Ayvaz Kasap Hep Bir Hesap
7’nci sınıfa giden 12 yaşındaki Poyraz Aymete, doğmaya hazırlandığı günlerden beri bendenizin eski bir dostum.
* * *
Poyraz’ın annesi Verda Aymete ile babası Engin Aymete; bizim Göztepe Kemal Salih Sel sokaktaki apartmanın, nerdeyse tam karşısına rastlayan bir apartmanda oturuyorlar.
* * *
Verda ile Engin, evliliklerinin ilk yıllarında da sık sık bize gelirlerdi.
Poyraz’ın doğmaya hazırlandığı günler de, o dönemlere rastlamakta.
* * *
Verda halen uluslararası bir turizm şirketinde, yerli ve yabancı turist grupları için programlar hazırlayan ve grupları dünyanın bir ucundan bir ucuna götürüp, otellere yerleştirdikten sonra; kendilerini kentte gezdiren, ünlü lokantalarda ağırlayan bir turizm uzman rehberi.
* * *
Eşi Engin Aymete ise, Verda dışarıdayken Poyraz’ın yanında kalmakta; annesi Poyraz’ın yanında kalırken de, dış gezi programlarına kendisi rehberlik etmekte.
Ve bazen de, karı-koca birlikte gerçekleştirmedeler, özellikle Budapeşte–Prag–Roma turistik programlarını…
Poyraz, o sırada anneannesiyle birlikte kalmakta.
* * *
Geçenlerde 12 yaşındaki, 12 yıllık dostum Poyraz’la Fenerbahçe Parkı’nda beraberdik.
* * *
Poyraz, “büyümüş de küçülmüş” denen türden; annelerle babaların düdüklü tencere kapağına benzeyen baskıları altında sıkışıp kalmamış bir çocuk…
Engin ile Verda, nasırlaşmış koşullanmalar tefrikasının dışında tutmaya çalışıyorlar Poyraz’ı.
* * *
Poyraz’a:
-İlerde ne olmayı düşünüyorsun bakalım, diye sordum.
-Henüz bilmiyorum hiç düşünmedim, dedi.
Sonra da ağzındaki bakla çıktı; tiyatro ve sinema sanatçısı olmaya karşı bir yakınlık duyuyormuş.
Enginin ablası da, yeğeni de; o dünyalarla ilişkiliydiler ve Poyraz, galiba biraz da onlara özeniyordu.
* * *
Genel seçimler arifesinde ajans haberleri, bir “Mafia filmi”ne dönüşmüştü…
* * *
Ekranlara bol bol yansıyan cenaze görüntüleri…
* * *
Miting nutuklarında çınlayan “gizli çete” suçlamaları…
* * *
Yüzlerce koruma ortasında, “kefenle dolaşma” üstüne, kahramanlık havalanmaları…
* * *
Özel hayatlarla ilgili şantaj kasetleri…
* * *
Sıkılan biber gazları, patlayan mayınlar, sıkılan kurşunlar, mahalle arası çatışmaları…
* * *
Dış politikada, çeşitli odaklardan uzanan akrep kıskaçları…
* * *
Poyraz’ın gencecik hayatının, ne kadar süreceği belli olmayan böyle bir çalkantı ortamında zorlanmasına, gönlüm razı olmuyordu.
* * *
Engin, çok yumuşak, çok duygusal ve kimseye görünmeyen bir “vefa” ışığına sahip olduğu için; oğluna “Poyraz” adını koymayı yeğlemişti.
Sanırım biraz daha “dişli” olmasını istiyordu onun.
* * *
Birkaç gün önce Engin’e:
-Poyraz’a, dedim; bir lokanta işletmesine karşı bir merak uyandırabilir misin; günde bir lokantaya ne kadar et, un, domates, pirinç, mercimek, soğan, biber, ekmek, balık, kahve, çay, meyve giriyor; bunların ne kadarı harcanıyor; elektriğe, doğal gaza, aşçılara, servis personellerine neler ödeniyor; masa örtüleri, bulaşıklar nasıl yıkanıyor, kaç tabak çanak kırılıyor, ne kadar yemek artığı atılıyor; kaç para harcanıyor, kaç para kazanılıyor; “sermaye” nasıl kullanılıyor; “güvence” olanakları neler; ufak ufak merak ederek, kendi çalışsın öğrenmeye… Bir üniversite eğitiminden, daha yarar sağlayacak değişik bir gözlüğe sahip olabilir böylece…
* * *
“Mafia filmi”ne benzeyen haber görüntülerine de, “ekonomik bir bilincin” gözlükleriyle bakıldığında…
Seçim kampanyaları kaça mal oluyor; 260 milyon TL olduğu çalınır gibi oldu kulağıma…
* * *
Mayınlar, ses bombaları, molotof kokteylleri, biber gazları, sınır ötesi operasyonlar, panzerler, harcanan akaryakıtlar, basınçlı sular kaça mal oluyor?
* * *
Küçük bir köfteci, bir mantıcı lokantasında; ne kadar bir sermaye yatırımıyla, ne harcanıp, ne kazanıldığı “merak bilinci”ne yerleştiğinde; genç bir hayat için, “geleceği değerlendirme” de, değişik bir ufuk kazanabilir.
* * *
Herhalde bir dönercinin kazancı bile, bir kaymakamın aylığının çok üstünde…
* * *
Ancaaak…
Bir dönerci, bir kaymakam kadar itibarlı değil.
Ve böyle sakat bir ayrışma da, siyasal kutuplaşmalara neden olmakta…
* * *
16 milyon “orta öğrenim” öğrencisi, geleceğini saptamada; “hiç düşünmemiş olma” çıkmazına girmez de, kim girer?
* * *
Önceki akşam Verda, Budapeşte’den telefon etti.
İlk kez ABD’li 100 kişilik bir grubu, Avrupa ve çeşitli yörelerde, turistik bir geziye çıkarmayı üstlenmiş.
* * *
Kendisini kutladım ve:
-Poyraz’ı da, zaman zaman geçir, geçtiğin kapılardan, dedim.
* * *
12 yıllık genç dostum, henüz 3 yaşındayken bizim dubleks dairenin merdivenlerinde oynamaya çalışıyordu.
* * *
Bendeniz de kendisini uyarmaya kalkmıştım:
-Poyraz dikkat et, düşeceksin.
* * *
Poyraz’ın bana verdiği yanıt şöyle olmuştu:
-O zaman senin bana yardım etmen gerekir.
* * *
Çeşit çeşit koşullanmaların denklemi; ayvaz kasap hep bir hesap…
* * *
Ömürleri 21’inci yüzyılda geçecekleri, “koşullanmalar” dışı bir köprüye oturmakta; bilmem ki ne kadar bir katkısı olabilir, bitmiş bir yüzyılı gerisinde bırakmış bir “kalem” emekçisinin?
* * *
Buna da yine ancak 12 yıllık dostum Poyraz karar verecek, 60’ından sonra…