş haline dönüştüren; üretici - tüketici ilişkisini üretici - üretici haline çeviren [...]
Devr-î Çökûşh ya da Şölen Sofrası’nın Sonu Çöküm çöküm çöküyoruz Sultanım. Çök ayakta kalma! Yaşlandı, yoruldu, aşındı, sonuna geldi. Suçlamıyorum, ‘keşke’ de demiyorum. Olmuş, bitmişi dile getiriyorum, o kadar. Medeniyet ve düzen uğruna [...]
Bilinen hikayedir, öğrenme heveslisi altı kör, ‘fil’ diye bir canlıyı duymuşlardır ve tanımak isterler. Bir bilene danışırlar, o da alır bunları filin yanına götürür, “dokunun ve tanımlayın” der. Birincisi filin karnına [...]
Kalem manyaklığı diye bir şey olduğunu yeni öğrendim. Öğrenmek ne ki, hasta oldum hastaaa... Ciğerlerimi sirkeli sularla yıkadılar, tuz ruhuyla gargara alemine saldılar... Demet demet sarımsaklar ... Nafile. Kalem dedim, dolma dedim. Mürekkep, defter dedim. [...]
Oyun bitti konulu mahsun eser. Ankara'nın göbeğinde, bizim mahallenin çiçekçisi. Hepsi plastik. Bir kaç yıl öncesine kadar zambak zambaktı, şebboy da şebboy. Sanki, bir zamanlar her şey daha kendi gibiydi. Ankara'da bir [...]
Ruhumuz, ne olduğunu tam da bilmediği bir özgürlük arzusuyla uçsuz bucaksız okyanusta kulaç atarken, izdüşümler sıkıştıkları zaman kıskacında kavramlara sığınırlar. İnanırlar ki, varoluş öyküleri, efsaneler, kültürler ve dillerle taşınan kavramlar [...]