Ayak – Baş Teorisi
Bugün tüm dünyada yaşanan “hayatın kalitesizleşmesi” süreci aslında herkesin eteğindeki taşı döküyor olmasının bir sonucudur.
Şu örnekleri değerlendirin :
IBM firması yıllarca bilişim teknolojilerine yön verdi; sonra Microsoft geldi Windows ile IBM’in pabucunu dama attı.
Microsoft firması yıllarca PC işletim sistemi yazılımına yön verdi; sonra internet geldi üniversite öğrencilerinin kurduğu firmalar Microsoft’un değerini geçti
Köy çocuğu olarak doğan birisinin okuyup başbakan ya da cumhurbaşkanı olması
Bu tür örnekler gerek kendi ülkemizden gerekse de başka ülkelerden çoğaltılabilir. Sadece siyaset ya da teknoloji ile ilgili değil; her alanda hem de. Hatta işin içine bir de zaman parametresini dahil edersek, “dünkü çocuk” yaftasının yapıştırılmayacağı kimse kalmaz. O nedenle belki de herkes için “zamanında ayaktı şimdi baş oldu” dense pek de yanlış olmaz. Ayak olmak da baş olmak da geçici çünkü; insan herşeyi yense bile zamanı yenemiyor; ölüyor!
Bilgi toplumu aslında sanayi toplumunun yaptığı rol dağılımı itibariyle imtiyaz elde etmenin kurallarını “tüm dünyada” yeniden değiştiriyor. Sanayi toplumunda imtiyaz elde etmek çalışmakla, artı değerle, sermayeyi kullanmakla, eğitimle, otomasyonla, verimle, üretkenlikle elde edilebilirdi. Bu veya benzeri alanların herhangi birinde varlık gösteremeyen birisinin imtiyazlı bir konuma ulaşması kolay değildi.
Her paradigma değişiminde olduğu gibi burada da sanayi sonrası toplumu tanımlayan bilgi toplumu dönüşümünde de bu kurallar yıkıldı. Oyunun kuralları yeniden yazılıyor. Hal böyle olunca imtiyazlılık hali de değişiyor.
Siyasi alanda bu durum için illa ki bu tür bir toplumsal dönüşüm dinamiğine gerek yok. İktidar olan siyasi söylem, kendi kurallarını (sadece o ülkenin çapında olacak şekilde dar alanda da olsa) koyabilmekte. Sıkıntı bu kuralları ne kadar süre ile koruyabileceği. Birkaç senelik iktidar ile diyelim ki beş, on ya da daha uzun süreli iktidar arasında bu anlamda bir fark olacaktır. Bir de tabii iktidarın koalisyon olup olmaması.
Bugün tüm dünyada yaşanan “hayatın kalitesizleşmesi” süreci aslında herkesin eteğindeki taşı döküyor olmasının bir sonucudur. Bilgi toplumu, özellikle sosyal medya katalizörü ile bireysel yaşamı şeffaflaştırdı. Bireyin hayatı şeffaflaşınca, daha önce toplumdan sakındığı, sakladığı, göstermediği her şeyini topluma gösterme imkanı, hakkı, fırsatı, bahtsızlığını elde etmiş oldu. Bunun sonucunda toplumsal yaşam, onu oluşturan her alanda yeniden tanımlanmakta.
Bu çerçevede kimi ülkelerde iktidarlar değişti, kimi ülkelerde medya, şov dünyası vb. Kimi ülkelerde sermaye el değiştirdi, kimi ülkelerde ise kamu yönetim anlayışı ve yöneticileri.
Bilgi toplumu herkesin foyasını açığa çıkardı, çıkarıyor. Bundan sonra artık kimsenin hiçbir bahanesi, mazereti kalmayacak. Sanayi toplumu cepheden savaşı kazanamadı, bilgi toplumunu içten yıkıyor. Çünkü adı ister sanayi ister bilgi toplumu olsun, “tüketim” olgusunu sürece şırınga edince; gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Kalıcı bir imtiyaz tesis etmek yerine tüketim olgusunun tuzağına düşenleri yarın kimse anımsamayacak; tıpkı bir kaç yıl önce kullandığı cep telefonunu anımsamayan yeni çağın bireyi gibi!